Geçen haftanın eğitim gündemi gerçekten oldukça yoğundu; sıralamaların açıklanması ile faciaya dönüşen mülakat süreci, yetersiz eğitim bütçesinin Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda kabulü, okul yemeği için Okul Yemeği Koalisyonunun çabaları, Milli Eğitim Akademisi Giriş Sınavı (MEB-AGS) tarihinin ve içeriğinin açıklanması, Maarif Modeli Ebeveyn okulunun açılması ve basında çok yer almayan MHP’nin sınavsız üniversiteye geçiş talebi eğitimde geçen haftanın öne çıkan başlıklarıydı.
Tutunacak Dal Olarak Laiklik
Geçen haftanın gündemini yazmaya başlamak üzereyken bir anda eğitim gündemi Milli Eğitim Bakanının Batman’da katıldığı AKP Kongresinde yaptığı bir konuşma ile değişti; bakan laiklik eksenli tartışma başlatacağı açık olan bir konuşma yaptı. Söz konusu konuşma ile bakan, bu konu ile ilgili sadece düşüncelerini mi açıkladı yoksa mülakat başta olmak üzere MEB’e ve kendine dönük eleştirileri savuşturmanın aracı olarak “laiklik” ile ilgili bir tartışmayı mı kullanmaya çalıştı bunu ancak gelecekte yaşananları gözlemleyerek anlayabileceğiz.
Bakan, laiklikle ilgili iki farklı bakış açısından söz ettiği konuşmasında “siz” diyerek bir karşıtlık yarattı ve yarattığı bu hayali karşıtı da “sizin laiklik anlayışınız camileri kapatmak, dinin öğrenilmesini engellemek” diyerek de suçladı. Bakanın “siz” diyerek suçladığı kesimin son dönemde eğitimde yaşanan dinselleşme sürecinden rahatsız olan, tarikatlara ve cemaatlere eğitimde alan açılmasına itiraz eden ve laik eğitim, laik yaşam mücadelesi veren geniş bir kesim olduğunun öncelikle altının çizilmesi gerekir. Ayrıca bakanın ve bakanın düşüncelerini destekleyenlerin fikri altyapısı sürekli olarak tek parti döneminden beslenmekte ve kendi yaklaşımlarının meşruiyetini o dönemin pratiğinde aramaktadırlar; oysa bugünün tartışması laikliği kullanarak dinin yasaklanması veya sınırlandırılması değil aksine kamu gücünü kullanarak laikliğin aşındırılması, sınırlandırılmasıdır.
İktidar sahipleri ne zaman işler iyi gitmese, ne zaman kamuoyunun eleştirileri artsa ve bunlar yüksek sesle ifade edilmeye başlansa laiklik kartını kullanmakta ve geçmişte yaşanan kimi örnekler üzerinden bir tartışma başlatarak “laiklere” karşı kendi mahalleleri tarafından korunmayı talep etmektedirler. MEB’de son dönemde işler iyi gitmiyor; mülakat mağdurlarının kararlı ve haklı mücadelesi Bakan açısından oldukça sıkıntılı zamanlar yaşanmasına neden oluyor. Bununla birlikte okulların temizlik sorunu, Maarif Modeli ile ilgili devam eden tartışmalar ve yaşanan diğer sorunlar bu şekilde bir tartışma başlatılmasına muhtemelen neden olmuş olabilir.
Nedenin ne olduğundan bağımsız bir şekilde laik eğitim, laik yaşam tartışmasını kuşkusuz her alanda sürdürmek gerekmektedir. Ancak bu tartışmanın da yaşanan diğer sorunların üzerinin örtülmesi için kullanılan bir araca dönüşmesine de izin vermemek gerekir.
Mülakat Faciası
Bakanın böyle bir çıkış yapmasının olası nedenlerinden biri olduğu açık olan mülakat mağdurlarının mücadelesi geride bıraktığımız hafta boyunca da şekil ve mekân değiştirerek devam etti. İl milli eğitim müdürlükleri önünde başlayan mücadele bu hafta Ankara’ya taşındı; TBMM’de siyasi parti ziyaretleri, grup toplantılarında konuşma, AKP binası önünde toplanma ve son olarak MEB önünde yapılan basın açıklaması ve oturma eylemi mağdur öğretmenlerin ülkenin temel gündemlerinden biri olmasını sağladı.
Mülakat sonrası oluşan sıralamaların açıklanması ile birlikte mülakatın nasıl acımasız bir eleme aracı olduğu bir kez daha görüldü. KPSS sonuçlarına göre kontenjan içerisinde olan çok sayıda öğretmen mülakatlarda komisyonların verdiği puanlar sonucunda kontenjan dışı kaldılar. Öğretmenlerin bu haksızlığı ve mağduriyeti ifade etmesine karşı Milli Eğitim Bakanı “sadece 1100 öğretmenin mülakatlar sonucunda yeri değişti“ diyerek sorunu önemsiz ve küçük göstermeye çalıştı; oysa tek bir öğretmenin bile mağdur olması, hakkının elinden alınmış olması bile çok önemli bir sorundur. Kaldı ki mağdur öğretmenler mülakat sonucunda kontenjan dışına düşen öğretmen sayısının çok daha yüksek olduğunu ifade etmektedirler. Bu sorunun tek çözümü mülakatların iptal edilerek atamaların KPSS puanlarına göre yapılmasıdır. Ayrıca öğretmenler Devlet Denetleme Kurulunun mülakat komisyonlarının puanlamalarını denetlemesini ve bunun sonucuna göre işlem yapılmasını talep etmektedirler. 20 Kasım tarihinde tercihler sona erecek ve ardından yerleştirme işlemleri yapılacak; bunca itiraz ve eleştiriye rağmen sürecin sanki sorun yokmuş gibi sürdürülmesi mümkün değildir.
İktidar Kendi Öğretmenlerini Seçeceği Sınav Takvimini Açıkladı: MEB-AGS ve ÖABT
Öğretmen istihdam süreci Öğretmenlik Meslek Kanununun yürürlüğe girmesi ile yeniden şekillendirildi; eğitim fakültelerini işlevsiz hale getiren bu kanunla Milli Eğitim Akademisi adı verilen yeni bir kurum oluşturuldu ve öğretmenlerin 4 dönem akademi eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra sözleşmeli öğretmenliğe atanması yasayla düzenlendi. Milli Eğitim Akademisinde hazırlık eğitimine alınacak öğretmenler ÖSYM tarafından yapılacak iki sınav (MEB-AGS, ÖABT) sonucuna göre belirlenecek; MEB-AGS ve ÖABT 13 Temmuz 2025 tarihinde iki oturum olarak yapılacak; AGS 80 sorudan, ÖABT ise 50 sorudan oluşacak.
Lisans eğitimi boyunca alınan derslerin ve yapılan ölçme değerlendirme uygulamalarının yok sayılarak bu şekilde bir sınav ve sonrasında iki yıllık akademi eğitimi ile öğretmen alımının yapılacak olması pratik ve anlamlı değil; ayrıca eğitim fakülteleri açısından da kendi varlık nedenlerini ortadan kaldıran sonuçlar üretmektedir.
Ayrıca takvim dikkate alındığında akademide eğitime alınacak öğretmenlerin en erken 2027 yılının Eylül ayında MEB sistemine dahil olacağı görülmektedir. Bu durumda en az iki buçuk yıl yeni öğretmen alımı olmayacağını ve öğretmen açığının ücretli öğretmenlerle kapatılmaya çalışılacağını belirtmek gerekmektedir; ücretli öğretmenlerin oranın giderek artacağı yeni bir döneme girmekteyiz.
Yetersiz Eğitim Bütçesi
Geride bıraktığımız hafta eğitim açsından gerçekten oldukça yoğun bir haftaydı; en önemli gelişmelerden biri de eğitim bütçesinin Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek Cumhur ittifakı üyesi milletvekillerinin oyları ile kabul edilmesiydi. Eğitime ayrılan bütçe bir önceki yıla göre sadece %33 oranında artırılarak TÜİK enflasyonunun bile altında kalan bir artış yapılmıştır; mali bütçe kanunları ekonomik olduğu kadar da politik metinlerdir, gelirlerin kimlerden hangi oranlarda toplanacağını ve nerelere aktarılacağının belirlendiği bütçeler siyaseten yapılan tercihleri yansıtır. Bu anlamıyla 2025 bütçesinde eğitime ayrılan yetersiz bütçe siyasi iktidarın tercihlerini göstermektedir; tercih öğrencilerin kamusal eğitim hakkından yana değildir.
Eğitim bütçesinin %80’i personel ve SGK primlerine ayrılmış durumdadır; eğitim yatırımlarına ayrılan pay ise deprem bölgelerine yapılacak yatırımlar dahil eğitim bütçesinin sadece % 9,73’tür. Bütçenin açığa çıkardığı bir başka gerçeklik de öğrenci başına düşen eğitim harcamalarının OECD ortalamasının oldukça gerisinde olduğudur. Bu haliyle 2025 eğitim bütçesi okullara ve eğitime yeterli ödenek sağlamaktan, gereksinimleri karşılamaktan uzaktır.
MEB Okul Yemeği Talebine Yine Kulaklarını Tıkadı
Eğitim hakkı barınma, ulaşım ve beslenme hakları ile birlikte düşünülmek durumundadır; yeterli beslenemeyen öğrencilerin eğitim hakkından tam ve eşit yararlanamayacağı açıktır. Pek çok kurumun bileşeni olduğu Okul Yemeği Koalisyonu uzunca bir süredir öğrencilere ücretsiz okul yemeği sağlanması için çalışmalarını sürdürmektedir. Koalisyon tarafından 21-22 Eylül 2024 tarihinde gerçekleştirilen çalıştay ile öğrencilerin sağlıklı beslenmesinin önemine dönük ayrıntılı bir rapor hazırlandı; 12 Kasım Salı günü ise koalisyon çalışmalarının sonucunu MEB önünde basınla paylaşarak siyasi iktidara ücretsiz okul yemeği ile ilgili bütçede düzenleme yapma çağrısında bulundu. Bu çağrının iktidar tarafından şu ana dek olumlu karşılanmadığı görülmektedir; bütçenin genel kurulda görüşülme aşamasında da bu tartışmanın artarak devam etmesi gerektiği açıktır.
Ailelere de Maarif Modeli Ayarı
MEB, bu hafta yaptığı açıklama ile Maarif Modeli Ebeveyn Okulu hazırlık kurslarının açılacağını duyurdu; gerekçe olarak ise yeni müfredatla getirilen “bütüncül eğitim” yaklaşımının velilere de aktarılması hedefi ifade edildi. Anlaşılan o ki MEB Maarif Modeli ile oluşturmaya çalıştığı öğrenci profiline uygun bir ebeveyn profili oluşturmayı da hedeflemektedir; Maarif Modeli üzerinde toplumsal uzlaşı olan ve genel kabul gören bir model değildir. Bu nedenle bu modeli mutlak olarak kabul ederek öğrenci velilerinin de bu modele uygun hale getirilmeye çalışılması kabul edilebilir bir durum değildir.
MHP’nin Sınavsız Üniversite Talebi
Son olarak basında çok yer almayan ancak önemli bir tartışmayı aktarmak gerekiyor; MEB bütçesinin komisyonda görüşülmesi sırasında MHP’li milletvekilleri YKS’nin kaldırılmasına dair önerilerde bulundular. Bu tartışmanın yeni olmadığını ve bununla ilgili kimi altyapı çalışmaları yapıldığına dair emareler uzunca bir süredir var; ancak bunun nasıl olacağı, nasıl uygulanabileceğine dönük bir tartışma mevcut değil. Yükseköğretime geçiş bir ülkenin en önemli konularından biri ve bu konuda mutlaka genel bir uzlaşı gerekiyor; bu tartışmayı yakından takip etmek gerekiyor.
Mülakatın iptal edilerek en azından mağdur öğretmenlerin sorunlarının çözüleceği bir hafta olması dileğiyle, görüşmek üzere…