Eğitim Akademisi Kuruluyor 23-29 Aralık Haftası

Kategori : Güncel

2024 Yılına Damgasını Vuran Eğitim Sorunlarını Hatırlayalım

2024 yılının son haftasına giriyoruz. Geride bıraktığımız yıl eğitim yaşamımız açısından iyi bir dönem olmaktan oldukça uzaktı. Maarif Modelinin ve bu modele göre oluşturulan öğretim programlarının tüm eleştirilere ve uyarılara rağmen uygulanmaya başlaması bu yılın en önemli gelişmesi oldu. Öğretmenlik Meslek Kanununun kabulü ve buna bağlı olarak Milli Eğitim Akademisinin kurulması ve öğretmen alım biçiminin tamamen değişmesi de bu senenin eğitim alanında yaşanan oldukça tartışmalı gelişmelerinden biriydi. Mesleki Eğitim Politika belgesinin yayınlanması, mesleki eğitim alanında yaşananlar, MESEM ve çocuk işçiliği de önemli tartışma başlıklarıydı. 2024 yılı mülakat mağduru öğretmenler, ücretli öğretmenlerin yaşadıkları sorunlar, ÇEDES ve diğer protokoller aracılığıyla yürütülen faaliyetler, okulların temizlik sorunu, taşımalı eğitime getirilen kısıtlama, sınıf tekrarı ve okul terki gibi pek çok konuyu tartıştığımız bir yıl oldu.

Yukarıda sıralanan tüm sorun alanlarında MEB’e dönük çok farklı kesimlerin eleştirilerinin, uyarılarının ve sorularının olduğunu ancak bunların hiç birinin sonucu değiştirmediğini veya sonuç üzerinde bir etkiye sahip olmadığını ifade etmek gerekiyor. 2024 yılında MEB, en fazla protesto edilen, önünde en fazla gösteri yapılan bakanlık oldu. Tüm muhalefete rağmen MEB’in uygulamalarında ısrar ediyor ve en ufak bir değişikliğe gitmiyor olmasının toplumsal muhalefet tarafından mutlaka dikkate alınması ve 2025 yılında MEB’in bu tutumunu aşacak bir pratik geliştirilmesi gerektiği açıktır. Gelenekselleşmiş ve sorunun öznelerinin dahil olmadığı, temsili olarak yapılan ayrı ayrı etkinliklerle sonuç alınması mümkün değilse o zaman yeni, sorunun tüm öznelerinin katılabileceği birleşik mücadele araçları üretmek gerekir.

Bu Hafta Neleri konuştuk?

MEB merkez teşkilatının yapısında oldukça önemli bir değişikliğin yaşandığı bir haftayı geride bıraktık. Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Cumartesi günü yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kaldırılarak onun yerine oluşturulan Milli Eğitim Akademisinin kadroları tahsis edildi, kararnamenin yayınlandığı Resmi Gazetede vekaleten görev yapan 15 il Milli Eğitim müdürünün asaleten ataması da yapıldı. Mülakat mağduru öğretmenler bu hafta da seslerini duyurmaya çalışırken, ücretli öğretmenlerin maaş sorunu da devam etti; bölge meslek liselerinin açılacağının açıklanması, mesleki eğitim alanında yaşanan tartışmaları artırdı.

Eğitim Akademisi Kuruluyor

Öğretmenlik Meslek Kanununun yasalaşma sürecinde ve sonrasında en yoğun tartıştığımız konuların başında Milli Eğitim Akademisi geliyor; öncelikle kanunla kurulan bu kurumun gerçekten bir akademi olup olmadığının tartışılması gerektiğini ifade ederek başlamak gerekiyor. Bir kuruma “akademi” isminin verilmesi o kurumun akademi haline gelmesi için yeterli değildir; akademik özgürlüklerin ve özerkliğin olmadığı, öğretmenlere MEB tarafından belirlenen özelliklerin kazandırılması işlevini üstelenecek ve içerisinde çalışacak olanların siyaseten belirleneceği bir kurumun akademi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Akademi isminin seçilmesinin muhtemel nedeni söz konusu kurumda bilimsel çalışmalar yapılıyor, öğretmenler bilimsel bir ortamda eğitim alıyor algısı oluşturmak içindir.

İkinci olarak, söz konusu kurumun Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün yerine oluşturulmuş olması ve yasayla kendisine tanınan yetkiler dikkate alındığında, Milli Eğitim Akademisinin önümüzdeki dönemde öğretmenler ve öğretmenlik mesleği üzerinde yeni bir vesayet aracına dönüşme olasılığı taşıdığı açıktır. Öyle ki akademi, öğretmen yeterlilikleri ve öğretmenlerin sahip olması gereken yetkinlikler dahil öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine dönük neredeyse tüm kararları alma yetkileri ile donatılmış durumdadır.

Üçüncü önemli nokta ise akademinin statüsüdür; Akademi Başkanının, 3 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde belirlenen üst düzey kamu görevlileri listesi olan 1 numaralı cetvele eklenmiş olması, akademi başkanının genel müdürlük düzeyinde bir statüye sahip olacağını göstermektedir. Bu durumda akademi başkanı ve akademinin öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin üzerinde oldukça ciddi yetkilere ve etkilere sahip olacağını düşünmek gerçekçi olacaktır.
Yayınlanan kararname ile Milli Eğitim Akademisine 73 kadro tahsisi yapıldı; 1 akademi başkanı ve 10 akademik kurul üyesi kadrosu yapılan tahsiste en dikkat çekici kadrolar oldu. Bu kadrolara yapılacak atamaların nasıl ve hangi kriterlere göre yapılacağı belli değil; bu kadrolara yapılacak atamaların, diğer kurumlara yapılan atamalara benzer şekilde, MEB yönetimine ve iktidara siyasi ve sendikal yakınlığa göre yapılması şaşırtıcı olamayacaktır. Akademik kurulun öğretmenlik mesleği üzerinde nasıl bir etkisi olacağını önümüzdeki dönemde yakından izlemek gerekmektedir.

Kamusal bir hizmet olan eğitimi üreten öğretmenler, yaptıkları işin doğası gereği, siyasi iktidarlardan ve siyasi güç odaklarından bağımsız olmak durumundadır; öğretmenler üzerinde, hem mesleğe alınırken hem de meslekleri sırasında, önemli bir etkiye sahip olacak akademinin kendisine yasayla verilen yetkileri bilimsel, eşit ve adil kullanması gerekmektedir. Bugüne dek yaşadıklarımız bunun gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu göstermektedir ancak bu durum olması gereken için ısrarla mücadele etmemize engel değildir.

Rüştünü İspat Edene Kadro

28 Aralık tarihli Resmi Gazetede, vekaleten bu görevi yürüten 15 il Milli Eğitim müdürünün asaleten kadrolarının verilmesine dönük karar yayınlandı. Bu son dönemde MEB’de sıklıkla tanıklık ettiğimiz bir uygulama: idari pozisyonlara getirilecek personel önce vekaleten bu göreve getiriliyor ve belirli bir süre bu görevdeki performansına bakılıyor ve eğer gerekli yerlerden onay alırsa bu kişilerin asaleten atamaları yapılıyor.

İlk bakışta bu uygulamada sorun yok diye düşünülebilir ancak yaşananlar dikkate alındığında durumun bu kadar basit olmadığı anlaşılacaktır. Yönetici kadrolarına yapılan atamalar liyakat esasına göre yapılmadığı için bu görevlerde bulunanlardan beklentilerde liyakat ve yapılan işin gereği olacak şekilde olmamaktadır. Bu atamalarda cemaatler, vakıflar ve kimi sendikaların etkileri olduğuna dair haberlerle de sıklıkla karşılaşmaktayız. Doğal olarak atananlar, kendilerinin atamalarını yapanlara karşı görevlerini yerine getirmekte ve bunun sonunda da asaleten atanmaktadırlar.

Böylesi bir kamu yönetimi biçimi sürdürülebilir değildir, ayrıca bu yönetim ve atama yöntemi kamusal fayda da üretmemektedir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetlerin üretiminde, planlanmasında ve yönetiminde liyakat temelli bir atama ve görevlendirme yaklaşımının mutlaka yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

Ücretli Öğretmenlerin Maaş Sorunu Devam Ediyor

Ücretli öğretmenlerin ödenek yokluğundan kaynaklı almaları gereken ücretleri alamamaları önceki haftalarda da değindiğimiz konulardan biriydi. Öğretmenlerin ders ücreti karşılığında geçici sürelerle istihdam edilmesi, yaşanan öğretmen açığının kapatılması için istisnai olarak üretilen bir istihdam biçimiydi. Ancak AKP iktidarları döneminde bu çalışma biçimi asıl istihdam biçimlerinden birine dönüştü, bu eğitim öğretim yılında 100 binden fazla ücretli öğretmenin çalıştığına dair hesaplamalar yapılmaktadır. Bu öğretmenler yaşadıkları sorunların çözümü için örgütlenmekte ve zaman zaman yaptıkları etkinliklerle sorunlarını duyurmaya çalışmaktadırlar.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e, ücretli öğretmenlerin yaşadığı maaş alamama sorunu bu hafta AKP grup toplantısı öncesinde basın mensupları tarafından soruldu ve bakanın bu soruya verdiği yanıt, öğretmenlerin ders ücreti karşılığında istihdam edilmesinin ne kadar sorunlu olduğunu yansıtması açısından oldukça önemliydi. Bakan, “ücretler bir iki güne yatar ve sorun çözülür” diyerek ücretli öğretmenliğin nasıl keyfi uygulamalara açık bir çalışma biçimi olduğunu ifade etmiş oldu. Belirsizliklerle dolu ve sürekliliği olmayan ücretli öğretmenlik mutlaka sonlandırılmalı ve tüm öğretmenler kadrolu istihdam edilmelidir.

Mülakat Mağdurları Vazgeçmiyor

Mülakat mağduru 1300 öğretmenin yaşadıkları eşitsizliğe karşı verdikleri mücadele farklı biçimlerde ve mekanlarda devam ediyor. Mülakat sonuçları ve sonrasında sıralamaların açıklanması ile görünür olan mülakat mağduriyetine karşı oturma eylemleri, yürüyüşler, basın açıklamaları, siyasi parti ziyaretleri ve sosyal medya etkinlikleri yapan öğretmenler bu defa Milli Eğitim Bakanına doğrudan seslerini duyurmaya çalıştılar. Bakanın Hacı Bayram Veli Üniversitesinde katıldığı bir etkinlikte seslerini duyurmaya çalışan öğretmenlere bakanın korumaları müdahale etti. Mülakat mağduru öğretmenler bu müdahaleye rağmen vazgeçmediler ve bakanın Cumartesi İstanbul Erkek Lisesinde katıldığı bir etkinlikte yeniden Milli Eğitim Bakanına seslerini duyurmaya çalıştılar ve bu defa başarılı oldular. Bakan Tekin önümüzdeki günlerde mağdur öğretmenleri dinlemeyi kabul etti.

Milli Eğitim Bakanı, AKP grup toplantısı öncesinde mülakat mağduriyeti ile ilgili soruya, “hukuka aykırı bir durum yok, olduğunu düşünenler yargıya başvursunlar” diyerek yaşanan bu soruna çözüm üretmenin gündemlerinde olmadığını bir kere daha ifade etmiş oldu. Bir işlemin şekli olarak verili hukuka uygun olması o işlemin adil ve eşit olduğu anlamına gelmez, ayrıca hukuka uygunlukla meşruiyet aynı şeyler değildir; farklı illerdeki komisyonların farklı puanlama biçimi açık olarak eşitsizlik üretmiştir ve bunun sonucunda da adil olmayan bir atama süreci yaşanmıştır. Bu sorunun çözümü için Milli Eğitim Bakanı ve MEB yönetimi mağdur öğretmenlerin konuşmalarını engellemek yerine öğretmenlerin haklı sesini duymak durumundadır.

Bölge Meslek Liseleri

Mesleki Eğitim Politika Belgesi, önümüzdeki dönemde meslek lisesi çeşitliliğinin artırılması ve meslek liselerine devam eden öğrenci sayısının artırılmasının MEB’in önceliği olduğunu ifade etmektedir. Bu hedefi belirleyen yaklaşımın arkasında sermayenin nitelikli ama aynı zamanda da ucuz işgücü gereksinimini karşılama hedefi olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bu hedefe bağlı olarak, ihtisaslaşmış meslek liseleri, sektöre entegre ve sektör içi meslek liselerinin açılması gibi çeşitli adımlar daha önceden atılmıştı. MEB, bu hedeflere uygun olarak “bölge meslek liseleri” adı altında yeni bir uygulamanın başlayacağını da bu hafta kamuoyu ile paylaştı.

MEB, bu yeni uygulama ile herhangi bir ildeki meslek lisesi öğrencilerinin, kendi alan ve dallarının bulunduğu Adana, Bursa, Denizli, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Samsun, İstanbul, Çankırı ve Konya illerindeki bölge okullarına nakil başvurusu yapabileceğini açıkladı. Bu adımla da Mesleki Eğitim Politika Belgesiyle hedeflenen 4. okul türü de açılmış oldu. Politika belgesine göre mesleki eğitimde , “bölge”, “ihtisas”, “sektör içi” ve “sektöre entegre” okulların açılması hedef olarak belirlenmişti ve diğer üç okul türü daha önceden açılmıştı.

Bölge meslek liselerine 11. sınıf öğrencileri başvurabilecek ve nakil olan öğrenciler pansiyonlarda kalacaklar. Bu adımla çocuk işçiliği açısından bir adım daha atılmaktadır. Ailelerinden ve okullarından ayrılacak çocuklar adeta bir çalışma kampı yaklaşımı ile belirlenen illerde toplanacaklar ve sermaye için çalışmak durumunda kalacaklardır. Barınma, beslenme, güvenlik, sağlık gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalma olasılığı olan bu çocukların hakları ve yaşayabilecekleri sorunları yakından takip etmek gerekmektedir.

Türkçe ve Dil Eğitimde İyi Uygulamalar Konferansı

MEB, bu sene dördüncüsü yapılacak olan Türkçe ve Dil Eğitiminde İyi Uygulamalar Konferansının duyurusunu ve kılavuzunu yayınladı; konferansın 20-22 Mayıs tarihleri arasında Türk Dil Kurumu ile birlikte düzenlenmesi planlanıyor. Konferans her yıl ayrı bir temayla yapılıyor ve bu yılın teması da “Milli Kültür ve Değerler Edinimi Eylem Araştırması”.
Maarif Modelinin de özünü oluşturan değer, eylem, erdem döngüsü dikkate alınarak belirlenen temayla, öğrencilerin milli kültürü edinmesinde dilin etkisi üzerine bir çalışma yapılmasının hedeflendiği görülmektedir.

Bu yaklaşımın kendisini MEB’in her etkinliğinde görmek mümkün. MEB, 12-13 Mayıs 2025 tarihinde Ankara’da “Çocuk Edebiyatı Öğretmen Kongresi” düzenlemeyi planlamaktadır; bu kongrede çocuk edebiyatı alanında eser vermiş olan öğretmenler çeşitli başlıkları tartışmak için bir araya gelecekler. Başlıklardan birinin de “Çocuk Edebiyatı Yoluyla Erdemlerin Kazanılması” olması hiç şaşırtıcı değildir. Değerler yoluyla erdemli insana ulaşma hedefinin belirlendiği Maarif Modelinin MEB’in tüm uygulamaları için belirleyici olduğu bir dönemden geçmekteyiz; bu nedenle de tartışmaların mutlaka modelle bağı kurularak yapılması gerekmektedir.

Tüm çocukların nitelikli, laik, kamusal eğitime eriştiği bir yıl olması dileğiyle 2025 güzel bir yıl olsun, görüşmek üzere…

Paylaş:

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Öğretmen Atamaları ve Mülakat Mağduru Öğretmenler
Eğitimde “Tevhîd-i Tedrisat”tan “Tedrîs-İ Medresat”a