Köy Öğretmeni Şefik Sınığ’ın Son Sözleri…

Kategori : Eğitim Tarihinden

“Yüksek Öğretmen Okulu” olarak girdiğim okul, 1982’de Eğitim Fakültesine dönüştürülmüştü. O yıl, “24 Kasım Öğretmenler Günü” için ilk kez tören yapılmış, törende Türkçe öğretmenimiz Muhsine Helimoğlu Yavuz “Dünyanın bütün çiçekleri” adlı şiiri okumuştu. Şiiri o kadar etkili okumuştu ki; şiir bittiğinde çok kişinin gözleri dolmuştu.
Hepimiz öğretmen adayıydık. Yurdumuzun en ıssız köşelerine gidip, hiç kahırlanmadan görev yapacaktık. Her birimiz “dağ başlarında kendi halinde açıp, solan” güllerin solmaması için gerekirse hayatlarımızı feda edecek, ama hiç vazgeçmeyecektik.
Helimoğlu öğretmenimizin okuduğu şiiri, o gün kütüphaneye gidip buldum, Ceyhun Atuf Kansu’nun bu şiirini defalarca okudum. Sonra da tamamını ezberledim.
Şiir köy öğretmeni Şefik Sınığ’a ithaf edilmişti: “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.” — Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın son sözleri… diye başlıyordu.
Şiir insanı tam kalbinden vuruyordu. İdealist bir köy öğretmeninin son sözleriydi… Okulun duvarı altında kalan genç öğretmen çok sevdiği öğrencilerini; çiçeklerini, “buraya getirin” diye sayıklıyor ve ölüyordu…

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

Kimdi Bu Şefik Sınığ?

Kimdi “dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya” diyen Şefik Eren Sınığ?
1925 yılında, Konya/Seydişehir’de doğmuştu. Babası Hulusi Bey komiserdi. Ancak çok erken sayılacak yaşta bu dünyadan ayrılıp gitmişti. Annesinin adı Nazife’ydi. Şefik, önce babasını sonra da annesini kısa aralıklarla kaybetti. Bu dünyada artık hem yetim hem de öksüzdü. Bu acıları küçük yaşında kaldıramadı ve içine kapandı. Seydişehir’de başladığı ilkokulda başarılı olamadı. Ablası Nadide Hanım ve eşi Cevdet Eğilmez Bey, onu aldılar Denizli’nin Çivril ilçesine getirdiler. Eniştesi o zamanlar Çivril’in PTT müdürüydü. Çivril 30 Ağustos İlkokulu’nda öğrenimine devam etti.
Ablası ve eniştesi onunla yakından ilgilendi. Kısa sürede kendine geldi ve derslerini düzeltti. İlkokulu bitirdi…

Osman Gürkan’la Yolların Kesişmesi…

Isparta Gönen Köy Enstitüsünün Tarımbaşı Osman Gürkan, Denizli’nin Çivril ilçesindendi. Öğrencilerinin gözünde efsane öğretmendi: “Gürkan öğretmenimiz uzun boylu ve güçlü görünürdü bize. Denizli’nin Çivril ilçesinden gelmişti. Kalın sesiyle ağır ağır konuşurdu. Anlattıklarını ilgi ile dinler, kolay öğrenirdik. Özellikle meyve ağaçları yetiştirmede, aşı türlerini öğrenmede kendisinden çok yararlandık. Özel sorunlarımızla da bir baba gibi yakından ilgilenirdi. İlk yıllar öğrenci az geliyordu okulumuza. İlgi azdı. Öğretmenlerimiz arada bir köylere gidiyor, tanıtımlar yaparak sayımızın artmasına ortam hazırlıyordu. Bu konuda Gürkan öğretmenimiz daha çok görev üstleniyordu.” (1)
Osman Gürkan, yardıma muhtaç, zeki ve çalışkan çocukları enstitüye kaydettirir ve onlara sahip çıkar, babalık yapardı. Bir Çivril ziyaretinde, Şefik’in abla ve eniştesiyle görüştü. Şefik’i isterlerse Gönen Köy Enstitüsüne kayıt yaptırabileceğini söyledi. Tonguç Babanın açtığı enstitülere alınan öğrencilerin büyük çoğunluğu yoksullardan oluşuyordu. Şefik Sınığ da bu yoksulların arasına karıştı. Osman Gürkan ile birlikte Gönen yoluna düştü. Orada aydınlanmacı laik bilimsel eğitimden geçti. İş eğitimi içinde kişiliğini geliştirdi. Derslerinde başarılı oldu ve Gönen Köy Enstitüsünü bitirdi.

Okul Gezisi ve Acı Olay…

Şefik Sınığ’ın ilk ataması Afyon-Dinar Sütlaç köyüne yapıldı. Öğrencilerini çok seviyor, okulun bir odasında yatıp kalkıyor, öğrencilerini en iyi biçimde yetiştirmek için çırpınıyordu. Gecesi gündüzü, her şeyi öğrencileriydi.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları…
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Şefik Sınığ, zaman zaman öğrencileriyle çevre gezilerine çıkıyordu. Bir yandan, çevre köylere dağılmış öğretmen arkadaşlarını ziyaret ederken, diğer yandan öğrencilerini de o köylerin öğrencileriyle tanıştırıp, kaynaştırıyordu.
1949 yılı ekim ayında görev yaptığı Sütlaç köyüne yakın Bostancı köyüne okul gezisi yapmak için yola çıktılar. Hep bir ağızdan coşkuyla şarkılar, türküler söylüyorlardı. Arada bir yol kenarlarında dinleniyorlar, sonra yeniden yola çıkıyorlardı.
Bostancı köyünde Gönen Köy Enstitüsünden sınıf arkadaşı Mehmet Aydeniz görev yapıyordu. Mehmet Aydeniz ve öğrencileri onları köy yolunda karşıladılar. Hep birlikte kucaklaştılar. Kısa konuşmalardan sonra çocukları serbest oyun oynamaları için bahçeye bıraktılar. Kendileri de bahçenin bir köşesinde futbol oynamaya başladılar…
“Orada maç esnasında futbol topu patlar. Şefik öğretmen ve arkadaşları, topu tamir etmek için okula giderler. Şefik öğretmen topu tamir ederken okulun ara duvarı üzerlerine çöker.” (2)
Mehmet Aydeniz de duvarın altında kalmış, önemli bir darbe almamıştı, ancak Şefik Sınığ ağır yaralanmıştı. İşte o andan itibaren bir dram yaşanmaya başlar. Köylüler, öğrenciler, hep birlikte Şefik öğretmeni çöken duvarın altından çıkarırlar…
O dönemin inanılmaz koşulları altında güç bela Şefik Sınığ’ı Çivril’e getirirler. İlçenin tek doktoru olan Şefik Gürsel muayene eder. Ancak Şefik Sınığ’ın omuriliği ağır darbe almıştır. Durumu ağırdır. Herkes gibi doktorun da elinden bir şey gelmiyordu. Çaresiz Şefik öğretmeni alıp geri dönerler. Yolda sayıklamaları devam eder. Sütlaç köyüne; o tek oda evine getirilir. Başında yakın arkadaşı Mehmet Aydeniz ve köylülerden birkaç kişi kalır. Beklerler, belki bir mucize olur diye ama Şefik öğretmenin durumu gittikçe ağırlaşır. Dünyanın bütün çiçeklerini; köy çocuklarını ve öğretmenlik mesleğini çok seven idealist öğretmen ölmek üzeredir…
Şefik öğretmen sürekli öğrencilerini sayıklar ve bu sayıklamaları gün boyunca sürer. Kaderleri kendisine benzeyen o köy çocuklarını sayıklar…
Son sözleri: “Bana çiçek getirin, Dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin…” olur ve Şefik öğretmen susar…

 

Bir Kamyona Yükleyip Getirdiler Şefik Öğretmeni…

Şefik Sınığ’ın, kederli kısacık hayatı sona ermişti. Bu dünyada 24 yıl yaşamış ve öğrencilerinin gözü önünde ve onların adlarını sayıklayarak son nefesini vermişti.
Olay Çivril’de ve köylerinde büyük bir üzüntü yarattı… Bir grup öğretmen arkadaşı Çivril’den bir kamyon tuttular ve cenazeyi getirmek için Sütlaç köyüne hareket ettiler. Kamyonun kasasında Süleyman Çavdaroğlu, Hasan Başkaya, Ali Dönmez, Rüştü Özen ve Mehmet Reşit Akay öğretmenler vardı.
Bir de, bu acı hikâyenin ölümsüz bir şiir haline gelmesini sağlayacak bir üniversite öğrencisi. Aslında Çivrilli değildi ama o gün öğretmenlerden birinin misafiri olmuştu. Kamyonun içinde o da vardı.
Sütlaç köyüne vardıklarında köylüler karşıladılar gelenleri… Yoksul köy okulunun küçücük odasında yatmakta olan Şefik Sınığ öğretmenin cenazesini aldılar. Kamyona yükleyip gerisin geri Çivril’e döndüler. Çivril Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildi Şefik Öğretmen… Başucuna bir mermer taş diktiler ve adını, soyadını, doğum ve ölüm tarihini yazdılar…

Ceyhun Atuf Kansu Bu Acı Olayı Duyuyor..

Çivril’den öğretmenlerle beraber Sütlaç’a giden ve bu olaydan çok etkilenen üniversite öğrencisi, gördüklerini ve duyduklarını 1949 yılında ünlü şair Ceyhun Atuf Kansu’ya tüm ayrıntılarıyla anlattı. “Bu acı olayı ve son sözleri duyan Ceyhun Atuf Kansu çok duygulanır. Şefik öğretmenin duygu yüklü son sözlerini aktarır. Şefik öğretmenin anısını, idealistliğini ölümsüzleştirmek için “Dünyanın Bütün Çiçekleri” adlı o duygulu, anlamlı şiirini kaleme alır. Bu şiir, ünlü şair tarafından 1950 yılında kaleme alınmıştır. Öğretmen Şefik Sınığ yıllar boyu yaşasın diye…” (3)
Şiir, Ceyhun Atuf Kansu’nun 1951 yılında yayınlanan “Yanık Hava” adlı kitabında yer alır. Çok etkili bir şiir olarak dilden dile geçer, şarkısı yapılır, öğretmenlerle ilgili her etkinlikte okunur ve okunmaya devam eder…

Unutulan ve Yıllar Sonra Ortaya Çıkan Mezar

Ceyhun Atuf Kansu’nun şiirinin ünü dünyaya yayılırken, Şefik Sınığ’ın mezarının Çivril’de olduğu unutuldu. Onu yakından tanıyan öğretmen arkadaşları mezarın yerini biliyordu ama çoğu insan Şefik Sınığ olayının ayrıntılarını bilmiyordu. 2000 yılında hayatta olan Osman Gürkan’ın oğlu emekli kütüphane öğretmeni Turan Gürkan, emekli öğretmenler Rüştü Özen, Mehmet Reşit Akay ve Süleyman Erdem, Şefik Sınığ’ın mezarının Çivril’de olduğunu gündeme getirdiler. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne mezarın yeniden düzenlenmesi önerisini götürdüler.
“Öneri kabul görür. Yapılan düzenleme, 24 Kasım’da Öğretmenler Günü’ne yetiştirilir. Mezartaşına şiirin ilk ve son kıtası yazdırılır. 24 Kasım’da mezarın başında kısa bir tören yapılır.” (4)
Mezarın yeniden düzenlenmesi ve tören yapılması, Rüştü Özen tarafından ünlü şairin oğlu gazeteci Işık Kansu’ya duyurulur. Işık Kansu da yıllarca bu olayı merak etmekte ve araştırmaktadır. Haberi duyunca heyecanlanır. Hemen Çivril’e gider. Şefik Sınığ’ın mezarını ziyaret eder, Sütlaç ve Bostancı köylerine gidip, onu tanıyanlarla konuşur, bilgi alır. Bu bilgilerle Ankara’ya döner…
Bugün; genç yaşta yaşamını yitiren idealist öğretmenin mezarı Denizli/Çivril’de yüksek bir tepededir. Şefik Sınığ yüzyıllar geçse de son sözleriyle, Ceyhun Atuf Kansu’nun şiirinde yaşayacaktır…
Anısına saygıyla…

Kaynaklar:
(1) Kıyak, Necati (2014). Söyleşi, Baş, İsmet – Altunya, Niyazi. Gönen Köy Enstitüsü ve Sonrası, İzmir: Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları
(2) Başkaya, Mümtaz. Mezarında Renk Renk Çiçekler Açıyor, Öğretmen Dünyası dergisi, Nisan 2000, Sayı 244
(3) A.g. yazı
(4) A.g. yazı

Paylaş:
Etiketler : Ceyhun Atuf Kansu, dersler dergisi, Dünyanın Bütün Çiçekleri şiirinin öyküsü, Erdal Atıcı, Erdal Atıcı yazıları, Okul duvarının altında kalan öğretmene yazılan şiir, ölümünün ardından şiir yazılan öğrtmen Şefik Sınığ, Şefik Sınığ kimdir

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

1940’lı Yıllarda Kültür Hayatımızı Zenginleştiren Kurumlar -3
“Deli Muallim”in İzinde Eğitim Tarihinden Bir Portre Behram Lütfi 2