Gölge Eğitim, Laiklik ve Sınıfsal Ayrışma

Kategori : Eğitim Dünyası

Eğitim, bireyin kendini keşfetmesi, dünyayı anlaması ve eleştirel düşünme becerisi kazanması için en güçlü araçlardan biri olmalıdır. Oysa bugün, eğitim sistemi tam tersine, öğrencileri düşünmekten çok ezberlemeye, sorgulamaktan çok test çözmeye yönlendiren bir yarış pisti gibi. Artık bireyin gelişimini değil, yalnızca sınav başarısını ölçen mekanik bir düzen hâline geldi. Öyle ki, eğitim sistemimiz adeta “Bir gün herkes 5 şıklı sorularla tanışacak” mottosuyla hareket eden bir test krallığı haline gelmiş durumda.

Özellikle 1990’lardan itibaren eğitim sistemimiz, aşama aşama standartlaştırılmış testlerin hâkimiyeti altına girdi. Bu tür sınavlar, artık yalnızca bilgi ölçme aracı değil, öğrencilerin geleceğini şekillendiren, onları sınıflayan, eleyen ve belirli kalıplara sokan bir yapıya dönüştü. Değerlendirme süreçleri, eğitimin tamamlayıcı bir parçası olmaktan çıkıp, sistemin yönünü belirleyen bir üst akıl hâline geldi. Eskiden öğrencilere “Başarı, hayatta mutlu olmak ve kendini geliştirmektir” denirdi, şimdi ise “Başarı, netlerini artırmaktır, gerisi teferruattır” anlayışı hâkim.

Bu sınav odaklı yapı, çocukları ‘sınav kuşağına’ dönüştürdü. Artık eğitim, keşfetmenin, düşünmenin ve sorgulamanın değil, “Matematikte yanlış yaparsan hayatın kayar!” anlayışının merkezi hâline geldi. Öğrenciler okulda ne öğrendiklerinden çok, kaç net yaptıklarıyla değerlendiriliyor. Aileler, çocuklarını iyi bir birey olarak yetiştirmekten çok, yüksek sıralamalara taşıyacak bir “ÖSYM projesi” olarak görüyor. Kitap okumak, bir sporla uğraşmak ya da sanatsal faaliyetlere katılmak? Aman sakın! Bunlar “Sınava kaç gün kaldı farkında mısın?” diyerek hemen yasaklanmalı. Test kitapları kutsal, yanlış yapmak haram, özel ders farz!
Sistemin en büyük mucizelerinden biri de, eğitimde alternatif bir sektör yaratması oldu: Gölge eğitim! Artık okullar birer eğitim merkezi olmaktan çıkıp, dershanelerin, birebir özel derslerin ve sınav kamplarının tanıtım broşürü hâline geldi. Eskiden okulda “öğrenme” esastı, şimdi ise “sınavı kazanın, öğrenmeseniz de olur” diyen devasa bir sektör var. Eğitim artık test başarısını merkeze alan bir “şık” oyununa benziyor

Gölge Eğitim ve Sınav Ekonomisi: Dev Bir Endüstri

Gölge eğitim, okul dışında verilen özel dersler, kurslar ve takviye eğitimlerle örgün eğitimi tamamlamayı amaçlayan bir sistemdir. Başlangıçta eksik öğrenmeleri telafi etmek için var olsa da, zamanla eğitimin asli bir parçası hâline gelmiş ve öğrencileri yoğun bir ders ve test döngüsüne hapseden alternatif bir sektör yaratmıştır.

Bu sistem sadece bireysel tercihlerden doğmamış, küresel çapta milyarlarca dolarlık bir sınav ekonomisinin parçasıdır. Eğitim artık bir kamu hizmeti olmaktan çıkmış, sınavlarla yönlendirilen dev bir pazara evrilmiştir. Özel dershaneler, yayınevleri, test kitapları, çevrimiçi sınav platformları ve özel öğretmenler, rekabetin her geçen gün arttığı bu sistemin merkezinde yer alıyor. Veliler çocuklarını yarıştan geri bırakmamak için büyük bütçeler ayırırken, ekonomik gücü olmayan aileler eğitimde dezavantajlı konuma düşüyor.

Bu olgu yalnızca Türkiye’ye özgü değil; Japonya’da juku, Güney Kore’de hagwon, Yunanistan’da parapedia adı verilen özel ders sistemleri eğitim süreçlerini şekillendiren dev endüstrilere dönüşmüş durumda. (1) Güney Kore’de öğrencilerin %74,8’i, Mısır’da %81’i, Kamboçya’da %73’ü, ABD’de %40’ı, İngiltere’de ise 11-16 yaş arasındaki öğrencilerin %37’si sınav hazırlığı için özel ders alıyor . (2) Bu veriler, ek ders almanın küresel bir norm hâline geldiğini ve okul dışı desteğin akademik başarı için kaçınılmaz görüldüğünü gösteriyor.

Sınav ekonomisinin en çarpıcı yönlerinden biri, eğitimin tamamen ticari bir mantıkla işlemesi ve öğrencilerin müşteri olarak görülmesi. Reklamlarla desteklenen özel ders uygulamaları “garantili başarı” vaadiyle pazarlanırken, eğitim içeriğinden çok sınav stratejilerine odaklanılıyor. Sonuç olarak eğitim, bireysel gelişimi ve yaratıcılığı destekleyen bir süreç olmaktan çıkıp, test çözme becerisinin satışa sunulduğu bir hizmet haline geliyor.

Dinselleşen Eğitim: Sınav Odaklı Dogmatizm

Eğitim sistemimiz yalnızca piyasalaşmadı, aynı zamanda dinselleştirildi. Üstelik bu dinselleşme, sınav merkezli eğitim anlayışıyla iç içe geçmiş durumda. Eğitim artık düşünmeyi öğreten bir süreç değil, itaat etmeyi dayatan bir mekanizma haline geldi. Bir yanda özel okullar, dershaneler ve özel ders piyasasıyla ticari bir sektöre dönüşen eğitim; diğer yanda mutlak doğrulara dayalı dogmatik bir zihin inşası… Ve bunların kesiştiği noktada, sorgulamayan, ezberleyen, yarışan ve boyun eğen bir nesil yetişiyor.

Sınav odaklı sistem, öğrencileri düşünmek yerine ezberlemeye, sorgulamak yerine seçenekler arasındaki tek doğruyu işaretlemeye zorluyor. Eleştirel düşünce, yerini koşulsuz kabule bırakıyor. Oysa eğitim, bireyin dünyayı anlama, kendini keşfetme ve özgün düşünceler üretme süreci olmalıydı. Bugün ise öğrenciler, bilgiye ulaşmanın değil, önlerine sunulanı sorgusuz sualsiz kabul etmenin öğretilerini alıyor. Sınavın gerektirdiği ezbercilik, dinselleşmenin dayattığı dogmatizmle birleşerek itaatkâr bireyler yetiştiren bir pedagojiyi besliyor.

Bir zamanlar eğitimin bir parçası olan değerlendirme süreçleri, artık sistemin ta kendisi haline geldi. Sınavlar, sadece bilgi ölçmenin bir yolu olmaktan çıkıp, öğrencilerin geleceğini şekillendiren, onları eleyen ve sıralayan bir kader makinesine dönüştü. Eğitimin asli amacı olan düşünme, anlama ve yorumlama yetisi; test kitaplarının sayfaları arasında silinip gitti. Artık ne öğrendiğin değil, kaç net yaptığın önemli.

Sonuç mu? Düşünmeyen, sorgulamayan, sadece itaat eden bir nesil. Eğitim sistemi, piyasalaşmanın ve dinselleşmenin elinde bir şekil verme aracına dönüştü. Oysa eğitim, bireyi özgürleştirmeli, ona dünyayı anlaması için araçlar sunmalıydı. Bugünse, sadece uyum sağlayan ve biat eden bireyler yetiştiren bir çark dönüyor.

Özellikle imam hatip okullarının sınav sistemindeki avantajları, devlet teşvikleri ve sınav sonuçlarıyla dini eğitim kurumlarının güçlendirilmesi, bu dinselleşme sürecinin önemli bir parçası. Sınav merkezli sistem, laik eğitim anlayışının gerilemesine yol açarken, öğrencilerin dini referanslarla düşünmeye teşvik edilmesini sağlıyor. Müfredatın dini motiflerle şekillendirilmesi, fen bilimleri ve sosyal bilimlerde bilimsel yöntemlerin yerine dini argümanların geçmesini hızlandırıyor.

Dini söylemler, sınav başarısının sadece bireysel çaba ve akademik yetkinlikle değil, aynı zamanda ahlaki ve manevi değerlere bağlı olarak şekillendiği düşüncesini pekiştiriyor. Bu durum, öğrencilerin eleştirel düşünceden uzaklaşmasına ve sınav başarısını yalnızca akademik yeterlilikle değil, belli dini pratiklerle ilişkilendirmesine neden oluyor. Örneğin, bazı okullarda sınav öncesi toplu duaların teşvik edilmesi, manevi bir hazırlık süreci olarak görülse de, aslında öğrencilerde akademik başarı ile dini ritüeller arasında doğrudan bir bağlantı olduğu algısını güçlendiriyor. Bu da, eğitim sürecini bilimsel bir temel yerine, inanç temelli bir motivasyon eksenine kaydırıyor.

Eğitimde Sınıfsal Ayrışma: Derinleşen Uçurum

Sınav merkezli eğitim sistemi, yalnızca bireysel rekabeti değil, toplumsal sınıf farklarını da keskinleştiriyor. Eğitim artık eşitsizliği gideren bir köprü değil, toplumsal hiyerarşiyi pekiştiren bir mekanizma durumunda. Başarı, öğrencilerin çabalarından çok, hangi sınıftan geldikleriyle belirleniyor.

Sınav ekonomisi, orta ve üst sınıflar için bir fırsat, alt sınıflar için ise bir dezavantaj yığını haline geldi. Kaynaklara erişim, eğitim başarısını belirleyen en büyük faktörlerden biri oldu. Özel okullara gidebilen, birebir ders alabilen ve sınav kurslarına büyük bütçeler ayırabilen ailelerin çocukları, eğitimde avantaj sağlarken, yoksul ailelerin çocukları devlet okullarında kaynak yetersizliği, kalabalık sınıflar ve eksik eğitim materyalleri ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Okullar arasındaki eşitsizlik, sınıfsal farklılıkları daha da derinleştiriyor; eğitim, fırsat eşitliği sunmak yerine, sınıf farklarını yeniden üreten bir sistem haline geliyor. Devlet okulları, bir kader hapishanesine benziyor:

Eğitim artık sadece bireysel başarıyla ilgili değil; kimin hangi sınıftan geldiğiyle, kimin sınavlara hazırlanmak için özel destek alıp alamadığıyla şekilleniyor. Bir tarafta özel öğretmenler, kaliteli kaynaklar ve yüksek standartlarda eğitim alabilenler varken, diğer tarafta hayatta kalma mücadelesi içinde sınavlara hazırlanan, eğitim dışında birçok sorumluluk taşıyan öğrenciler var. Sınav salonları, eşit şartlarda yarışılan bir alan değil; sınıfsal farklılıkların en keskin biçimde görünür olduğu bir sahne.
Bu eşitsizlik yalnızca eğitimde değil, iş hayatında da yankılanıyor. Sınavlarla sınıfsal ayrım daha da pekişirken, alt sınıflardan gelen öğrenciler düşük ücretli, güvencesiz işlere yönlendirilirken, kaynaklara erişimi olanlar yönetici pozisyonlarına ulaşabiliyor. Böylece eğitim, sınıfsal hareketliliği teşvik eden bir araç olmaktan çıkıp, toplumsal tabakalaşmayı kalıcı hale getiren bir sistem haline geliyor.

Bu sistem sadece adaletsizliği sürdürmekle kalmıyor, yoksul ailelerin çocukları için eğitimi giderek daha erişilemez bir hale getiriyor. Eğitimin asli görevi bireyleri özgürleştirmek, toplumu ileriye taşımak olmalıdır. Ancak mevcut sınav odaklı model, yoksul öğrencilerin önüne aşılmaz duvarlar örmeye devam ediyor ve onların potansiyellerini keşfetmelerini engelliyor.
Gerçek eğitim, tüm öğrencilerin eşit fırsatlara sahip olduğu, bireysel yeteneklerin keşfedilip geliştirildiği bir sistem olmalıdır. Ancak bugünkü yapı, toplumsal eşitsizliği eğitim yoluyla ortadan kaldırmak yerine, onu daha da derinleştiren bir çarka dönüşmüş durumda.

Sonuç: Alternatif Mümkün Mü?

Sınav merkezli eğitim sistemi, istihdam yaratmayan ekonomik modelin bir sonucudur. İstihdam olanakları daraldıkça, eğitim sistemi bireyleri gerçekten hayata hazırlamak yerine, onları elenmeye ve belirli bir statüde sıkışmaya yönlendirmektedir. Eğitim artık bir gelecek garantisi olmaktan çıkıp, bireyleri rekabet içinde tutarak işsizlik baskısını yönetmeye hizmet eden bir mekanizma hâline gelmiştir.

Bu nedenle, eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadan ve ekonomi istihdam yaratacak şekilde değişmeden, sınav sistemine bağımlı eğitim modelinin değişmesi mümkün değildir. Gerçek bir dönüşüm için yalnızca eğitim politikalarını değil, ekonomik yapıyı da tartışmaya açmak ve bireylerin yalnızca sınavlarla değil, yetenekleri ve üretkenlikleriyle değer gördüğü bir sistem inşa etmek gerekmektedir. Aksi hâlde, sınav odaklı sistem, yalnızca bireysel trajedilere değil, toplumsal çöküşe de zemin hazırlamaya devam edecektir.

Anlaşılacağı üzere, yol açtığı tüm sorunlara karşın, merkezi sınavlardan kolayca ve kısa sürede kurtulmanın sihirli bir formülü yoktur. Merkezi sınavlara karşı yapılacak ve savunulacak şey bellidir: Herkes için nitelikli kamusal eğitim. Çünkü tek başına herkes için her düzeyde nitelikli kamusal eğitim, sınav merkezli yapıyı ortadan kaldıramazsa bile, onun yıkıcı etkilerini azaltacaktır.

Öte yandan, sınavların eşit, adil ve objektif yapılıyor olması fırsat eşitliğinin sağlandığı anlamına gelmez; fakat fırsat eşitliği sağlamanın temel koşullarından birinin sağlandığı anlamına gelir. Bu koşulun sağlanması da hafife alınmamalıdır, kıymeti bilinmelidir. Çünkü bu, daha iyisini hedefleyenler için önemli bir kazanımdır. Bu bağlamda merkezi standart sınavların yukarıda sıralanan tüm olumsuz etkilerine karşın, onları eleştirirken dikkatli olunmalıdır. Zira nepotizm (eş dost-akraba kayırmacılığı) ve klientalizmin (kayırmacılık-himayecilik) yaygınlaştığı ve liyakatın giderek kaybolduğu ülkelerde, mevcut merkezi sınav sisteminin yerine iktidarların daha adil ve eşitlikçi bir mekanizma kurma niyeti, planı ve politikası yoksa, ortaya çıkacak şey en iyi ihtimalle “gelen gideni aratır” sözünün karşılığıdır.

 

[1] Yıldız, A. (2022). Sınav Merkezli Eğitim ve Yıkıcı Etkileri (s.189-207).  Cumhuriyet ve Çağdaş Eğitim. (Ed. Ahmet Yıldız). Cumhuriyet Yayınları.

[2] Jiahui Luo, Cecilia Ka Yuk Chan,Influences of shadow education on the ecology of education – A review of the literature,Educational Research Review,Volume 36,2022,

Paylaş:
Etiketler : Dershane odaklı eğitim sistemi, dersler dergisi, Dinselleşen eğitim sistemi, Eğitimde Sınıfsal ayrışma, Eğitimin amacı nedir?, Gölge Eğitim, Prof. Dr. Ahmet Yıldız, Sınav Ekonomisi, Sınav Odaklı Eğitim Sistemi

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Dünyada Öğretmenler ve Öğretmen Sendikaları Neler Yapıyor?
Tolga Ulusoy: Eğitim Mekânları Olarak Müzeler Üzerine Düşünmek