Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki kalkınma farklarının temelinde sadece fiziksel sermaye değil, insan kaynağının niteliği de yer almaktadır. II. Dünya Savaşı sonrasında teknolojik gelişmelerin hız kazanması, üretim biçimlerinin dönüşmesi ve yapısal kalkınma arayışları, eğitim gibi insana yapılan yatırımları merkezî bir konuma taşımıştır. Bu süreçte T.W. Schultz, G. Becker, E. Denison, F.W. Harbison, C.A. Myers ve J. Mincer gibi iktisatçılar tarafından geliştirilen insan sermayesi kuramı, bireyin bilgi, beceri ve yetkinliklerini artırmak suretiyle hem kendi yaşam kalitesini hem de toplumun ekonomik gelişmişliğini yükseltebileceğini ileri sürmüştür (2). Hanushek’in (2013) de belirttiği gibi, gelişmekte olan ülkeler, eğitim kalitesini iyileştirmedikçe uzun vadeli ekonomik performansta gelişmiş ülkelerle aralarındaki farkı kapatamayacaklardır. Bu nedenle birçok ülke son yıllarda eğitim politikalarını iyileştirmeye ve okullaşma oranlarını artırmaya özel önem vermektedir (4).
İşte bu çerçevede, “Bugün eğitim adına harcanan çaba, yarın bir mükafat olarak geri dönecektir.”(1) cümlesi daha da anlam kazanıyor. Bu sözü ilk okuduğumda bir eğitimci olarak içten bir tebessüm ettim. Çünkü eğitim uğruna verilen emeğin ve geçirilen uzun saatlerin aslında bir yatırıma dönüştüğünü en çok sınıfta, göz göze geldiğimiz öğrencilerde görüyoruz. Bu söz, insan sermayesi kuramının temelinde yatan fikri oldukça yalın ve çarpıcı biçimde özetliyor.
Şekil 1’de yer alan grafik de bu kuramın basit ama etkili bir görsel karşılığıdır.

Şekil 1. Genel Haliyle İnsan Sermayesi Kuramı
(Kaynak: Psacharopoulos, G. (1994)’den uyarlanmıştır (1))
Şekil 1’de yatay eksende yaş ya da deneyim; dikey eksende ise bireylerin elde ettiği kazanç yer almaktadır. Turuncu eğri, herhangi bir eğitim sürecinden geçmemiş bireyleri; mavi eğri ise eğitimli bireyleri temsil etmektedir. Eğitimli bireylerin başlangıçta çalışma hayatına daha geç atılmaları, kısa vadede bir gelir kaybına neden olur. Bu durum, grafikte sarı renkle gösterilen “maliyet bölgesi” ile ifade edilmektedir. Ancak zaman ilerledikçe, eğitimli bireylerin kazanç eğrisi daha hızlı yükselir ve bir noktadan sonra bu iki eğri kesişmeden ayrışır. Bu ayrışma sonrası oluşan fark, eğitimin uzun vadede bireye sunduğu kazançtır ve grafik üzerinde yeşil renkle gösterilen alan bu getiriyi simgeler.
Eğrilerin birbirini kesmemesi, yani eğitimli bireylerin zamanla daha yüksek kazançlara ulaşması, insan sermayesi kuramının gerçek yaşamla ne kadar uyumlu olduğunu göstermesi açısından oldukça anlamlıdır. Dahası, burada sadece ekonomik bir getiri değil; toplumsal katkı, mesleki doyum ve bireysel gelişim gibi daha soyut ama bir o kadar değerli çıktılar da söz konusudur. Eğitim, sadece bugünü değil, geleceği de şekillendiren; bireyin kendisine, çevresine ve topluma yaptığı en derin ve sürdürülebilir yatırımlardan biridir.
STEM+A Yaklaşımı ve Geleceğin Yetenek Profili
Bu noktada, bireylerin erken yaşta nitelikli bilgiyle buluşmaları; özellikle bilim, teknoloji, mühendislik, matematik ve sanat alanlarını bütünleştiren STEM+A (Bilim (Science), Teknoloji (Technology), Mühendislik (Engineering), Matematik (Mathematics), Sanat (Arts)) yaklaşımı doğrultusunda çok yönlü beceriler geliştirmeleri, insan sermayesinin gelecekteki niteliğini belirleyen en güçlü etkenlerden biri hâline gelmiştir. Eğitimde yalnızca okullaşma oranı değil, eğitimin niteliği ve bireyde bıraktığı uzun vadeli etki önem kazanmıştır (3). Bu bağlamda, matematik bilen bireylerin analitik düşünme, problem çözme ve soyutlama becerileri sayesinde; bilimsel gelişmeden teknolojik inovasyona, ekonomi politikalarından sürdürülebilir kalkınmaya kadar pek çok alanda belirleyici roller üstlenecekleri açıktır. (5,6)
Gelişmiş ülkeler, bu dönüşümü erkenden fark ederek sanayi devrimiyle şekillenen klasik eğitim anlayışının ötesine geçmeye çalışmakta ve günümüzde STEM+A temelli bir eğitim modeli benimsemektedirler (Trilling ve Fadel, 2009). STEM+A, bireylerin yalnızca teknik becerilerini değil; aynı zamanda yaratıcı düşünme, disiplinler arası problem çözme, estetik tasarım ve inovasyon yetkinliklerini geliştirmeyi amaçlayan bütüncül bir yaklaşımdır. Bu model, mühendislik ve fen bilimlerinin yapısal mantığını, sanatın yaratıcılığıyla harmanlayarak bireyde hem bilişsel hem duyuşsal hem de estetik gelişimi birlikte inşa etmeyi hedeflemektedir.
Dolayısıyla, STEM+A alanlarında güçlü temellere sahip bireylerin erken yaşlardan itibaren desteklenmesi, yalnızca bireysel başarı açısından değil; aynı zamanda toplumsal kalkınma, bilimsel üretkenlik ve ekonomik rekabet gücü bakımından stratejik bir gerekliliktir. Bu doğrultuda düzenlenen matematik olimpiyatları gibi etkinlikler, bireylerin bilgi düzeyini ölçmenin ötesinde; onların potansiyelini açığa çıkarma, özgüvenlerini pekiştirme ve ileri düzey düşünme becerilerini geliştirme açısından büyük önem taşır. Bu tür organizasyonlarda başarı gösteren öğrenciler, yalnızca bugünün değil; geleceğin bilimsel ve teknolojik liderleri olma potansiyelini taşımaktadır.
TÜBİTAK Bilim Olimpiyatları: Erken Yaşta Nitelikli İnsan Sermayesi Gelişiminin Anahtarı
Türkiye’de STEM+A temelli eğitimin kurumsallaşmaya başladığı ve nitelikli insan sermayesinin ilk nüvelerinin filizlendiği önemli alanlardan biri, TÜBİTAK Ulusal Bilim Olimpiyatlarıdır. Bu olimpiyatlar, yalnızca bireysel akademik başarıların değil; aynı zamanda ülke çapında yükselen entelektüel bir kapasitenin, analitik düşünme kültürünün ve disiplinler arası problem çözme becerilerinin bir göstergesidir. Özellikle ortaokul düzeyinde düzenlenen matematik olimpiyatları, geleceğin bilim insanlarını, mühendislerini, yazılımcılarını ve stratejik düşünürlerini erken yaşta tanıma ve destekleme açısından kritik bir işlev üstlenmektedir.
Ancak burada önemli bir çelişki göze çarpmaktadır: 2025 YKS Kılavuzu’nda, lise düzeyinde TÜBİTAK olimpiyatlarında başarı gösteren öğrencilerin üniversiteye giriş sürecinde ek puanla desteklenmesi sağlanırken; ortaokul düzeyindeki olimpiyat başarıları için benzer bir destek mekanizması bulunmamaktadır. Oysa ortaokul yıllarında gösterilen bu üst düzey başarıların, öğrencilerin lise tercih süreçlerinde hem motivasyonlarını artıracak şekilde ödüllendirilmesi hem de eğitim politikalarında somut teşviklerle karşılık bulması beklenir.
Bu düzeyde başarı gösteren öğrenciler, yalnızca bireysel potansiyellerini sergilemekle kalmamakta; aynı zamanda ülkenin bilgi temelli kalkınma sürecindeki ivmesini ve gelecekteki inovatif kapasitesini temsil etmektedirler. Erken yaşta bilimsel başarı gösteren bu bireyler, uzun vadede yalnızca akademik anlamda değil; teknoloji geliştirme, yapay zekâ sistemleri, büyük veri analizi, çevresel sürdürülebilirlik ve stratejik yönetim gibi alanlarda da liderlik üstlenebilecek bir donanıma sahiptir.
Matematik Olimpiyatı Soruları: Üst Düzey Bilişsel Süreçlerin Göstergesi
Olimpiyat sorularının yapısı da bu düşünsel derinliği açıkça ortaya koymaktadır. Örneğin, 2025 yılına ait TÜBİTAK 33. Ulusal Bilim Olimpiyatları Ortaokul Matematik Birinci Aşama Sınavındaki aşağıda verilen bir soru, öğrencinin yalnızca işlem yetkinliğini değil; aynı zamanda kavramsal bilgisini de kullanmasını gerektirir.

(Kaynak: https://bilimolimpiyatlari.tubitak.gov.tr/files/MquHbjvo67PwGss9M9xDkbV569MzT8pCCdxgz5Rb.pdf )
Bu tür sorular, öğrencinin yalnızca bir sonucu hesaplamasını değil; matematiksel modelleme, özel durumlar üzerinden genelleme yapma ve strateji geliştirme gibi yüksek düzey bilişsel süreçleri etkin biçimde kullanmasını bekler.
Benzer şekilde, ikinci aşama sınavlarında yer alan açık uçlu sorular, soyutlama yeteneği, sezgisel düşünme, optimizasyon ve stratejik problem çözme gibi becerileri ölçmeye yöneliktir. Örneğin, 2024 yılında yapılan 32. Ulusal Bilim Olimpiyatları Ortaokul Matematik İkinci Aşama Sınavında yer alan bir açık uçlu soru, yalnızca doğru cevabı bulmayı değil; çözüm sürecinin mantıksal tutarlılığını ve özgünlüğünü de değerlendirmeye alır.

(Kaynak: https://bilimolimpiyatlari.tubitak.gov.tr/files/3bu33YqvHH24UjjbofbUMyHPwiwtUw7XhYfiXPfp.pdf)
İkinci aşamadaki bu soruda öğrenciden yalnızca işlem değil, aynı zamanda optimizasyon, sıralama, problem kurma ve sezgisel akıl yürütme gibi becerileri göstermesi beklenmektedir. Bu, öğrencinin soyut matematiksel kavramlara olan yatkınlığını ve stratejik çözüm geliştirme kapasitesini doğrudan ölçer.
Teşvik Politikalarının Stratejik Önemi: Eğitimde Eşitlik ve Motivasyon
Bu noktada, başarı gösteren öğrencilerin yalnızca sınav performanslarıyla değil; taşıdıkları nitelikli insan sermayesi potansiyeliyle desteklenmeleri gerektiği açıktır. Bu destek, yalnızca bireyin gelişimini teşvik etmekle kalmaz; aynı zamanda ülkenin bilimsel kapasitesini artırma ve küresel rekabet gücünü pekiştirme noktasında stratejik bir yatırıma dönüşür.
Bu nedenle, ortaokul düzeyinde TÜBİTAK Matematik Bilim Olimpiyatları’nda başarı gösteren öğrenciler de desteklenmelidir. Tıpkı lise düzeyindeki akranlarının YKS tercihlerinde ek puan (7, s.36) alması gibi, bu öğrenciler de eğitim hayatlarının bir sonraki adımında benzer teşviklerden yararlanmalıdır.
Bu kapsamda;
• Liseye geçiş sürecinde ek katsayı uygulanması,
• Başarıya dayalı doğrudan yerleştirme fırsatlarının sunulması,
• Burs olanakları sağlanması ve
• Mentorluk programları ile akademik gelişimlerinin desteklenmesi gibi mekanizmalar hayata geçirilebilir.
Bu tür teşvikler yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda bilimsel düşünce kültürünün yaygınlaşmasını, toplumda entelektüel farkındalık gelişmesini ve gelecek kuşakların bilimsel motivasyonunu da destekleyecektir.
Unutmamalıyız ki, eğitime yapılan her yatırım, sadece bireyin değil; toplumun, ülkenin ve insanlığın yarınlarına yapılan stratejik bir yatırımdır. Bu yatırımın temelinde insanı güçlendirmek, potansiyelini açığa çıkarmak ve geleceği inşa edebilecek bireyler yetiştirmek yatar. Bu anlayışla şekillenen bir eğitim politikası, yalnızca bireyleri değil, devleti de yüceltir. Tam da bu nedenle, yazının özünü en iyi özetleyen söz, yüzyıllar öncesinden gelen bir bilgeliktir:
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.”
Şeyh Edebalı
Kaynaklar
(1) Psacharopoulos, G. (1994). İnsan sermayesi kuramı üzerine kavramlar ve karmaşalar (Çev. P. Nadim). M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 6, s.217-221.
(2) Tunç, M. (2016). Kalkınmada insan sermayesi: iç getiri oranı yaklaşımı ve Türkiye uygulaması. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 13(1), 83-93.
(3) Hanushek, E. A. (2013). Economic growth in developing countries: The role of human capital. Economics of Education Review, 37, 204–212.
(4) Korkmaz, Y. (2025). Ekonomik gelişmenin anahtarı olarak eğitim: İnsan sermayesi kuramına dayalı bir analiz. Hakkâri Eğitim Fakültesi Dergisi, 4(1), 22-37.
(5) Hasti, H., Amo-Filva, D., Fonseca, D., Verdugo-Castro, S., García-Holgado, A., & García-Peñalvo, F. J. (2022). Towards Closing STEAM Diversity Gaps: A Grey Review of Existing Initiatives. Applied Sciences, 12(24), 12666. https://doi.org/10.3390/app122412666
(6) Payan-Carreira, R., Sacau-Fontenla, A., Rebelo, H., Sebastião, L., & Pnevmatikos, D. (2022). Development and Validation of a Critical Thinking Assessment-Scale Short Form. Education Sciences, 12(12), 938. https://doi.org/10.3390/educsci12120938
(7) https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2025/YKS/kilavuz11062025.pdf
(8) https://bilimolimpiyatlari.tubitak.gov.tr/tr/ulusal-bilim-olimpiyatlari























