Mağdur Öğretmenler Ülkesi 21-27 Nisan 2025

Mülakat mağduru öğretmenler tam 175 gündür sorunlarının çözülüp, ek atama ile öğrencilerine kavuşmak, okullarında çalışmaya başlamak için bekliyorlar, mücadele ediyorlar. 2024 KPSS sonucuna göre atama bekleyen öğretmenler, alınacak öğretmen sayısının en az 68 bin olması için aylarca uğraştılar ancak torbadan çıka çıka 15 bin kontenjan çıktı. Bunun üzerine atanma olasılığı kalmayan öğretmenler kontenjanların artırılması için seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Proje okullarında kıyıma maruz kalan binlerce öğretmen yapılan hukuksuzluk ve adaletsizliğe karşı çıkıyor. Ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapmaları, aynı sorumluluğa sahip olmalarına rağmen aynı haklara sahip olmamalarına karşı ses yükseltiyorlar.

Mülakat mağduru öğretmenler aylardır mücadele ederek haklılıklarını ve maruz kaldıkları adaletsizlikleri kamuoyuna anlattılar. Mülakatın neden olduğu eşitsizliklere dönük idare mahkemelerinden alınan bazı kararlar olmasına rağmen MEB soruna çözüm üretmedi. Mülakat mağduru öğretmenleri yok sayarak seslerini duymayan, bunun yerine ısrarla mülakatı savunan MEB, son yayınladığı sözleşmeli öğretmen alım duyurusunda mülakat komisyonlarının alanlara göre oluşturulacağını ilan ederek mülakatlarda hata yapıldığını dolaylı da olsa kabul etmiş oldu. Sırada ek atama ile mağdur öğretmenlerin sorunlarının çözümü var ve artık beklenilmeden bu da yapılmalı.

2024 KPSS sonuçlarına göre atama bekleyen öğretmenler, hem toplam alınacak öğretmen sayısının azlığı hem de alanlara göre bazı branşlara çok düşük kontenjan ayrılmasından dolayı atanma ümitlerini yitirdiler. Liselerin zorunlu eğitim kapsamından çıkarılması ve eğitim süresinin azaltılması tartışmaları ile uyumlu şekilde ortaöğretim branşlarına ayrılan atama sayıları kabul sınırlarını zorlayacak şekilde az oldu. Atama sayısının artırılması ve alanlara göre kontenjanların yeniden belirlenmesi ertelemeden yapılmalıdır.

Proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımına dönük ortaya konulan tepkilere rağmen MEB hala kamuoyuna tatmin edici bir açıklama yapamadı. Proje okullarından gönderilen öğretmenlerin hangi ölçülere göre ve kimler tarafından belirlendiği halen bilinmiyor. Proje okullarının kamu okulları olduğu ve bu okullara dönük her işlemin de hukuk zemininde yapılması gerektiği asla unutulmamalıdır. Proje okullarında yaşanan öğretmen kıyımının açıklanabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Proje okulları tartışması sadece öğretmenlerin çalıştığı okul tartışması değil öğrencilerin eğitim hakkı ve geleceği ile ilgili bir tartışmadır.
Öğretmenlerin sürekli olarak mağdur oluyor olması, sorun yaşamaları ve yaşayacak olmaları, eğitim yönetiminin hata yapması veya yanlış karar alması sonucu değil, (kaldı ki öğretmenlerle ilgili kararların yanlış olduğunu yaşananlar göstermektedir) bizzat tercihin ve yapılmak istenenin böyle olmasından kaynaklıdır.

Öğretmenlerin güvencesiz çalışmak durumunda bırakılması ve sürekli olarak yöneticilere bağımlı hale getirilmeleri siyasi iktidarın temel politikalarından biridir. Öğretmenlik mesleğinin ihtisas mesleği olmaktan çıkarılması ile birlikte eğitim sisteminin ürettiği tüm sorunların sorumlusu olarak öğretmenlerin gösterilmesi son dönemde öğretmenliği tartışmalı bir meslek haline getirmektedir.

Ekonomik krizden kaynaklı tasarruf edilecek ilk meslek grubu olarak öğretmenlerin seçilmesi ve buna bağlı olarak öğretmen alım sayılarının olması gerekenden çok daha az şekilde belirlenmesi, tercihin eğitimden değil ekonomiden yana olduğunu göstermektedir. Mülakat konusunda ısrar, düşük öğretmen alım sayıları, ücretli öğretmenlikte ısrar ve proje okullarından iktidara muhalif olduğu varsayılan öğretmenlerin gönderilmesi, eğitim sistemi açısından çok ciddi sorunlara neden olmaktadır.
MEB, eğitimi çocukların üstün yararını önceleyerek değil kendi politik ajandası ve ekonomik önceliklerine göre yönetmeye çalışmakta, bu durum da öğrencilerin eğitim hakkı açısından sorunlara neden olmakta; öğrenciler arasında çok ciddi eşitsizlikler üretmektedir. Öğretmenlerin, sadece kendi hakları için değil ayrıca tüm öğrencilerin eğitim hakkı için birleşik ve güçlü bir mücadele başlatması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. İsimlerin önündeki sıfatlara bakmaksızın tüm öğretmenlerin birlikte mücadelesi sorunların çözümünü sağlayacak, mağdur öğretmenler ülkesi olmamızı engelleyecektir.

Birleşik mücadele için ilk adım 27 Nisan Pazar günü atıldı ve mağdur edilen öğretmenler Ankara’da Ulus meydanında bir araya gelerek yaşadıkları sorunları, sorunların nedenlerini ve taleplerini birlikte dile getirdiler. Bu birlikteliğin yaygınlaşması, genişlemesi ve süreklileşmesi gerekiyor. Öğretmenler birlikte kazanacak.

Çocukları Koruyamadınız

Karaman, Dikili, Çorum, Alanya ve diğer pek çok yerde tarikatların ve cemaatlerin kontrolündeki kurslarda, yurtlarda çok sayıda çocuk istismarı vakası yaşandı. Kamuoyunun duyarlılığı ve gazetecilerin ısrarı sonucunda istismar vakalarının sorumluları yargı önüne çıkarıldı ancak benzer vakalar yaşanmaya devam etmektedir.

Son olarak, BirGün gazetesinden Timur Soykan, İstanbul Bahçelievler’de 17 çocuğun yatılı Kuran kursunda belletmen tarafından istismara maruz kaldığını yazdı. Bu vakanın diğerlerinden en önemli farkı ise istismarın bir kamu kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı yatılı bir kursta yaşanmış olmasıydı. Kamu kurumlarında belletmen olarak işe alınan bir kişinin çocukları istismar etmesinin çok yönlü incelenmesi ve çocukların korunmasına dönük gerekli önlemlerin neden alınmadığının açığa çıkarılması, görevini eksik yapanların da haklarında gerekli yasal ve idari işlemlerin yapılması gerekmektedir.

İstismar vakasının çocukların durumundan şüphelenen ortaokul öğretmeninin şikayeti ile açığa çıkmış olmasının da ayrıca altını çizmek gerekmektedir. Çocuğun korunmasında okulun en önemli kurum olduğu gerçeği, bir kez daha bu vakada da görülmüş oldu. Denetimsiz yurtlarda kalmak ve kurslara devam etmek zorunda kalan çocukların korunması öncelikle tartışılması gereken bir konudur. Öğrencilerin barınması, ulaşımı ve beslenmesi eğitim hakkını tamamlayan hizmetlerdir ve bunların çocuklara sağlanması kamunun görevidir. Örgün eğitim çağındaki tüm çocukların okullarda olmasının mutlaka sağlanması gerekmektedir.

Çocukların Korunması Öncelikle MEB’in Görevidir

22 Nisan tarihinde, “Enstitü Sosyal” adında bir kurum “Dijital Dünyada Çocuk Hakları Sözleşmesi” isimli bir çevrimiçi imza kampanyası başlattı. Bu imza kampanyası ile çocukların dijital dünyada maruz kalacakları sorunlara karşı sahip olmaları gereken hakları ile ilgili farkındalık oluşturulmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır.

Öncelikle, böylesi bir konunun kamuoyunun gündemine girmesi ve bu konuda kamu kurumları dışındaki kuruluşların da faaliyet sürdürmesinin sorunlu değil aksine olumlu olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Ancak buradaki sorun, bu faaliyeti asıl olarak yapması gereken kurum olan MEB’in kendisinin bunu yapmak yerine, yapan kurumu destekleyerek bunun tanıtımını yapmasıdır.
MEB, kendi sorumluluğunda olan görevleri uzun süredir iktidara yakın kurumlara devretmektedir. Çocukların dijital dünyada korunması görevi öncelikle MEB’e aittir. İkinci sorun ise MEB’in tüm kurumlara eşit mesafede durmamasıdır. MEB, kamu kurumu olmayan bir kurumun faaliyetine açık şekilde destek olmakta ve onun tanıtımını yapmaktadır. Oysa MEB, çocuk hakları konusunda çalışan çok sayıda kurumu, sırf iktidarın politikalarını eleştirdiği için yok saymaktadır. MEB, çocukların hakları için mücadele eden, çalışan tüm kurumlara destek olsa bu durum eleştirilmeyebilir, ancak bazı kurumları yok sayıp bazılarının desteklenmesi kamu yönetimi açısından oldukça sorunlu bir durumdur. Kamu kurumları tüm toplumsal kesimlere eşit mesafede durmak zorundadır.

Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetmeliği Değişti

MEB, 26 Nisan tarihinde Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetmeliğini yayınladı; 2012 tarihli yönetmeliğin yerine yayınlanan yeni yönetmelik Öğretmenlik Meslek Kanunu ile kurulan Milli Eğitim Akademisinin il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde oluşumunu düzenlemektedir. Bir başka değişiklik de din öğretimi hizmetleri şubesinin yetkilerinin genişletilmesi oldu.

Milli Eğitim Akademisi ile ilgili tartışmaların devam ediyor olmasına, akademiye dönük pek çok eleştirinin yapılıyor, soruların soruluyor olmasına rağmen MEB konuyu kamuoyu ile tartışmak, eleştiri ve önerileri dikkate almak yerine planlarını yaşama geçirmeye devam etmektedir. Konuyu izlemeye ve tartışmaya devam edeceğiz.

Tüm emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs kutlu olsun. Güzel ve güneşli günlerde görüşmek üzere…

Paylaş:
Etiketler : Çocukların Korunması MEB'in Sorumluluğudur, dersler dergisi, Mülakat mağduru öğretmenler, Özgür Bozdoğan

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Ulus, Egemenlik ve Çocuk
Zihnin Sessiz Yürüyüşü: Matematikle Hakikate Epsilon (ε) Kadar Yaklaşmak