Siyasi iktidarın eğitim politikaları ve MEB’in uygulamaları çok sayıda öğretmeni mağdur etmektedir. Proje okullarından hukuksuzca gönderilen, mülakatlar sonucunda mağdur edilen, ders ücreti karşılığında çalışan, atanma umutlarını yitiren yüzbinlerce öğretmenin varlığından dolayı “Mağdur Öğretmenler Ülkesi” durumuna geldiğimizi pek çok kez ifade etmiştik. Öğretmenlerin mağdur edilmesi yönetimin yanlışlarından ya da yönetme becerisinin düşüklüğünden kaynaklı değil aksine tercihin bu yönde olmasından kaynaklıdır.
Proje okulları ile ilgili geçtiğimiz hafta yaşananlar yukarıda yaptığımız tespitin ne kadar yerinde ve doğru olduğunu ortaya koymaktadır. İller arası mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde bazı proje okulları tayine açık gösterildi. Bu okullara atamalar ise puan üstünlüğüne göre yapıldı. Oysa aynı okullardan öğretmenler 8 Nisan tarihinde hizmet puanları dikkate alınmadan keyfi ve hukuksuz şekilde gönderildiler. Nisan ayında puan üstünlüğü başta olmak üzere hiçbir ölçü kullanmadan öğretmenleri gönderen MEB’in, şimdi aynı okullara hizmet puanına göre atama yapması yaşanan hukuksuzluğun kabulünden başka bir şey değildir.
Nisan ayında 9252 öğretmenin hukuksuzca gönderildiği okullara Ağustos ayında hizmet puanına göre atama yapılması hukuki ve etik olarak kabul edilebilir bir durum değildir. Nisan ayı başında, proje okul yönetmeliği ve ÖMK 22. maddeye dayanarak, öğretmenler okullarından gönderilirken aynı zamanda da bu okullara yaz aylarında hizmet puanı üstünlüğüne göre atama yapılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda tüm bu işlemlerin ve kurgunun 9252 öğretmenin proje okullarından gönderilmesi için yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kamu kurumları, çalışanlarına dönük hesap yapmaz, kurgularla hareket etmez. Proje okullarından hukuksuz şekilde gönderilen, mülakatlarda mağdur edilen, ücretli çalışan ve atanma umutları tükenen öğretmenler bugünün ötekileridir. Atama bekleyen öğretmenler ve mülakat mağduru öğretmenler gelecek hafta MEB önünde olacaklar ve taleplerini bir kez daha ifade edecekler. Atama bekleyen öğretmenler 11 Ağustos tarihinde, mülakat mağduru öğretmenler ise 12 Ağustos tarihinde Ankara’da sorunlarına çözüm için bir araya gelecekler. Sorunlarına çözüm arayan öğretmenlerin yanlarında olmak, seslerini çoğaltmak öğretmenlik mesleğinin geleceği açısından oldukça önemli. Birimiz kazandığında hepimiz kazanmış olacağız.
MEB, öğretmenlerin bir bölümünü diğerlerinden ayrıştıran bir uygulama yapamaz, yapmamalıdır. Proje okullarından öğretmenlerin hukuksuz şekilde gönderilmesi sadece işyeri değişikliği değil öğretmenlerin bir bölümünün diğerlerinden ayrıştırılarak ötekileştirilmesidir. Bir kamu kurumu olarak MEB, tüm öğretmenlere eşit mesafede durmak zorundadır.
Ne Yapsalar Olmuyor
MEB’in imam hatip okullarını destekleyen politikalarını ve öğrencileri çeşitli yöntemler kullanarak bu okullara yönlendiren uygulamalarını uzunca bir süredir gündeme taşıyor, eleştiriyoruz. Bir kamu kurumu olan MEB’in tüm okul türlerine eşit mesafede durması, okullaşma politikasının da öğrencilerin ilgi, yetenek ve isteklerini dikkate alarak bilimsel bir yöntemle oluşturması gerektiğini aralıksız olarak ifade ediyoruz. MEB ise yapılan eleştirileri dikkate almak yerine imam hatip okullarına dönük ayrıcalıklı politikaları ve uygulamaları sürdürüyor.
LGS yerleştirme sonuçlarının açıklanmasından sonra yayınlanan yerleştirme verileri ise çarpıcı bir gerçeği bir kere daha görmemize neden oldu; tüm destekleme ve teşviklere rağmen öğrenciler, imam hatip ortaokullarında okuyan öğrenciler dahil, imam hatip liselerini değil akademik eğitim veren fen ve Anadolu liselerini tercih etmektedirler. İmam hatip ortaokullarından mezun olan ilk %5’lik dilimde bulunan 5254 öğrencinin sadece 1757’si, yani % 33.4’ü, imam hatip liselerini tercih etmiştir. İmam hatip ortaokullarından mezun olan %5’lik dilimdeki öğrencilerin 2237’si, yani %43’ü fen liselerini tercih etmişlerdir. İmam hatip ortaokullarından mezun öğrenciler tarafından dahi tercih edilmeyen, tüm desteklere ve teşviklere rağmen öğrencilerin yönelmediği okullarda ısrar etmek yerine okullaşma politikasını bilimsel verilerle yeniden oluşturma zamanı gelmiştir artık.
Yerleştirme verilerinin görmemizi sağladığı diğer bir konu da %5’lik dilimde bulunan özel ortaokul öğrenci sayısının çokluğudur. Bu durum eğitimin sınıfsal yönünü de yeniden anımsamamıza neden olmaktadır. % 5’lik dilimde toplam 42 bin 532 öğrenci bulunmaktadır ve bunların 13 bin 226’sı, %31,10’u, özel ortaokullardan mezundur. Alilerin sosyo-ekonomik yapısı ile öğrencilerin eğitim çıktıları arasında doğrusal bir ilişki olduğu açıktır. LGS yerleştirme sonuçları da bunu ortaya koymaktadır. Merkezi sınavlar, eşit olmayan ve aynı koşullara sahip olmayan öğrencilerin aynı sınava alınarak eşitsizliklerin meşrulaşmasına ve kabul edilebilir hale gelmesine hizmet etmektedir. 2025 LGS yerleştirme sonuçları da bunu bir kez daha görmemize neden olmuştur.
Belgeler Sahte, Umutsuzluk Gerçek
Türkiye, geride bıraktığımız hafta sahte belge çetesini ve bu çetenin yaptıklarını tartıştı ve tartışmaya da devam ediyor. Diploma dahil olmak üzere pek çok belgenin sahtesini üreten bu çetenin bu şekilde faaliyet gösteren tek yapılanma olup olmadığı ve yapılanların sınırlarını şu andan kestirmek mümkün değildir. Yaşananların en önemli sonucu gençlerin eğitim aracılığıyla yaşamlarında anlamlı değişiklikler yapma isteğini ve beklentisini olumsuz etkilemesi oldu.
Sahte belgelerle ilgili dava dosyasının gazeteciler tarafından ayrıntılı incelenmesi sonucunda bugüne kadar kamuoyunun bilgisi olmayan pek çok konu açığa çıkmış oldu. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise Namık Kemal Üniversitesi Rektörünün kendi oğlunu üniversitenin hukuk bölümüne sınavsız alması oldu. YÖK, üniversitelerde 400 akademisyenin sahte belgelerle akademik kariyer elde ettiği iddialarında bulunan kişiler ve kurumlarla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Yıllarca emek harcayarak, bedel ödeyerek eğitim alan ancak aldıkları eğitimin sonucu olarak yaşamlarını değiştiremeyen gençlerin yaşadığı umutsuzluk, eğitimden uzaklaşmak ve eğitimin yeni kuşaklar açısından değersizleşme sonucunu üretmektedir. Sahte belge çetesinin üzerine her yönüyle gidilmesi ve olayın tüm ayrıntıları ile açığa çıkarılması sadece adli sonuçlar üretmeyecek aynı zamanda da gençlerin gelecek umutları açısından olumlu sonuçlar üretecektir.
Öğretmenlik İhtisas Mesleğidir
Öğretmenlerin kariyer basamaklarında ilerlemelerine dönük 2025 yılı kılavuzu geride bıraktığımız hafta yayınlandı. Kılavuza göre 31 Aralık 2025 tarihi itibarıyla uzman öğretmen ve başöğretmen olma şartlarını taşıyan öğretmenler 20 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasında başvuru yapacaklar, başvuruları kabul edilenler 1 Eylül tarihinden itibaren Öğretmen Bilişim Ağı (ÖBA) üzerinden eğitimleri alacaklar ve eğitimleri tamamlayanlara sertifikaları düzenlenecek.
Öğretmenlik mesleğinde kariyer basamakları uygulaması Milli Eğitim Bakanları değişse de AKP iktidarları döneminde kalıcı olan bir uygulama oldu. Öğretmenlik mesleğini öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak ayrılması üzerine inşa edilen bu sistemde öğretmenler unvanları ne olursa olsun aynı görevleri yerine getiriyorlar, aynı sorumluluklara sahipler. Diğer bir ifadeyle, öğretmenlikte kariyer basamakları uygulaması öğretmenleri farklılaştırmak dışında bir işleve sahip değil. Öğretmenlik kariyer mesleği değil ihtisas mesleğidir, öğretmenleri ayrıştıran uygulamalardan vazgeçilmelidir.
21 Özel Okul Kapatıldı
8 Ağustos tarihinde MEB tarafından yapılan bir açıklamayla 21 özel okulun ruhsatlarının iptal edildiğini öğrendik. Özel okulların ruhsatlarının iptal edilme gerekçesi olarak “hayalet öğrenciler, yüksek ücretler, onaylanmamış ders kitaplarının kullanımı” gibi çeşitli başlıklar kamuoyu ile paylaşıldı. MEB’in paylaştığı başlıkların tamamı eğitimin piyasalaşmasının sonucu olarak yaşanmaktadır ve bu sorunların yaşanmasının önlenmesi denetim mekanizmaları ile mümkün değildir. Bu türden sorunların yaşanmaması, ancak eğitimin bir piyasa aracı olmasının önlenmesi ve kamusal bir hak olarak eğitime tüm öğrencilerin eşit ve ücretsiz erişimi ile mümkündür.
Özel Okullarda Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler
Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğine göre özel okullar kontenjanlarının bir bölümünü ücretsiz okuyacak öğrencilere ayırmak durumundadır. Şehit ve gazi çocukları başta olmak üzere çeşitli dezavantajlı öğrencilerin bu yönetmelik hükümlerine göre özel okullarda okuması sağlanmaktadır. MEB, bu işleyişin merkezileşmesini sağlayarak özel okulların başvuranlar arasından seçim yapmasını engelleyeceği gerekçesi ile ilgili düzenlemede değişiklik yaptı ve başvuruların merkezileşmesi ve elektronik ortamda yapılmasını sağladı. Ancak düzenlemede halen özel okulların başvuran öğrencilerle görüşme yapma ve görüşme sonucunu da puanla değerlendirme yapma hakkı bulunuyor. Puanla öğrencileri değerlendirme hakkı hem pedagojik olarak kabul edilebilir bir uygulama değildir hem de hangi okulda hangi öğrencilerin eğitim alacağı konusundaki belirleyici faktör yine özel okul yönetimlerinin tercihi olmaktadır. Bu düzenlemenin mutlaka değişmesi ve öğrenciler açısından objektif olacak ölçüler belirlenmelidir. En doğrusu ise MEB’in bu durumda olan öğrencilerin eğitimini kamu okullarında tamamen üstlenmesidir.
Danıştay Dur Dedi
Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün hukuk fakültelerinin başarı sıralamasını 125 binden 100 bine yükselten kararında bulunan “2025-YKS’den itibaren” bölümünün yürütmesini durdurdu. Bu kararın üzerine YÖK yeni bir açıklama yaparak hukuk fakültelerinde başarı sırasının 125 bin olarak uygulanacağını açıkladı. Üzerinde çok düşünülmeden, iyi planlanmadan alınan kararların yarattığı sonuçları bir kez daha görmüş olduk
Öğretmenlerin ve öğrencilerin mağdur edilmediği günlerde görüşmek üzere.