Eğitim alanında oldukça ciddi sorunlar yaşanmakta: öğretmen alım sayısının düşüklüğü ve buna bağlı olarak ücretli öğretmen sayısında yaşanması muhtemel artış, mülakat mağduru öğretmenlerin yaşadığı sorunların çözülmüyor olması, proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımı, okul terkinin artması, okul yemeğinin halen verilmemiş olması, merkezi sınavların yarattığı eşitsizlikler, çocuk işçiliğinin yaygınlaşması, eğitime ayrılan yetersiz bütçe…
Tüm bu sorunlara rağmen MEB yönetimi sorun yokmuş gibi davranmaya devam ediyor; yaşanan sorunları tartışmak, çözüm üretmek yerine gündemi yapay tartışmalarla meşgul etmeyi tercih ediyor. Gerçek gündemin konuşulmaması isteği o kadar güçlü ki, olası bir iktidar değişiminde “öğrencilerin türbanla okullara alınmayacağı” gibi bir vesveseyi dahi dolaşıma sokmaya çalışıyorlar.
Eğitimden sorumlu kamu kurumu olan MEB’i yönetenler katıldıkları programlarda ya da gazete röportajlarında yaşanan gerçek sorunları ve bunların çözümü için neler yaptıklarını anlatmak yerine genellikle anlatmak istediklerini anlatıyorlar. İlginç olan ise görüşmeleri yapan gazeteciler de sahici sorular sormak yerine, genellikle yöneticilerin anlatmak istediklerini sormayı tercih ediyorlar. Oysa eğitimde yaşananlara dönük gerçek soruların sorulması ve yanıtların alınması için ısrar edilmesi gerekiyor.
Proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımı halen tartışılmaya devam ediyor, okullarda bu kıyımdan kaynaklı yaşanan sorunlar da artarak sürüyor. Mülakat mağduru öğretmenler tüm engellere ve kısıtlamalara rağmen hak arama mücadelesine devam ediyorlar. Atama beklerken açıklanan düşük kontenjanlardan dolayı umutlarını yitiren öğretmenler yüksek sesle ek kontenjan taleplerini dile getirmeyi sürdürüyorlar. Ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapmalarına rağmen onlarla eşit haklara sahip olmamalarının yarattığı mağduriyetleri ifade ediyorlar. Veli-Der çocukların beslenme hakkı başta olmak üzere maruz kaldıkları tüm sorunları ısrarla kamuoyuna anlatmayı sürdürüyor. Öğretmenler ve öğrencilerin yaşadığı bunca sorunu görmeden program yapan gazeteciler ve MEB yöneticileri ise eğitimde işlerin iyi gittiğine dair bir algı oluşturma çabasını sürdürüyor. Gazetecinin görevi yöneticinin duymak istediği soruyu sormak değil halkın yararına olan ve gerçeğe ulaşmamızı sağlayacak soruları sormaktır. Sorulması gereken soruları sormaya devam edeceğiz.
MEB “Mülakat Mağdurları Haklı” Dedi
Mülakat mağduru öğretmenler aylardır yaşadıkları haksızlığı ve adaletsizliği anlatmaya çalıştılar; farklı illerde oluşturulan mülakat komisyonlarının verdiği puanların öğretmenlerin atanmasına engel olduğunu kamuoyuna aktardılar. Mağdur öğretmenler Israrla farklı illerde oluşturulan komisyonların farklı puanlamalarının altını çizdiler.
2024 KPSS sonucuna göre yapılacak sözleşmeli öğretmen alımına dair kılavuz yayınlandığında görüldü ki MEB mülakat komisyonlarının yapısında değişikliğe giderek komisyonları branşlara göre oluşturmaya karar verdi. Bu değişikliğin nedeninin bir önceki dönemde yapılan mülakatlarda yaşanan olumsuzluklar ve sorunlar olduğu anlaşılmaktadır.
Milli Eğitim Bakanı, geride bıraktığımız hafta iki gazeteciye verdiği söyleşide bu konuyla ilgili açıklamalarda bulundu ve MEB’in mülakatlarda eleştirilere göre bir düzenlemeye gittiklerini, bunun sonucu olarak alanlara göre komisyonlar oluşturduklarını ifade ederek yapılan eleştirilerin bu nedenle yersiz olduğunu ifade etti. Milli Eğitim Bakanı bu açıklamaları yaparken bir önceki dönemin tartışmalı mülakatları ile ilgili bir açıklama yapmadı ve gazeteciler de bu konu ile ilgili soru sormayı tercih etmedi.
Milli Eğitim Bakanının sözleri, her ne kadar doğrudan bu şekilde söylenmemiş olsa da, MEB’in bir önceki dönemde mülakatlarda hata yaptığını en üst seviyeden kabul ettiği anlamına gelir. Ancak, bu hatayı kabul etmek yeterli değildir, asıl olarak yapılması gereken bu hatadan dolayı mağdur olanların mağduriyetini gidermektir. Mülakatlar sonucunda kontenjan dışına çıkarılan 1611 öğretmenin ataması yapılmadan sorun çözülmüş olmayacaktır.
Modern Dönemlerin Sürgünleri
Nisan ayı Tebliğler Dergisinde MEB tarafından oluşturulan “ilçe grupları” listesi yayınlandı; oluşturulan ilçe gruplarının coğrafi açıdan genişliğini daha önce ifade etmiş, ilçe gruplarının bu kadar geniş tutulmasının öğretmenler açısından çok ciddi sıkıntılara neden olacağını, resen yapılacak atamaların sürgüne dönüşebileceğini belirtmiştik.
Milli Eğitim Bakanının gazetecilerle yaptığı söyleşide ifade ettikleri, norm kadro fazlası olan öğretmenleri resen atamadan çok daha fazlasının beklediğini açığa çıkardı. Yapılan açıklamada norm kadro fazlası öğretmenlerin ilçe grupları içerisinde görevlendirileceği belirtildi. Böylesi bir uygulama öğretmenler açısından çok önemli sorunlara neden olacak, mağduriyetler yaratacaktır. Özellikle büyük kentlerde birbirlerine çok uzak ilçelerin aynı ilçe grupları içerisinde yer aldığı gerçeğini göz önüne aldığımızda yapılacak görevlendirmelerin fiilen sürgüne dönüşmesi kaçınılmazdır.
Alanında ders kalmayan norm kadro fazlası öğretmenlerin alanlarının değiştirileceğine dair bir bilgiyi de Milli Eğitim Bakanının açıklamalarından öğrendik. Böylesi bir uygulamanın hem öğretmenler hem de öğrencilerin eğitim hakkı açısından çok önemli sorunlar yaratacağını ifade etmek gerekmektedir. Olası bir alan değişikliği hizmet içi eğitimle desteklenmediği sürece olumlu sonuç alınması mümkün değildir.
Öğretmen Denetimleri Başlıyor
03 MART 2025 tarihinde “Öğretmenlerin Sınıf İçi Etkinlikleri ve Öğretim Faaliyetlerinin İzlenmesi, Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine İlişkin Yönerge” MEB tarafından yayınlandı. Bu yönerge ile ilgili değerlendirmelerimizi ve düşüncelerimizi 24 Mart 2025 tarihli yazımızda ifade etmiştik. Aradan geçen süre içerisinde MEB bu yönergenin nasıl uygulanacağına, yaşanacak olası sorunların nasıl çözüleceğine dair bir genelge çıkarmadı veya açıklayıcı bir yazı göndermedi.
Öğretmenlerin sınıf içi etkinliklerinin zümre başkanları ve okul müdürleri tarafından izlenecek ve değerlendirilecek olmasının okul yaşamı, meslektaşlar arası ilişki ve bu uygulamanın oluşturacağı hiyerarşi ile zümre başkanlığına yeni bir statü kazandırılmasının öğretmenlik mesleği üzerindeki etkisi açısından oldukça tartışmalı bir uygulama olacağı açıktır. İzleme ve değerlendirme süreci başlamadan hemen önce MEB’e bu konuyu bir kere daha değerlendirme, sorunun özneleri ile tartışma ve uygulamaya birlikte karar verme çağrısını yinelemek gerekiyor.
Engelli Öğretmen Ataması Yapıldı
MEB, Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS-Lisans) sonuçlarına göre 62 farklı alanda 1381 öğretmenin atamasını yaptı. Yapılan atama sayısının, gereksinim ve atama bekleyen engelli öğretmen sayısı dikkate alındığında, yeterli olmadığı açıktır. Engelli öğretmenler uzun zamandır atama bekliyordu ancak atama için MEB tarafından belirlenen kontenjan beklentilerin oldukça gerisinde kaldı. Bu durum siyasi iktidarın tercihinin eğitimden yana olmamasının doğal sonucudur. Önümüzdeki dönemde yeterli sayıda engelli öğretmen ataması yapılması için konuyu takip etmeye devam etmek gerekmektedir.
İl İçi Tayinler Ertelendi mi?
Norm kadro ve ihtiyaç fazlası öğretmenlerin tayin sürecinin tam ortasında MEB’in yaptığı bir eksikliği fark ederek tayinleri durdurması ile başlayan belirsizlik süreci, il içi ihtiyaca bağlı yer değiştirme sürecinde de devam ediyor. Bazı sosyal medya hesaplarından ve internet sitelerinden paylaşılan mesajlara bakıldığında yer değişikliği işlemlerinin ertelendiği ve yeni takvimin kısa süre içerisinde ilan edileceği bilgisi paylaşılıyor.
Binlerce öğretmeni ilgilendiren böylesi bir konuda öğretmenlerin bilgiye MEB aracılığıyla ulaşmak yerine, verdikleri bilgiler tartışmalı olan kimi sosyal medya hesaplarından veya internet sitelerinden ulaşmaları hem tartışmalı bir durumdur hem de öğretmenleri önemsizleştirmektedir.
Son dönemde MEB’in öğretmenlerle veya eğitimle ilgili konuları doğrudan konunun muhatapları olan öğretmenlerle ve öğrencilerle değil de sadece bazı gazetecilerle paylaşıyor olması sıkıntılı bir durum oluşturmaktadır. MEB, açıklamaları gazetecilere değil öğretmenlere ve öğrencilere yapmak durumundadır.
Şiddetsiz ve üzücü haberler almadığımız bir hafta olması dileğiyle, görüşmek üzere…























