Zihnin Sessiz Yürüyüşü: Matematikle Hakikate Epsilon (ε) Kadar Yaklaşmak

Kategori : Eğitim Dünyası

Eğer matematik öğretmeniyseniz, öğrencilerden sık duyduğunuz bir soru vardır:
“Hocam bu öğrendiklerimiz gerçek hayatta ne işe yarayacak?”
Sınav odaklı bir sistemde ise bu soruya genellikle şu hazır yanıt verilir:
“Sınavda bu konudan çok soru çıkar.”

Oysa matematik bundan çok daha fazlasıdır. Anlamaya başladığınızda, onun yalnızca bir ders değil; zihinsel bir keşif alanı olduğunu fark edersiniz. Kendi düşüncelerinizle yüzleşmenizi sağlar.

Bu yolculuk, insan aklını en yaratıcı noktalarına kadar zorlayan bir çabadır.
Matematiği gerçekten anlamaya başlayan biri için o, sadece bir ders değil; düşünmenin, sorgulamanın ve şaşkınlıkla hayran olmanın başka bir biçimidir.

Sertöz, Matematiğin Aydınlık Dünyası(1) kitabında bu duyguyu şu sözlerle açıklar:
“Birçok insan için matematik, hayatını zehreden derslerden, içine korku salan sınavlardan ve okulu bitirir bitirmez kurtulacağı bir kâbustan ibarettir. Bazıları içinse matematik, hayatı anlamanın ve sevmenin bir yolu olabilmiştir. Çünkü sevmenin yolu, her şeyde olduğu gibi anlamaktan geçer.”

Bu bakış açısı, matematiği neden daha derin bir anlayışla ele almamız gerektiğini ortaya koyar. Matematik, günlük hayatta fark edilmese de aslında dünyayı algılayış biçimimizin merkezinde yer alır.
Bu sessiz yolculuğu sürdüren birçok matematikçi, yalnızca bilimde değil, insan düşüncesinin evriminde de iz bırakmıştır.
İşte bu noktada, Abel Matematik Ödülü farklı bir derinlik kazanır.

Bu ödül, matematiğin Nobel’i olarak kabul edilir (Her ne kadar matematik için Nobel Ödülü verilmemesi konusu hâlâ tartışmalı olsa da bu durumun nedenleri üzerine farklı görüşler bulunmaktadır. Merak edenler, kaynakçada numaralandırılmış ilgili bölümlere göz atabilir.(2),(3))
Norveçli matematikçi Niels Henrik Abel’in adını taşıyan ödül, yalnızca büyük kuramsal keşifleri değil; aynı zamanda matematiğin felsefesine ve insanlık yararına sunduğu katkıları da görünür kılar.

Peki, Abel Ödülü’nü bu kadar özel kılan nedir?

Çünkü bu ödül yalnızca akademik başarıları değil; sezgisel gücü, düşünsel zarafeti ve matematiği bir sanat gibi işleyen bakış açılarını da takdir eder. Ödül sahiplerinin yaşam öykülerine baktığınızda, onların sadece sayılarla değil; doğa, insanlık ve varoluşa dair temel sorularla da ilgilendiklerini görürsünüz.

2002 yılında, Niels Henrik Abel’in doğumunun 200. yılı anısına Norveç Parlamentosu tarafından başlatılan bu ödül, Norveç Bilim ve Edebiyat Akademisi tarafından, Eğitim Bakanlığı adına verilir. Kazananlar, uluslararası düzeyde oluşturulan bir matematik komitesi tarafından belirlenir.

Günümüzde 7,5 milyon Norveç kronu tutarındaki bu ödül, yalnızca bilimsel bir onurlandırma değildir; matematiğin insanlığa kattığı düşünsel ve teknolojik değerin bir simgesidir. Dahası, Abel’in 19. yüzyılda geliştirdiği soyut kuramlar, bugün bile dijital dünyanın temel taşlarını oluşturmaktadır.

Örneğin, onun grup kuramına dair fikirleri, günümüz dijital güvenlik sistemlerinin temelinde yer alır. İnternette gerçekleştirdiğimiz banka işlemleri, şifreli mesajlaşmalar ya da veri alışverişleri; aslında onun kurduğu soyut matematiksel yapıların üzerinde yükselir. Yani Abel’in kuramsal düşünceyle attığı adımlar, bugün dijital güvenliğin sessiz mimarisine dönüşmüştür.

Bir Bakışta Abel Ödülü’nün İzleri

 

Kaynak: https://abelprize.no/winners

2003 yılından bu yana verilen Abel Ödülü, yalnızca matematiksel başarıyı değil; düşünsel derinliği ve bilime adanmış yaşamları da görünür kılar. Bugüne kadar 28 bilim insanı bu ödüle layık görüldü. Bazı yıllarda birden fazla ismin ödüllendirilmesi, matematiğin bireysel çabadan çok, iş birliğine dayalı bir üretim alanı olduğunu da gösteriyor.(4)

Ülkelere bakıldığında, en fazla ödül 17 kişiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne verilmiştir. Fransa, İskoçya, İngiltere, İsveç, İsrail, Macaristan ve Japonya da ödül alan ülkeler arasında yer alır. Kurumsal düzeyde ise Princeton’daki Institute for Advanced Study (IAS), en çok ödül kazanan matematikçiye ev sahipliği yapan kurumdur. Onu Courant Institute (NYU) ve Princeton Üniversitesi izler. Bu tablo, matematik alanındaki üretimin bazı akademik merkezlerde yoğunlaştığını açıkça ortaya koyar.

Abel Ödülü’nü kazananlara baktığımızda bir şey daha göze çarpıyor. 2003’ten bu yana, ödüle layık görülenler arasında yalnızca bir kadın var: Karen Keskulla Uhlenbeck. 2019’da bu onura eriştiğinde, sadece matematiksel katkılarıyla değil; aynı zamanda bilim dünyasında kadınların varlığına dair güçlü bir mesaj vermesiyle de dikkat çekti.(5)

Abel Ödülü, zaman içinde cebir, analiz, topoloji ve sayı kuramı gibi temel alanlardan; olasılık kuramı, dinamik sistemler, oyun teorisi, sinyal işleme ve teorik bilgisayar bilimi gibi daha geniş alanlara yayılmıştır.
• 2003–2007: Kuramsal temellerin vurgulandığı dönem.(6)
• 2008–2012: Soyuttan uygulamaya geçiş.(7)
• 2013–2017: Klasik problemlerin çözümüyle yeni ufukların açıldığı yıllar.(8)
• 2018–2022: Bilimsel sadakat ve vizyoner yaklaşımlar ön planda.(9)
• 2023–2025: Kısmi diferansiyel denklemlerden temsil teorisine uzanan derinlikli araştırmalar öne çıkıyor.(4)

Tüm bu birikim, Abel Ödülü’nün yalnızca teknik başarıları değil; disiplinler arası düşünmeyi, yeni sorular üretmeyi ve bilimsel merakı da ödüllendirdiğini gösteriyor. Her ödül, hakikate doğru sessiz ama kararlı bir yürüyüşe eşlik eden bir düşünsel derinliği yansıtıyor.

Bir Ödülden Daha Fazlası: Matematiğin Sessiz Kahramanlarına Dair

Abel Ödülü’nün taşıdığı anlam, onu sıradan bir bilim ödülünün ötesine taşır. Bu ödül, düşünmenin, anlamanın ve insanlık adına kalıcı izler bırakmanın bir simgesine dönüşmüştür. Ödül sahiplerinin yaşamları, matematiğin yalnızca bir bilim değil; zihni eğiten, bakışı derinleştiren ve insanı varoluşa dair sorularla yüzleştiren bir düşünce biçimi olduğunu gösterir.

Hatta bu anlayış, yalnızca ödül alanlarla sınırlı değildir. Dünyanın farklı dillerinde matematikçiyi tanımlayan sözcükler bile, bu derinliğe işaret eder:

Fransızcada “le mathématicien”, bilim insanını tanımlar; “la mathématique” ise düzenli ve tutarlı düşünmenin simgesidir.
Arapçada “riyaziyeci” kelimesi, köken aldığı riyâza aracılığıyla yalnızca matematikle değil; zihinsel antrenman ve nefsin terbiyesiyle ilişkilidir. Matematik burada, hesap yapmaktan öte, içsel disiplini ve doğruluğu besleyen bir yol olarak görülür.
İngilizcedeki “mathematician”, eski Yunanca mathemadan gelir: “öğrenilecek şey.” Yani matematikçi, bilgiyi ve hakikati arayan bir yolcudur.

Almancada “Mathematiker”, titizlikle düşünen, anlamın peşine düşen bir aklı temsil eder.
Bu örneklerin her biri, matematiğin evrensel olduğu kadar ahlaki bir arayış olduğunu da ortaya koyar.

Bu düşünsel çizgiyi tarih boyunca taşıyan büyük isimlerden biri İbnü’l-Heysem’dir. Batı’da Alhazen olarak bilinen bu bilgin, matematiği sadece bir düşünce biçimi değil, bir ahlak eğitimi olarak da görür. Şu sözleri bu anlayışı özetler10:

“Matematikle meşgul olan kimsenin ruhu doğruluğa alışır ve alışkanlık hâline gelir; yanlış bir düşünceyi doğru bir düşünceden ayırt edebilir. Bu nedenle matematikle uğraşan biri, duygularına değil, akla ve mantığa dayanarak adil kararlar verir.”

Bu yaklaşım, matematiği yalnızca bilgi üretmenin ötesinde, insanı dönüştüren bir yol olarak tanımlar. Zihni eğitir, vicdana adalet duygusu aşılar. Böylece matematik, bireyin entelektüel yaşamında bir etik pusulaya dönüşür.

Ve tam da bu nedenle, bir hukuk okulunun girişinde yazılı olan o cümle bu yolculuğun özünü çarpıcı biçimde yansıtır:11:

“Non sub homine, sed sub Deo et lege.”

Bu ifade, matematiğin sadece doğruluk değil; aynı zamanda adalet arayışı olduğunu sessizce hatırlatır. Hakikatin izini sürenler, çağlar boyunca süregelen bu sessiz, sabırlı ve derin yolculuğun sâlikleridir.

Kaynakça
1. Sertöz, S. (2004). Matematiğin aydınlık dünyası (19. baskı). Tübitak Yayınları, Ankara.
2. Ji, L. (2013). Why is there no Nobel Prize in mathematics? Notices of the International Congress of Chinese Mathematicians, 1(1), 42–52.
3. Morrill, J. E. (1995). A Nobel Prize in mathematics. The American Mathematical Monthly, 102(10), 888–892. https://doi.org/10.2307/2975266
4. https://abelprize.no/winners
5. Raussen, M., & Skau, C. (Eds.). (2017). Interviews with the Abel Prize Laureates: 2003–2016. European Mathematical Society.
6.Holden, H., & Piene, R. (Eds.). (2010). The Abel Prize 2003–2007: The first five years. Springer. https://doi.org/10.1007/978-3-642-01373-7
7.Holden, H., & Piene, R. (Eds.). (2014). The Abel Prize 2008–2012. Springer. https://doi.org/10.1007/978-3-642-39449-2
8.Holden, H., & Piene, R. (Eds.). (2019). The Abel Prize 2013–2017. Springer. https://doi.org/10.1007/978-3-319-99028-6
9.Holden, H., & Piene, R. (Eds.). (2024). The Abel Prize 2018–2022. Springer. https://doi.org/10.1007/978-3-031-33973-8
10. Heysem, İ. (2022). Semeretü’l-hikme: Geometriye giriş (1. baskı). (M. A. Koca, Çev.). Albaraka Yayınları. (Orijinal eser 11. yüzyıldan)
11. Belaslatinas, P. (2024). Kurbağa Manastırı (Abbatia Ranae) (2. baskı) (K. Gözler, Çev.). Kırmızı Kedi Yayınları. (Orijinal eser 14. yüzyıldan)

Paylaş:
Etiketler : Abel Ödülü, Atilla Özdemir, dersler dergisi, Matematiğin Nobeli Abel, Matematik, Matematik dünyası, Niels Henrik Abel

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Mağdur Öğretmenler Ülkesi 21-27 Nisan 2025
J. Cepelewicz :Yapay Zekâ Çağında Matematiksel Güzellik, Doğruluk ve İspat