Mülakat Sorununu Mülakatla Çözmek 19-25 Mayıs 2025

Mülakat mağduru öğretmenler, 203 gündür yaşadıkları sorunun çözülmesi için mücadele ediyor, hakları olan atanmayı talep ediyor ve öğrencileri ile buluşacakları günün hayali ile bekliyorlar. MEB, sorunu çözmek yerine önce sorunu yok saydı ancak mağdur öğretmenlerin ısrarlı mücadelesi sonucunda sorunun çözüldüğüne dair algı oluşturma çabası içerisine girdi ve mahkemelerden yürütmeyi durdurma kararı alan 14 öğretmeni 26 Mayıs tarihinde yeniden mülakata çağırma kararı aldı.
Mülakatın neden olduğu eşitsizliklerin ve adaletsizliğin sonucunda oluşan mağduriyetlerin ve sorunların yine mülakatla çözüleceğini beklemek anlamlı ve gerçekçi değildir. Yeniden yapılacak mülakatların nasıl değerlendirileceği ve bu mülakatlar sonucunda sıralamaların yeniden yapılıp yapılmayacağı belirli değildir. Bu mülakatlar sonucunda nasıl bir değerlendirme yapılacağının acilen kamuoyuna açıklanması gerekmektedir.

MEB, mülakat sorununu mülakatla çözmek yerine artık mülakatları tamamen kaldırmalı ve ayrıca var olan sorunu çözmek için de 1611 mülakat mağduru öğretmenin acilen atamasını yapmalıdır.

MEB Bütçesi Maarif Vakfına

21 Mayıs Çarşamba günü Resmi Gazetede MEB bütçesinden Türkiye Maarif Vakfına 6 milyar 774 milyon 954 bin TL aktarılmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararı yayınlandı. Kamu okullarının temel gereksinimlerinin karşılanamadığı, bir öğün ücretsiz okul yemeğinin öğrencilere verilmediği, ekonomik koşullardan kaynaklı yeterli öğretmen atamasının yapılmadığı koşullarda Türkiye Maarif Vakfına MEB bütçesinden kaynak aktarılması kabul edilebilir bir durum değildir.

Mali bütçeler siyasi iktidarların tercihlerini ve önceliklerini yansıtan en önemli politik belgelerdir; MEB bütçesinden Türkiye Maarif Vakfına kaynak aktarmak da benzer şekilde siyasi iktidarın tercihlerini göstermektedir. Tercihi kamu okullarından ve milyonlarca öğrenciden yana değil de bir vakıftan yana kullanmak iktidarın önceliğinin eğitimden yana olmadığını göstermektedir. Kamu kaynaklarının kamu okulları için kullanılmasına dönük talebimiz ve ısrarımız devam edecek.

Proje Okulu Öğretmenleri Depoya

Proje okullarında kıyıma uğrayan öğretmenler 8 Nisan tarihinden bu yana görev sürelerinin uzatılmama nedenlerini ve ataması yapılmayan öğretmenleri kimin/kimlerin belirlediğini öğrenmeye çalışıyorlar, sorular soruyorlar ve bu sorulara yanıt verilmesini istiyorlar. Çok sayıda öğretmen, yaşadıkları hukuksuz ve adaletsiz durumu yargıya taşıdı ve bu konuda mahkemelerden ilk karar İstanbul’dan geldi; İstanbul 4. İdare Mahkemesi, “kararın uygulanması durumunda öğrencilerin eğitimlerinin kesintiye uğrayacağı” gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Her ne kadar söz konusu karar yaşanan mağduriyetle ilgili sorunu çözücü özellik taşımasa da öğretmenlerin yer değişikliği ile öğrencilerin eğitim hakkı arasında doğrudan ilişki kurması açısından önemlidir.

Proje okullarından gönderilen öğretmenlerin çok azı norm kadro ve ihtiyaç fazlası öğretmenlerin atama döneminde atandı, büyük bir bölümü ise bir okula atanmak için “il içi isteğe bağlı yer değiştirme” dönemini bekledi. Ancak bu yer değiştirme döneminde yeterli açık olmamasından kaynaklı proje okulu mağduru öğretmenlerin çok büyük bir bölümü herhangi bir okula atanamadı. Proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımı sonucunda mesleklerinin en verimli döneminde, öğrencilerin eğitimine çok ciddi katkı sunabilecek binlerce öğretmen bir biçimiyle kızağa alınmış oldu. Yaşananların öğrencilerin eğitimi açısından önemli eksiklikler yaratacağı açıktır ancak bunun MEB açısından dikkate alınan bir durum olmadığını üzülerek gözlemliyoruz.
Proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımı sadece hangi öğretmenlerin proje okullarında çalışacağı ile ilgili değildir. Mesele öğrencilerin eğitim hakkı ve eğitimle kurulacak gelecekle doğrudan ilgilidir. Proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımı bir an önce durdurulmalıdır.

Yurt Yapmıyor Yapmayı da Yasaklıyor

Siyasi iktidarın yerel yönetimlerde yaşadığı güç kaybı, muhalif siyasi partilerin belediyeler aracılığıyla halkın yaşamına dokunması ve bu durumun kaçınılmaz olarak yurttaşların siyasi tercihlerini etkiliyor olması AKP’yi yerel yönetimlerin yetkilerini kısıtlamaya ve adeta çalışamaz hale getirmeye yöneltmektedir. Siyasi iktidar, yerel yönetimlerin pek çok yetkisi ile birlikte üniversite öğrencilerinin barınma gereksinimini yurt yaparak karşılama, eğitim alan yoksul öğrencilere burs verme, sosyal desteklerde bulunmayı da yasaklamayı planlamaktadır.

Yaşanan ekonomik kriz doğrudan barınma krizine dönüşmüş durumdadır; İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük metropollerde okumak durumunda kalan üniversite öğrencileri, yetersiz KYK yurtlarından kaynaklı ciddi bir barınma sorunu yaşamaktadırlar. Ailelerinin ekonomik durumu yeterli olmayan öğrenciler açısından barınma sorunu üniversite eğitimini yarıda bırakmanın gerekçesi haline gelmiştir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 yılından bu yana üniversite öğrencileri için yurtlar açmakta, ekonomik olarak gereksinimi olan öğrencileri maddi olarak desteklemektedir. Bu durumun siyasi iktidar üzerinde yarattığı baskı, iktidarın kendi sorumluluğu olan öğrencilerin barınma ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak yerine, bu ihtiyaçları belediyelerin karşılamasını yasaklayacak yasal düzenleme yapmaya yöneltti; iktidar hem kendisi yeterli yurt yapmamakta hem de bunları belediyelerin yapmasını engellemeyi planlamaktadır. Böylesi bir planlamadan acilen vazgeçilmeli ve öğrencilerin almakta olduğu barınma ve ekonomik destek hizmetleri engellenmemelidir.

İller Arasına Var İl İçine Yok

MEB, iller arası isteğe bağlı yer değişikliğine dair kılavuzu 23 Mayıs tarihinde yayınladı ve eğitimcilerin uzun yıllardır talebi olan görev süresinin hesaplanmasında 31 Aralık tarihinin esas alınması hususunu sonunda uygulayacağını açıkladı; önceki yer değişikliği kılavuzlarında görev süresinin hesaplanmasında 30 Eylül tarihinin esas alınması, özellikle mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin güvenlik soruşturması gibi nedenlerle, kendi iradeleri dışındaki koşullardan kaynaklı 30 Eylül’den önce göreve başlayamamaları yer değişikliği talebinde bulunamamalarına neden olmaktaydı. Bu anlamda yapılan değişikliğin öğretmenler açısından olumlu olduğunu ifade etmek gerekmektedir.

İller arası yer değişikliklerinde 31 Aralık tarihi esas alınacak ancak bundan iki hafta önce yapılan il içi isteğe bağlı yer değişikliklerinde görev sürelerinin hesaplanmasında 30 Eylül tarihinin esas alındığını anımsatmak gerekmektedir; söz konusu iki yer değişikliği sürecinde iki farklı tarihin görev süresinin hesaplanmasında kullanılması hukuki olarak sorun oluşturma olasılığına sahiptir. Ayrıca bu durum MEB’in, öğretmenlerin yer değişikliği gibi önemli bir hususu planlı şekilde değil de anlık değişikliklerle ve kararlarla sürdürüyor olduğunu göstermektedir. MEB gibi milyonlarca öğrenci ve öğretmene hizmet veren bir kurumun planlı ve kurumsal olarak yönetilmesi gerekir.

Rektörler Vardır

Siyasi iktidarlar hegemonyalarını kabul ettirmek için pek çok ülkede üniversiteleri kontrol altına almaya, akademiden yükselecek muhalif sesleri kısmaya çalışmaktadırlar. ABD başkanı Donald Trump ile ABD üniversiteleri, özellikle de Harvard Üniversitesi, arasında gerilim artarak devam ediyor. Filistin’e destek için yapılan kampüs protestoları ve eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık programlarından dolayı federal hükümet önce üniversitelerin fonlarını dondurma girişiminde bulundu. Trump, Harvard Üniversitesine dönük olarak ise önce vergi muafiyeti kararını kaldıracağını açıkladı ardından da uluslararası öğrenci kabulünü yasakladı.

İktidarın baskıcı uygulamalarına karşı üniversite yönetimi ise sessiz kalmak yerine mücadele etmeyi seçerek akademinin biat etmeyeceğini gösterdi. Harvard Üniversitesi Rektörü Alan M. Garber, öğrencileri fişlemeyi reddettikleri için kendilerine karşı yapılanları “siyasi misilleme” olarak değerlendirerek sürecin akademik özgürlükleri tehdit eder boyuta geldiğini belirti ve buna karşı mücadele edeceklerini ifade etti.

Atanan rektörlerin kendilerini atayan iradeye karşı akademik özgürlükleri savunması zaten beklenemez. Bu nedenledir ki bilim insanları ısrarla rektörlerin atamayla değil seçimle belirlenmesini savunmaktadır. Rektör Garber’ın iktidara karşı akademiyi ve öğrencilerini savunan tutumuna bakınca, bir yerlerde hala “rektörler vardır” demek gerekiyor.

Nureddin Yıldız Şimdi de Karaman’da

Kamuoyunda “6 yaşındaki çocukla evlenilebilir” gibi çocuk haklarına aykırı, akıl ve bilim dışı açıklamaları ile tanınan Nureddin Yıldız’ın Boğaziçi Üniversitesinde konuşma yapmaya çağrılması ile başlayan ve çok sayıda öğrencinin gözaltına alınması, 5 öğrencinin ise halen tutuklu olması ile devam eden süreç henüz çok yeniyken, aynı kişiyi şimdi de Karaman’da gördük.
İlim Yayma Cemiyeti Karaman Şubesi ve Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İlim ve Medeniyet Öğrenci Topluluğu işbirliğinde düzenlenen “Bu zamanda Evlilik ve Aile” konulu etkinlikte konuşma yapmak üzere Nureddin Yıldız Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesine çağrıldı.

Nureddin Yıldız konuşma yaparken protesto edildi ve salonda bulunan bir grup protesto edenlerin üzerine tekbir getirerek yürüdü. Etkinliğin ardından Yıldız’a plaketler verildi. Anlaşılan o ki, Nureddin Yıldız üniversitelere davet edilirken protesto edileceği bilinmekte ve bu durum hesaba katılarak etkinlikler yapılmaktadır. Üniversiteler özgür düşüncenin ve bilimin yapıldığı yerlerdir, doğal olarak üniversite öğrencileri ve eğitimciler üniversitelere ve geleceğe her koşulda sahip çıkarlar.

Güzel günlerde görüşmek dileğiyle…

Paylaş:
Etiketler : Mülakat Sorunu, Nureddin Yıldız, Proje Okul Öğretmenleri Depoya

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Yusuf Ziya Bahadınlı Öğretmenimizi de Yıldızlara Uğurladık
İstanbul Sözleşmesi’nin Kaldırılması Örneğinde Türkiye’de Kadın Hakları Karşıtlığı