MEB, Ağustos ayı norm kadro ve ihtiyaç fazlası öğretmenlerin yer değişikliklerini gerçekleştirdi ve tüm uyarılara rağmen tercihlerine yerleşemeyen veya tercihte bulunmayan öğretmenlerin bir bölümünün istekleri dışında, re’sen, atamasını yaptı. Proje okullarından hukuksuzca görevden alınan, okul idarelerinin plansızlığı veya yanlış işlemlerinden dolayı norm kadro dışına çıkan ve mazeret tayinleri sonucu atamaları il/ilçe emrine yapılan öğretmenlerin bir bölümü bu dönemde re’sen atandılar. Öğretmenlerin bazılarının atamaları ikamet ettikleri ilçelerden oldukça uzak ilçelerdeki okullara yapıldı.
MEB tarafından Nisan ayı Tebliğler Dergisinde ilçe gruplarının listesi yayınlanmıştı. 14 Nisan tarihli yazımızda bu düzenlemeyi “İlçe Grubu Değil Sürgün Alanı” başlığı altında değerlendirmeye çalışmış ve bu gruplara göre yapılacak atamaların ciddi mağduriyetler yaratacağı uyarısında bulunmuştuk. Maalesef öngörülerimiz doğru çıktı; MEB, re’sen atamalarla yeni bir mağdur öğretmen kesiminin oluşmasını sağladı.
Bu atamaların öğretmenler açısından önemli sorunlar yaratacağı açıktır. İstanbul gibi ulaşımın zaten zor olduğu büyük kentlerde veya Zonguldak gibi tüm ilin tek atama grubu olarak belirlendiği illerde yapılan re’sen atamalar çok önemli sorunların oluşmasına neden olacaktır. Günlük olarak ev ve okul arası ulaşımın neredeyse mümkün olmadığı bu durumda öğretmenler çaresiz şekilde sorunlarına çözüm üretilmesini beklemektedirler.
Öğretmenlerin iradesinin yok sayılarak öğretmen açığının bu şekilde zorlama yöntemlerle kapatılmaya çalışılması kabul edilemez. Bir kere daha ifade edelim; öğretmen açığı öğretmenleri istekleri dışında atayarak veya ücretli öğretmenlerle değil yeterli sayıda yeni öğretmen istihdam ederek kapatılmalıdır.
Yükseköğretim Politikalarının İflası
YKS yerleştirme sonuçları 25 Ağustos Pazartesi günü açıklandı. Yerleştirme sonuçlarına dönük sayısal veriler, siyasi iktidarın hem eğitim hem de yükseköğretim politikalarının ürettiği olumsuz sonuçları bir kez daha gözler önüne serdi. 2.560.649 adayın katıldığı YKS sonucunda 2.310.599 adayın yerleştirme puanı hesaplandı, 250 bin 050 adayın ise yerleştirme puanı hesaplanmadı; Bir adayın yerleştirme puanının hesaplanabilmesi için adayların ilgili testlerin en az birinden 0.5 veya daha fazla ham puan almış olması gerekiyor. Puanı bile hesaplanamayan öğrencilerin durumu, lise eğitiminin öğrencilere kazandırdığı yeterlilikler açısından ayrıntılı şekilde değerlendirilmeye tabi tutulması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Her ile bir üniversite açmak siyasi iktidarın en popüler politikalarından biriydi ancak 2025 YKS yerleştirme sonuçları bu politikanın geçersizliğini ortaya koydu. YKS yerleştirmeleri sonucunda 779 bölüme tek bir öğrenci bile yerleşmedi. Bu durum, “her ile üniversite” politikasının iflasından öte bir şey değildir.
Adaylar, hem devlet hem de vakıf üniversitelerinden, tercih etmedikleri bölümlerle önemli mesajlar verdiler. Devlet üniversitelerinde doluluk oranı %99 olurken vakıf üniversitelerinde bu oran %75.8’de kaldı; vakıf üniversitelerinin doluluk oranları 2022’de %97.5, 2023’de %93.5, 2024’de 91.1 olmuştu. Devlet üniversitelerinin kontenjanlarının daraltılarak adayların vakıf üniversitelerine yönlendirilmesinin de istenen sonucu vermediği görülmektedir. Yaşanan ekonomik krizin derinliği ve öğrenim ücretlerinin yüksekliği bu sene vakıf üniversitelerinde yaşanan kontenjan boşluğuna neden olmuş görünüyor.
Öğretmen olarak istihdam edilmenin güçleşmesi ve öğretmenlikle ilgili tartışmalar YKS yerleştirme sonuçlarına da etki etmektedir. 2024 yılında 2 bin 436 olan fen bilgisi öğretmenliği kontenjanı, 2025 yılında 1355’e düşürülmüş ancak yerleşen aday sayısı 460’da kalmıştır. 25 üniversitede fen bilgisi öğretmenliği bölümleri hiç tercih edilmemiş, 12 üniversitede ise bu bölümü sadece birer öğrenci tercih etmiştir. Benzer durumun, ilköğretim matematik başta olmak üzere, pek çok alan için önümüzdeki yıllarda yaşanma olasılığı oldukça güçlüdür.
2025 YKS yerleştirme sonuçları lise türleri açısından da önemli veriler içermektedir. Fen liselerinin lisans programlarına yerleşme oranları %79, sosyal bilimler liselerinde %69.8, Anadolu liselerinde %33, imam hatip liselerinde %25 ve meslek liselerinde ise %6 oldu. MEB’in tüm destek ve teşviklerine rağmen İHL mezunlarının lisans programlarına yerleşme oranının düşüklüğü verilerde açık olarak görülmektedir. Ancak yayınlanan verilerde dikkat çeken diğer bir husus ise Anadolu lisesi mezunlarının yerleşme oranlarının da düşük olmasıdır. Bu düşüklüğün nedeninin MEB’in liselere dönük politikaları olduğunu belirtmek gerekmektedir. LGS sistemi ile liselerin nitelikli ve niteliksiz olarak ayrıştırılması, proje okul uygulamaları gibi pek çok husus Anadolu liselerinde ciddi tahribatlar yaratmaktadır.
2025 YKS yerleştirme sonuçları yükseköğretim politikalarında yaşanan çöküşün açık bir göstergesi olmuştur, ancak sorun bununla da sınırlı değildir. Eğitim sisteminin tamamına dönük tehlike zilleri zaten çalıyordu şimdi daha da belirgin hale geldi. Sonuçlardan ders çıkarmak için önce sorun olduğunu kabul etmek gerekir. Bu adımın atılma zamanı geldi artık.
Mülakat Sonuçları Açıklandı
15 bin öğretmen ataması kapsamında yapılan mülakatların sonuçları 29 Ağustos Cuma günü açıklandı. MEB, mülakat sonuçlarına dönük olarak yaptığı basın açıklamasında 15 bin öğretmen kadrosunun 19’unun milli sporcular için kullanılacağını, geriye kalan 14 bin 981 kontenjan için 34 bin 881 öğretmenin mülakata girmeye hak kazandığını ve bunlardan 30 bin 850’sinin mülakatlara girdiğini belirtti.
Mülakat sonuçlarına dönük olarak kamuoyunda ciddi bir tepki olmadı ve kontenjan içerisindeyken dışına çıkarılan öğretmenlere dönük çok fazla bilgi paylaşılmadı. Anlaşılan o ki MEB bu sene yapılan mülakatlarda kontenjanları genel olarak korumuş ve bundan dolayı da sıralamalarda önemli değişiklikler yaşanmamış. Bu sonucun oluşmasında, maruz kaldıkları haksızlığın giderilmesi ve ellerinden alınan atama haklarının geri verilmesi için 301 gündür mücadele eden mülakat mağdurlarının oluşturduğu kamuoyunun katkısı belirleyici oldu. Umarız mağdur öğretmenler de kısa sürede atanırlar.
Mülakat sonuçlarında dikkat çeken bir başka ayrıntı da mülakata girmeye hak kazandığı halde mülakata katılmayan 4031 öğretmen oldu. Mülakatların sadece belirli merkezlerde yapılması ve bu merkezlere ulaşım, barınma ve diğer giderlerin öğretmenler için zorlayıcı olacağı uyarısında bulunmuştuk. Maddi koşulların, söz konusu 4031 öğretmenin mülakatlara katılma hakları olduğu halde katılmamalarını ne kadar belirlediğine dönük elimizde somut bir veri olmamakla birlikte bunun da etkili olmuş olması olasılıklar arasındadır.
Adalet Mücadelesinde 301 Gün
15 bin öğretmen alımı için yapılan mülakatların sonuçlarının açıklandığı hafta mülakat mağduru 1611 öğretmenin maruz kaldıkları haksızlığa ve adaletsizliğe karşı verdikleri mücadele de 301. gününe ulaştı. Kolay değil, 10 aydır mağdur öğretmenler yaşadıkları eşitsizliği anlatmaya çalışıyor, mülakata girdikleri komisyonun atanmamalarına neden olduğunu ve haklarının ellerinden alındığı gerçeğini ifade ediyorlar. MEB, mağdur öğretmenlere dönük olumlu bir adım atamasa da bu sene yapılan mülakatlardaki komisyon yapısını değiştirerek dolaylı da olsa yaptığı yanlışı kabul etmiş oldu.
Mağdur öğretmenler, sorunları çözülünceye ve maruz kaldıkları adaletsizliğin sonuçları ortadan kalkana dek mücadeleyi sürdürmekte kararlılar. Bu da ancak tüm mağdur öğretmenler ek atamayla okullarına ve öğrencilerine kavuşursa mümkün olacak. Öğretmenler, bu talebi yeniden ifade etmek için 30 Ağustos Cumartesi günü İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde buluştular, 1 Eylül Pazartesi günü de MEB önünde buluşarak seslerini duyurmaya çalışacaklar. Umarız tüm mağdur öğretmenler atanır ve bu sorun yeniden yaşanmaz.
Karma Eğitimi Kaldır Çocukları İşçileştir
MEB yönetiminin karma eğitime karşı olan tavrını bilmekteyiz; Milli Eğitim Bakanı, kız çocuklarının okul terki sorununun nedenlerinden birinin de ailelerin kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim almasını istememesi olarak açıklamış ve kızların eğitime devam edebilmesi için sadece kız ve sadece erkek öğrenci alan okullar açılabileceğini ifade etmişti. Bu yaklaşımı savunanlar, söz konusu ifadelerle, karma eğitimin tasfiyesi için kendilerince bir gerekçe üretebileceklerini düşünse de hem bilimsel olarak hem yürürlükteki mevzuat gereği hem de çocuğun üstün yararı açısından karma eğitimin kaldırılması mümkün de değildir doğru da değildir.
Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, kendisine bağlı liselerin bir bölümünde sadece kız, bir bölümünde sadece erkek bazılarında ise karma öğrenci kabul edecek ortaokullar açılmasına dönük bir karar aldı. Bu kararlar hem meslek eğitimi ortaokul seviyesine inmiş oldu hem de karma eğitim fiilen ortadan kaldırdı; piyasalaşma ve dinselleşme kardeşliği bu ortaokulların açılmasında vücut bulmuş oldu. Laikliğin aynı zamanda sınıfsal bir zorunluluk olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
Konunun kamuoyunun gündemine taşınmasının ardından karma eğitim karşıtları da MEB’in uygulamasını savunma yarışına girdiler. Öğrencilerin sadece kız veya sadece erkek okullarında okumasını ailelerin seçme özgürlüğü olarak savunmaya çalışan bu kesim, ortaya ciddiye alınabilecek bilimsel bir veri de koyamamaktadır. Çocuğun bütüncül gelişimi açısından karma eğitimin vazgeçilmezliği ortadadır. Politik referanslarla karma eğitime karşı atılan bu adımlara karşı laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çok daha yüksek sesle savunmak gerekiyor.
Çocukların özgürce yaşadığı bir dünyaya ulaşak umuduyla, görüşmek üzere…