Veli-Der Başkanı Ömer Yılmaz: Neden Okullarda Ücretsiz Yemek Olmalı?

Kategori : Güncel

Öğrenci Veli Derneği olarak uzun zamandır eğitim hakkı mücadelesi veriyoruz. Özellikle eğitimin paralılaştırılması ve gericileştirilmesi, üzerinde durduğumuz en başat konulardı. Fakat pandemi ve sonrasında her yeni günümüz bir önceki günü aratır oldu. Derinleşen yoksulluktan daha fazlasını yaşıyoruz artık. Açıkçası derin bir çıkmazdayız. Ülkemizin, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşamakta olduğu belirtiliyor. Temel tüketim maddelerinden kiralara, soframızdaki ekmeğimizden tüm ihtiyaçlara inanılmaz zam kasırgası sürüyor. Dört kişilik bir ailenin gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarını karşılayamaz haldeyiz. Yoksulluk sınırının 72.000 TL civarında olduğu, açlık sınırının ise 22.000 TL civarında olduğu bir dönemde milyonlarca velinin asgari ücretle (17.002 TL), yüzbinlerce velinin sosyal yardımlarla geçinemediği gün yüzü gibi ortadayken yoksulluğun değil açlığın çıkmazını yaşıyoruz.


Biz velilerin yaşamış olduğu bu durum tabii ki bizleri çocuklarımızın eğitim masraflarını karşılayamaz hale getirmekte. Herkes artık şunu çok iyi bilmektedir; eğitim sistemi her geçen yıl daha da fazla paralı hale getirilmekte. Milyonlarca öğrenci velisi çocuklarını okutabilmek için çok yüksek rakamlarla harcama yapmak zorunda bırakılmaktadır. Ödemiş olduğumuz vergileri, bizlerin ihtiyaçları için harcamaktan kaçınanlar, herkesin eşit ve parasız olarak yararlanması gereken eğitim hakkını para ile satmaya çalışanlar bu durumun öncelikli sorumlusudur. Bugün okula başlayan bir çocuğun eğitim masraflarını en basit şekilde hesaplarsak; yalnızca kıyafet ile kırtasiye harcamalarını ele aldığımızda sözü edilen masraflar beş-altı bin liraya kadar yükselmektedir. Servis ücretleri ise; devlet okullarında yüzde 70, özel okullarda ise yüzde 200’lere varan zamla velinin ödeyemeyeceği miktarlara yükselmiştir. Beslenme, su, fotokopi, belirli gün ve hafta kutlamaları vb. harcamalar bu harcamaların dışında. En temel hak olan eğitim hakkı, artık biz veliler için lüks haline geldi. Bu, eğitim hakkının fiilen engellenmesidir. Bunlara ek olarak, çocuklarımızın okula kaydı yapılırken bağış adı altında fahiş ücretler talep edilerek bizlere yaşatabilecekleri en sıkıntılı anları reva görüyorlar. Yoksulluğun görece yüksek olduğu semtlerde okula kayıt için istenen bağış miktarı 5-10 bin lira arası olurken, bu ücretlerin görece daha varsıl kesimlerde 100-120 bin liralara kadar çıktığını duymaktayız. Biz veliler şunu da çok iyi bilmekteyiz; okullara yeteri kadar verilmeyen eğitim ödeneği yüzünden biz velilerden zorunlu olarak bağış toplanarak kaynak oluşturulmaktadır. Okullara yeterli ödenek göndermeyen MEB, tavşana kaç tazıya tut misali, bir taraftan okul yönetimlerine “kendi kaynağınızı kendiniz bulun, kendi yağınızla kavrulun” derken diğer taraftan velilere “bağış yapmak zorunda değilsiniz” diyerek okul idareleriyle velileri karşı karşıya getirmektedir. Eğitime ayrılan bütçenin büyük bir bölümünün personel giderleri olarak harcandığını da biliyoruz. Bu yüzden mutlak surette okulların eğitim ödenekleri artırılarak velilerden bağış toplama uygulamasına son verilmelidir. Ayrıca çocuklarımızın okulda olduğu süre içerisinde beslenme ve sağlıklı suya erişim sorunları ile karşı karşıya kaldıkları da gün yüzü gibi ortadadır. Kantinden beslenme ücretlerinin, geçen yılın en az iki katı olacağını varsayarsak bir öğrencinin günlük harcamasının 90-100 liralara çıkması çok olasıdır. Velilerin yüzde 50’sinden fazlasının asgari ücretle çalıştığı koşullarda bu masrafların karşılanması mümkün değildir. Velilerin yaşadığı işsizlik, yoksulluk, sosyal yardımlara muhtaç olma hali özellikle tam zamanlı okullarımızda eğitim gören çocuklarımızda çok daha ciddi sorunlara yol açmaktadır. Karnı doymadan okula gelen milyonlarca çocuğumuzun derslerde baş dönmesi, baş ağrısı sorunu yaşadığını da biliyoruz. İlk kez Milli Eğitim Şûrasında ‘öğrencilere ücretsiz yemek verilsin, temiz içme suyu sağlansın’ şeklinde karar alınmasına karşın, bu karar bir türlü hayata geçirilemedi. Gelişim çağındaki bu çocuklarımızın süt içmesi, yumurta, sebze, meyve, protein tüketmesi lazım. Beslenme yetersizliği nedeniyle sağlık sorunu yaşayan çocuklarımızın sayısı her geçen gün artarken okullarda bir an önce yemekhaneler açılarak okul yemeği programı başlatılmalıdır diyoruz.

İşte tam da bu yüzden Öğrenci Veli Derneği olarak bu konuda uzun bir süredir ülkemizde birçok demokratik kitle örgütü, kurumlar ve kişiler ile okullarda bir öğün ücretsiz yemek ve içilebilir temiz su talebi doğrultusunda çeşitli basın açıklamaları, toplantılar, söyleşiler, paneller düzenleyerek kamuoyu oluşturmaya ve konunun ülkenin gündemine dahil olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Konunun muhatabı olan mevcut AKP iktidarı, okul öncesi çocuklarımıza bir öğün yemek vermeyi 2023-2024 Eğitim-Öğretim yılı programına alsa da, maalesef bu kararı geri çekmiştir.

Yeniden bir baskı oluşturmak ve tüm okul kademelerinde bir öğün yemek ve içilebilir temiz su talebimizi dile getirmek amacı ile daha güçlü bir mücadeleyi yaratmak için birçok demokratik kitle örgütü ile ilgili akademisyenler ve aktivistlerin bir araya geldiği “Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu”nu kurduk. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu bileşenlerini şöyle sıralayabiliriz: Türk Tabipler Birliği (TTB Okul Sağlığı Çalışma Gurubu), TMMOB (Gıda Mühendisleri Odası), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Eğitim Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitimsen), Öğrenci Veli Derneği (Velider), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (TÜKD), Sulukule Gönüllüleri Derneği (SGD), Eğitder, Övder ve çeşitli akademisyen, eğitimci yazar ve gazeteciler.

Türkiye’nin de 27 Ocak 1995’te onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ne dayanarak tüm kademelerdeki okullarda eğitim gören tüm çocuklarımıza ayrım yapılmaksızın ücretsiz, nitelikli bir öğün yemek ve okulda geçirdikleri süre boyunca temiz içme suyu temininin sosyal devletin görevi olduğu gerçeğini belirtmek isteriz.
Haliyle çocuklarımız başta olmak üzere yoksullukla ilişkili olarak yetersiz beslenme ve açlık sorunu yaşayan kesimlere yönelik bir ‘kamusal destek-dayanışma programı’nın acilen uygulamaya konulmasını, evrensel okul yemeği kapsamında yoksulluğunu beyan etmeden fiziksel ve bilişsel gelişimi için tüm okul çağındaki çocuklarımızın beslenmesinin ve temiz içilebilir suya erişiminin sağlanmasını talep ediyoruz.

Başta siyasi iktidar olmak üzere muhalefet partileri ve tüm demokratik kitle örgütlerinin yetersiz beslenme ile mücadelede sorumluluk almasını istiyoruz. Bu yüzden konunun tüm toplum tarafından ne kadar önemli olduğunun anlaşılması ve konuya dikkat çekilmesi için Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu olarak 21 ve 22 Eylül 2024 tarihlerinde (iki gün süren) bir çalıştay düzenleyerek sonuçlarını tüm kamuoyu başta olmak üzere ilgili kurum ve kişilerle paylaştık. Şimdi yaptığımız çalıştayın sonuç metnini kısaltarak sizinle paylaşmak istiyorum.

“Ücretsiz Okul Yemeği Hemen Şimdi” Çalıştay Raporu
Okul Yemeği Kamusal Eğitim Hakkının ve Okulun Temel Bir Öğesidir/Bileşenidir

Sosyal devletin temel gereği olarak kamusal eğitimin temel ilkeleri eşit, parasız, bilimsel, nitelikli, kapsayıcı olmasıdır. Tüm çocukların kamusal eğitim hakkına ulaşabilmesi, kamusal eğitime yeterli bütçe ayrılması, karar alıcıların gerekli koşulları sağlaması, gerekli önlemleri alması ile mümkündür. Dünya genelinde de ülkemizde de siyasi iktidarlar, karar alıcılar çocukların evrensel hakkı olan kamusal eğitim hakkından sorumludur.

Dünya genelinde 418 milyon çocuk okul yemeğine ulaşabilmektedir. Japonya’da 20. yüzyılın ilk yıllarından, Norveç’te 1890’lı yıllardan, Şili ve Hindistan’da 1920’li yıllardan, İsveç’te 1937, ABD’de 1939, Brezilya’da 1955, Kenya’da 1980, El Salvador’da 1984, Pakistan’da 1994’ten bugüne 98 ülkede okul yemeği programları uygulanmaktadır.

Okul yemeği programının uygulandığı ülkelerde okul yemeğinin temel kamusal hak, eşit yurttaşlık hakkı olduğu ilkesi yasal düzenlemelerde, programlarda yer almaktadır. Okul yemekleri programları ihtiyaç temelli bir gıda desteği müdahalesi değil temel bir insan hakkı ve bir kamu hizmeti olarak görülmektedir.

İçme Suyu Eğitim Hakkının ve Okulun Temel Bir Öğesidir/Bileşenidir

Okul yemeği ile birlikte temiz suya erişim de tüm çocukların kamusal hakkıdır. Su tüketimi hayati bir önem taşır. Yeterli su tüketimi vücut sıcaklığının düzenlenmesini, sindirim sistemi sağlığını, enerji düzeyini, zihinsel ve fiziksel performansı, elektrolit dengesini olumlu etkilemektedir. Sağlıklı bir bireyin günde ortalama 2 ila 2,5 litre arasında su içmesi gerekir.

Okullarda içme suyuna erişim, kontrol-izleme sistemleri bulunmamakta, suya bulaşması olası toksik kirletici sayısı çok fazladır. Okullarda okul su sistemleri, toksik kimyasal maddeleri tutma kapasitesine sahip arıtma/filtreleme sistemleri kurulmalı, çocukların temiz içilebilir suya erişimini sağlayacak uygunlukta belirlenecek noktalara su sebilleri ve çeşmeler yapılmalıdır.

Okul Yemeği İçin Kaynak Ayrılması Tercihten Öte Bütçe Hakkıdır, Eğitim Hakkının Gereğidir

Bütçe takvimi başlatıldı. Bütçe sürecinin, görüşmelerinin başlaması ile birlikte temel gündem kamusal eğitim için, okul yemeği için yeterli bütçenin ayrılması başlığı olmak zorundadır. Bütçe hakkının temel ilkesi, kamu gider ve gelirlerinin belirlenmesinde halkın söz sahibi olmasıdır. Bütçe hakkı tüm dünyada evrensel bir değer olarak kurumsallaşmıştır. Bütçe süreci demokratik kitle örgütleri ve halk ile birlikte yürütülmelidir. Siyasi iktidarın, muhalefet partilerinin, TBMM’nin demokrasi ile yaşıt bütçe hakkına ilişkin büyük bir sorumluluğu bulunmaktadır.

Bütçe sürecine dair sorumluluğu olanlar, bu bütçe döneminde bir kez daha bütçenin çocuklardan, halktan yana kullanılıp kullanılmayacağı yönündeki politik tercih ile karşı karşıyadır. Kamu tasarruf genelgesinin yayınlanması ile birlikte tasarruf gerekçesiyle taşımalı eğitimde uzun yıllardır süren ikili eğitim gören öğrencilerin okul yemeği uygulaması kaldırıldı. Deprem bölgesinde okul öncesi ile sınırlı olan okul yemeği uygulaması 2024-2025 eğitim öğretim yılı başından itibaren okullarda uygulanmıyor. Ancak genel seçimden bugüne üç kez özel meslek liselerine yüzde yüze varan oranda teşvik açıklandı. 26 Eylül 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikle deprem bölgesindeki özel okullara destek açıklandı. Öğrencileri okuldan koparmanın, çocuk yaşta işçileştirmenin aracı haline getirilen MESEM’ler aracılığıyla verilen ücretler kamu kaynaklarından karşılanıyor. STK adı altında yapılara 2024’ün ilk 6 ayında 100 milyara yakın kaynak aktarıldı. Daha onlarca örnek sayılabilir. Tüm bu tablo gösteriyor ki okul yemeği için bütçe ayrılmaması politik bir tercihtir; kaynak var ancak bütçe, kamu kaynakları çocukların okul yemeği hakkı için kullanılmıyor.

                    Okul Yemeği Sağlıklı Beslenmenin, Sağlığın, Akademik Başarının                                        ve Çocukların Psişik Sağlığı ve İyilik Durumunun Ayrılmaz Bir Parçasıdır

Okul çağında beslenme; çocuğun büyümesini, gelişmesini, vücut yapısını ve vücut bileşimlerini etkilemektedir. Yeterli ve dengeli beslenme “beş besin grubundan” besinleri içeren, beslenmeyle ilgili tüm ihtiyaçları karşılayan bir beslenme tarzı olup aynı zamanda sağlıklı beslenme olarak tanımlanmaktadır. Okul çağı, beslenme ve doğru yaşam alışkanlıklarının da kazanıldığı dönem olması nedeniyle çocukların sağlıklı yaşam alışkanlığı edinmesi açısından da önemlidir.

“TÜİK İstatistiklerle Çocuk 2022” raporuna göre ülke nüfusunun yüzde 27’sini 0-17 yaş arası çocuk nüfusu oluşturmaktadır. Çocuk nüfusunun dörtte üçü okul çağındadır. Rapordaki verilere göre; Türkiye’de ekmek, makarna gibi yiyecekleri tüketen çocuk oranı yüzde 62,4; meyveyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 50,5; sebzeyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 33; et, balık tüketen çocukların oranı ise yüzde 10,2’dir.

Yoksulluk nedeniyle beslenme yetersizliğinin sonucu olan bodurluk, kronik yetersiz beslenmenin işaretidir. Bodurluk, zayıflıktan farklı olarak kalıcıdır. Çocuğun yeterli besinlerini uzun süre alamamış olduğunun göstergesidir. Yetersiz beslenmenin yaşamı tehdit eden en önemli etkisi ise sık geçirilen enfeksiyonlara; ishal, pnömoni gibi öldürücü hastalıklara zemin hazırlamasıdır.

Ülkemizde 0-4 yaş aralığındaki çocuk sayısı yaklaşık 6 milyondur. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk yüzde 10’a ulaşmıştır. TTB ve SES’in Hatay’ın Antakya, Defne, Samandağ ilçelerinde 600’e yakın çocuğu gözlemlediği araştırmasında elde edilen bulgulara göre 5 yaş altı çocuklarda bodurluk ve zayıflık oranı artmış durumdadır.

Yoksulluğun, yetersiz beslenmenin en acı sonucu ise bebek ve çocuk ölümlerinin artmasıdır. Obezite ve kötü beslenmeye bağlı bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların yaygınlaşması da sağlıksız beslenmenin sonuçlarındandır.

Okul Yemeği; Okullaşmada, Okul Terklerinin Önlenmesinde En Etkili Kamusal Önlemdir

Ülkemizde okul terki ülke tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmış durumdadır. MEB 2023 verilerinde ortaöğretimde okul dışına çıkan çocukların sayısının 2 milyon 9 bine ulaştığı, ortaokulda bir yıl içerisinde okul terklerinin 3,1’den 6,2’ye çıktığı açıklanmıştır. Bu veriler gerçek okul terki verilerini yansıtmamaktadır. Veriler bilimsel kriterleri esas alarak ve şeffaf bir şekilde hazırlanmamaktadır. 2020 yılına kadar farklı kademeler ve program türleri için devamsızlık göstergesi 2021, 2022, 2023 yıllarında paylaşılmadı. MEB’in 2024 yılı bütçe teklifinde de devamsızlık verileri yer almadı. Oysa ki yalnızca salgın öncesi 2019’da devamsızlık oranı genel ortaöğretimde yüzde 25,1’e, mesleki ve teknik ortaöğretimde yüzde 40,7’ye ulaşmıştı. MEB verileri hazırlanırken, okullaşmada yaş değil kayıt durumu ve kademelere göre okullaşma oranı esas alınmaktadır. Okul yemeği ve okulda fiziki ve insani şartların sağlanması bir yandan çocukların okul özdeşimlerini ve başarılarını artıracak, diğer yandan okul terklerini ve devamsızlıkları azaltacak başlıca önlemlerden birini oluşturmaktadır.

Okul Yemeği Akademik Başarı İçin En Başat Kamusal Önlemdir

Beyin fonksiyonlarının optimal düzeyde çalışabilmesi için yeterli beslenme şarttır. Yetersiz omega 3 yağ asitleri alımı dikkat eksikliğine, öğrenme zorluklarına, hafıza sorunlarına yol açmaktadır. Çocuklar özellikle balık, yumurta, et, ceviz gibi besinlerden mahrum kaldığında beyin fonksiyonlarında gerilemeler yaşanabilmektedir. Yetersiz protein alımı beyin gelişimini yavaşlatmakta, bu durum öğrenme sürecini de olumsuz etkilemektedir. Demir eksikliğinin uzun süre devam etmesi dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, bilişsel gerilikleri ortaya çıkarabilmekte, çocukların akademik başarısı için kalıcı hasarlar yaratabilmektedir. İyot eksikliği çocukların bilişsel performansını ciddi şekilde etkilemektedir. B vitamini eksikliğinde kas güçsüzlüğü ve yorgunluk sık görülen bulgulardandır. Dünyada önlenebilir bilişsel engelin başlıca nedeni yetersiz beslenmedir. B12 vitamini ve folik asit eksikliği uzun süreli hafıza sorunlarına yol açabilmektedir. İlkokula devam eden çocuklarda çinko düzeyi ile okuma kabiliyeti arasındaki pozitif ilişki bilimsel olarak saptanmıştır.

Okul Yemeği Çocukları Psikolojik Açıdan Desteklemektedir

Yoksulluğun, eşitsizliğin en doğrudan sonucu açlıktır ve açlık organizma için gerçek bir şiddettir. Çünkü açlık sırasında harekete geçen hormonlar yıkıcı hormonlardır. Açlıkla harekete geçen hormonlar önce karaciğerdeki glikojeni, sonra yağ dokusunu ve son olarak da kas dokusunu yıkmaktadır.

Yetersiz beslenme çocuklarda düşük enerji seviyeleri ve genel umutsuzluk hali yaratabilir. Çocuklar açlık, yetersiz beslenme nedeniyle depresyon belirtileri yaşayabilir. Düşük serotonin seviyeleri depresyon ve kaygıya neden olabilir. Serotonin eksikliği yaşayan çocuklar sosyal etkileşimlerde zorlanır, uyum problemleri yaşar. Balık, muz, süt ürünleri, fındık serotonin üretimini destekleyen gıdalardır. Beslenme yetersizliği özellikle omega 3 yağ asitleri ve çinko gibi mikrobesin eksiklikleri dikkat eksikliğine, davranış bozukluğuna, hiperaktivite bozukluğuna neden olabilir. Dürtüsellik, saldırganlık gibi sorunları tetikleyebilir. Çinko eksikliği davranışsal ve sosyal uyumsuzluklara yol açabilir. Duygusal çekilme ve sosyal izolasyon özellikle yetersiz B vitamini ve magnezyum ile ilişkilendirilmektedir.

Gelişmekte olan çocukların yüzde 40’ını etkileyen büyüme geriliği üzerine yapılan bir çalışmada 9-24 aylık 127 çocuk 7-8 yıl süreyle izlenmiştir. Çocuklar dört gruba ayrılarak, bir gruba yalnızca besin desteği, bir gruba sosyo-kültürel uyarıcılar, bir gruba ise ikisi birden verilmiştir. İki yıl sonra her iki desteği alan çocuklar büyüme geriliği olmayan çocukların seviyesine ulaşmıştır. Altı yıl sonra yapılan bilişsel işlev testleri ve okul başarı değerlendirmelerinde besin desteği ve sosyo-kültürel uyarıcı verilen çocukların test puanları daha yüksek çıkmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun bu yıl ilk defa açıkladığı çocuk, yoksulluk ve yaşam verilerinde 5-17 yaş arası çocukların yüzde 7,3’ ü kendisini her gün depresyonda hissetmektedir. Verilere göre zorunlu eğitim çağındaki 1 milyon 958 bin 888 çocuk depresyonda ve kaygı altında yaşamaktadır. 13-17 yaş arası özellikle sınav döneminde olan çocukların yüzde 50’si aşırı kaygı durumu yaşamaktadır.

Okul Yemeği Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Ayrılmaz Bir Parçasıdır

Dünya genelinde uygulanan okul yemeği programları bize gösteriyor ki; okul yemeği kız çocukların okula, eğitime erişiminde, okul terkinin önlenmesinde, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesinde en etkili kamusal önlemdir. Örneğin; Pakistan’da 1998-2004 arasında her ay okula 20 gün gelen kız öğrencilere 4 litre yağ verilmesiyle okullaşma oranı altı yılın sonunda yüzde 135 oranında artmıştır.

Okul Yemeği ile Gıda Güvenliğinin Ayrılmaz ilişkisi Vardır

Okul yemeği uygulamalarında gıda güvenliği en önemli başlıklardandır. Gıda güvenliği, bireylerin gıda kaynaklı hastalık riskini en iyi/uygun şekilde azaltacak yöntemlerle işlenmesi, hazırlanması, saklanmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün güvenli gıda için beş anahtar mesajı; temiz tutun, çiğ ve pişmişi ayırın, iyice pişirin, yiyecekleri güvenli sıcaklıklarda tutun, güvenli su ve hammadde kullanın olarak belirlenmiştir.

Okul yemeği uygulaması için karar alıcıların temel sorun olarak belirttiği konulardan biri okullarda yemekhanelerin bulunmamasıdır. Bu sorunun çözümü oldukça basittir. Okul yemeği programlarında gıda güvenliği çerçevesini genişletme başlığı adı altında çok sayıda çözüm vardır. Yeterli öğrenci sayısına ve fiziki imkana sahip okullarda yemekhane birimi oluşturulabilir. Daha önce bir yemekhaneye sahip, altyapısı uygun okullarda yemekhaneler tekrar işler duruma getirilebilir. Öğrenci sayısının az veya bir yemekhane kuracak fiziki imkanların yetersiz olduğu okullarda il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde yemekhane birimi oluşturulabilir. Oluşturulacak yemekhaneler il ya da ilçedeki okulların sayısı ve öğrencilerin sayısı dikkate alınarak birden fazla olabilir. Bu yemekhanelerde hazırlanan yiyecekler okullara servis edilebilir. Gerek okul bünyesinde, gerek il/ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde yeterli sayıda gıda mühendisi, diyetisyen, aşçı ve servis personeli görevlendirilebilir.

Okul Yemeği Programları Üretimi, Üreticileri, Koopertifleşmeyi, İstihdamı, Sağlıklı Gıda Üretimini, Ekolojiyi Destekleyen Uygulamalardır

Dünya genelinde okul yemeği programları eliyle çevre kirliliği, sulak alanların kaybı, erozyon-toprak yapısının bozulması, ormansızlaşma engellenmekte; biyolojik çeşitlilik korunmakta, yerel ve ulusal ekonomi, küçük üreticiler güçlenmekte, kooperatifleşme yaygınlaşmakta, başta kadınların iş gücüne katılımı olmak üzere istihdam desteklenmektedir.

Okul Yemeği Programı Siyasi İktidarın Kamu Yöneticilerinin Yasal, Anayasal ve Uluslararası Sözleşmelerden Kaynaklı Temel Görevidir

Okul yemeği programı; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 6, 24 ve 27. maddeleri ile düzenlenmiştir. İmza altına alınan maddelerde, çocukların sağlıklı gelişim haklarını güvence altına alma, çocukların sağlıklı beslenme ve sağlık hizmetlerine erişim hakkını sağlama, ayrım gözetmeme; çocuğun yüksek yararı ilkesi, yaşama ve gelişme hakkı ve katılım hakkı ilkesi esas alınmaktadır.
Ülkemiz tarafından BM Ekonomik Sosyal Kültürel Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşmesi (12. Madde 2 A fıkrası: Çocuğun Sağlıklı Bir Şekilde Gelişmesini Sağlamak) 2003 yılında imzalanmış ve 2006 yılında da onaylanmıştır. Bu sözleşme, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların korunmasını ve geliştirilmesini amaçlar. Sözleşme, yeterli yaşam standardı ve gıda hakkını içerir, devletlerin bu hakları sağlama yükümlülüğünü belirtir.
Milli Eğitim Temel Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu , 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu okul yemeğinin sosyal devletin temel sorumluluğu olduğunu vurgulamaktadır.
Anayasa’da okul yemeğinin devletin temel sorumluluğu olduğunu açıkça belirten çok net bir genel çerçeve çizilmiştir.
Okul yemeği programı ile dezavantajlı bölgelerden ve okul öncesi eğitimden başlayıp yaygınlaştırılarak tüm çocuklara okul yemeği sağlanacağı; Sağlık Bakanlığı sağlıklı beslenme programları kapsamında, 11. Kalkınma Planında (2019-2023), 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Planında, 2023 Eğitim Vizyon Belgesinde, Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı (2015-2019)’nda, Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı (2018-2023)’nda vb. düzenlenmiştir.
Bu belgelerde okullarda ücretsiz bir öğün yemek sağlanacağına ilişkin taahhütler bulunmaktadır. Bu taahhütler, 20. Eğitim Şurasında da MEB’de bir hedef olarak belirlenmiş; 20. Milli Eğitim Şurası’nda da karar altına alınmıştır.

Okul Yemeği Programının Yaşama Geçirilmesinde Yerel Deneyimlerden Yararlanılmalı;    Okul Yemeği Programı, Alanın Özneleri ile Birlikte Demokratik Bir Şekilde Yaşama           Geçirilmelidir.   Süreç Yönetimi Bilim,  Araştırma,  Mevcut Deneyim  ve                   Demokratik Yaklaşımlara Dayanmalıdır.

 

Okul yemeği programı için başta Edirne, Mersin, Sulukule, Esenyalı, Kocaeli’de yürütülen çalışmalar olmak üzere yerellerdeki deneyimlerden yararlanılmalıdır. Saha çalışmaları yapılarak (anket / yüz yüze görüşmelerle) ülkede çocuk yoksulluğunun mevcut durumu netleştirilmeli ve raporlaştırılmalıdır. Gerçek verilere sahip olmak okul yemeği programının planlanması aşamasında acil önem taşımaktadır.
Dezavantajlı çocuklara (yoksul mahalleler, kırsal kesimler, kız çocukları, özel eğitim gereksinimi olan çocuklar, mülteci çocuklar, deprem bölgesindeki çocuklar…) yönelik özel çalışmalar yürütülmelidir.

Taleplerimiz:

*Okul yemeği lütuf değil tüm çocukların, gençlerin kamusal hakkıdır. Okul yemeği kamusal haktır ve okul yemeği programlarını uygulamak sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Kamu eliyle, kamu kaynaklarıyla okul öncesinden yükseköğretime tüm öğrenciler için okul yemeği programları bir an önce hayata geçirilmelidir.
*Çocukların sağlıklı beslenmesinin sağlanması “bütçe sorunu, yetersizliği” meselesi olarak değil, sosyal devletin yerine getirmesi gereken öncelikli kamusal görev olarak görülmelidir. Bütçe görüşmelerinin ana gündemlerinden biri okul yemeği olmalı, okul yemeği için yeterli bütçe ayrılmalıdır.
*Türkiye, Uluslararası Okul Yemeği Koalisyonunun katılımcı ülkelerinden biri olmalı, gerekli kamusal yükümlüklerini yerine getirmelidir.
*MEB’e bağlı bir Beslenme Genel Müdürlüğü (illerde olacak şekilde) birimi oluşturulmalı, yeterli sayıda beslenme ile ilgili gıda mühendisi, beslenme ve diyet uzmanı, hekim, aşçı ve mutfak personellerinin kadrolu, güvenceli istihdamı sağlanmalıdır.
Yapılacak tüm çalışmalar sağlık ve beslenme mevzuatına uygun olarak yürütülmelidir.
*Fiziki mekan olan uygun okullarda acilen yemekhane mekanları oluşturulmalı, fiziki mekanı uygun olmayan okullarda ise il ve ilçe bazında uygun yerleşim noktalarında merkezi mutfaklar oluşturulmalı, okullara bu noktalardan uygun taşıma ile okul yemeği ulaştırılmalıdır.
*Okullarda ve illerde kurulacak merkezi mutfaklarda verilecek hizmet bir kamu görevi olarak görülmeli, okul yemeği programı MEB’e bağlı Beslenme Genel Müdürlüğü kurularak, bu müdürlük tarafından yürütülmelidir.
*Okul yemeği programlarında topraktan sofraya uzanan süreçte ekolojik bir bakış açısı esas alınmalı; bu amaçla yerelde agroekolojik üretim yapan küçük üreticiler ve kooperatifler (toprak onarımı, çiftçilerin kalkınması, su varlıklarının kirlenmesinin önlenmesi, biyoçeşitliliğin korunması, kamusal faydalar) desteklenmelidir.
*Okullarda çocukların suya erişimini sağlayacak uygunlukta sebil ve çeşmeler oluşturulmalıdır.
*Ülkemizdeki içme suyu varlıklarındaki toksik kimyasal madde içeriğine dair bir kirlilik haritası çıkarılmalı, su kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde kısa vadede okullara toksik kimyasalları tutacak filtrasyon sistemleri kurulmalı, uzun vadede yerel yönetimler ve ilgili kamu kurumlarının işbirliği ile benzeri sistemler tüm il bazında oluşturulmalıdır.
*Türkiye’deki su varlıklarının kirletilmesinin önlenmesi Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre- Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yerel yönetimler tarafından etkin ve titiz bir şekilde takip edilmeli, Türkiye’deki yeraltı-yerüstü su varlıklarında izlemesi yapılan toksik kimyasal maddelerde; uluslararası akademik literatürde ve uluslararası sağlık ve gıda güvenliği alanında çalışan kurumlarda belirtilen etken maddelerin tamamı dikkate alınarak güncellenmeli, eksik olan PFAS, pestisitlerin tamamı gibi çocuk sağlığını tehdit eden toksik kimyasalların kontrol ve izleme faaliyetleri yapılmalıdır.
*Okul yemeği programları ve sağlıklı suya erişim uygulamaları okul aile birlikleri, meslek örgütleri, sendikalar, DKÖ’lerin denetimine açılmalı; yalnızca valilik kontrolünde değil, beslenme genel müdürlük kapsamında olması sağlanmalıdır.
*İlgili kamu kurumlarının gıda ve su alanında yürüttüğü kontrol-denetim ve izleme faaliyetlerinden elde edilen sonuçlar ve yapılan çalışmalar kamuoyu ile düzenli bir şekilde şeffaf olarak paylaşılmalıdır.
*Okullarda sağlıklı beslenme dersi, zorunlu dersler arasında yer almalı, velilere yönelik beslenme konusunda bilgilendirme çalışmaları yapılmalı, okul yemeği programlarının gerekliliği, yaratacağı faydalar ve çeşitli ülkelerde var olan deneyimler hakkında bilgilendirici yayınlar yapılmalıdır.
*Sağlık Bilgisi ve Hayat Bilgisi gibi derslerde su ve beslenme temel bir ünite olarak yer almalıdır. Ayrıca su ve beslenme konusu okul rehberlik hizmetlerinin ve sınıf rehberliğinin temel bir parçası olmalıdır.
Öğrenci Veli Derneği olarak Türkiye’de tüm okullarda ayrımsız, amasız, fakatsız şekilde sağlıklı su ve yemek sağlamasını; bunun yanında Türkiye’nin Uluslararası Yemek Koalisyonuna katılarak taahhütte bulunmasını talep ediyoruz.

Paylaş:
Etiketler : dersler dergisi, Milli Eğitim Şurası Ücretsiz Yemek Kararı, Okullarda Ücretsiz Su, Okullarda Ücretsiz Yemek Verlecek mi?, ÜCretis Okul Yemeği, Ücretsiz Okul Yemeği Hemen Şimdi, Veli-Der

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Eğitimde Geçen Hafta 11-17 Kasım 2024
Arda’nın Geleceğini Konuşmak