Mülakatla Olmaz! 3-9 Mart 2025

Kategori : Güncel

İdare mahkemelerinin mülakatın yürütmesini durdurma kararlarının ardından bir karar da bölge idare mahkemesinden geldi; Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi verdiği kararda mülakat sonuçlarının atamaya esas olarak uygulanmasının “telafisi mümkün olmayan sonuçlar” üreteceğini belirtti. MEB, mahkemelerden gelen yürütmeyi durdurma kararlarının ardından dosyalara ek belge sundu.

Mahkemelerden gelen yürütmeyi durdurma kararlarının ardından nasıl bir yol izleyeceğine dair açıklama yapmayan MEB sessizliğini korumaya devam ediyor, oysa beklenti kamuoyuna MEB tarafından bir açıklama yapılmasıydı.

Yargı kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere mülakat sonuçlarının geçerliliğinden ve objektifliğinden, dolayısıyla da eşit ve adil olduğundan söz etmek mümkün değildir. Bu durumun da mağduriyet üretmesi kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Mülakat mağduru öğretmenler 126 gündür bıkmadan usanmadan yaşadıkları adaletsizliği ve eşitsizliği anlattılar, kamuoyunu bilgilendirdiler, yaşadıkları mağduriyetin giderilmesini talep ettiler ancak çabaları bugüne dek sonuçsuz kaldı.

MEB ve il milli eğitim müdürlükleri binalarının önlerinde 126 gündür demokratik haklarını kullanarak kendilerini ifade etmeye çalışan mağdur öğretmenleri MEB dışında neredeyse tüm toplumsal kesimler duydu, hak verdi ve destek oldu. Milli Eğitim Bakanı, her ne kadar mülakatlar konusunda çok fazla konuşmasa da bu konunun gündeminde olduğunu bir gazeteye Maarif Modeli ile ilgili yazdığı yazıdan anlıyoruz. Milli Eğitim Bakanı, yazının giriş bölümünde eğitimin yoğun gündemini sıralarken “mülakatı” da gündem listesine dahil ederek bu konunun MEB tarafından takip edilmekte olduğuna dair bir işaret vermiş oldu.
MEB’in yapması gereken yargı kararlarını da dikkate alarak artık bu mağduriyete bir an önce son vermek olmalıdır, bunun için de yapılması gereken mülakatlar sonucunda kontenjan dışında kalan öğretmenlerin ek atama ile öğrencileri ve okulları ile buluşmasının sağlanmasıdır.

Çürüme

Geride bıraktığımız hafta Kocaeli merkezli 7 ilde MESEM projesi çerçevesinde yapılan usulsüzlüklerle kamu kurumlarının yüz milyonlarca lira zarara uğratıldığı iddiasıyla bir operasyon yapıldı. Kocaeli başta olmak üzere İstanbul, Hatay, Bingöl, Diyarbakır, Manisa ve Samsun illerine uzanan operasyonda 38 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 20’si tutuklandı.

Ustalık Telafi Programı (UTP) kapsamında kaydedilen çıraklara asgari ücretin yarısı kadar ücret İŞKUR tarafından İşsizlik Fonundan ödeniyor. İddiaya göre Kocaeli başta olmak üzere söz konusu 7 ilde 22 bin hayali çırağın bu programa kaydı yapıldı ve bunun sonucu olarak da kamu 700 milyon TL civarında zarara uğratıldı; ödemeler doğrudan çıraklara değil işverenlere yapılıyor bu da işverenin hayali çırakları çalışıyor gibi göstermesini kolaylaştırıyor.

Geçen yıl MESEM programı kapsamında da kimi usulsüzlük haberleri basında yer almış ve bunların sonucu olarak MEB bir inceleme başlatmıştı. Ancak söz konusu soruşturmanın sonucunun ne olduğuna dair kamuoyuna bir açıklama yapılmadı.
Yaşanan usulsüzlüklerin ve kamunun zarara uğratılmasının münferit olmadığını, kişilere bağlı gelişmediğini, sistemin bunu ürettiğini görmek gerekiyor; kamu kaynaklarının farklı yöntemlerle işverene transferi veya işverenin giderlerinin kamu kaynakları ile finanse edilmesi söz konusu sorunların yaşanması için zemin oluşturuyor. 2026-2027 tarihinde zaten bitecek olan Ustalık Telafi Programında ve MESEM programlarında yeni sorunların yaşanmaması için mutlaka yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir (MESEM’lerin kapatılması ilk yapılması gerekendir). Birinci değişiklik mutlaka çalışanlara ödemelerin kamu tarafından değil işverenler tarafından yapılması, iş güvenliği ve mali yönden etkin bir denetim mekanizmasının geliştirilmesi olmalıdır.

Zorunlu Eğitim Tartışmasında Sıra Hüda Par’da

Zorunlu eğitimle ilgili başlatılan tartışma devam ediyor. HÜDA PAR 6 Mart tarihinde yaptığı yazılı açıklama ile zorunlu eğitimin özgürlüklere aykırı olduğunu, öğrencilerin meslek edinemediğini ve bunun da ara eleman yetiştirme açısından sorun oluşturduğu ifade edildi.

Eğitim bilimi açısından bu açıklama ciddiye alınabilecek argümanlar içermemektedir ancak diğer taraftan yapılan açıklama, zorunlu eğitim tartışmalarının devam edeceği ve bu konuda bir planlama olduğuna dair işaret olarak kabul edilmelidir.
Kasım ayında zorunlu eğitim konusunda yapılan çalıştay ve ardından 8 Şubat tarihinde çalıştayı düzenleyen kurumların yaptığı açıklama, Milli Eğitim Bakanının zorunlu eğitimin tartışılacağını düşündüğüne dair ifadeleri ve son olarak bir siyasi partinin aynı doğrultuda görüş açıklaması, önümüzdeki dönemde bu konuda yoğun tartışmaların yaşanacağı ve kimi değişiklik girişimlerinin olma olasılığını göstermektedir.

Zorunlu eğitim tartışması gelinen aşamada sadece eğitim tartışması değil doğrudan geleceğimizle ilgili bir tartışma haline gelmiştir. Bu tartışma, içerisinde yaşadığımız tarihsel ve siyasal koşullardan bağımsız sürdürülemez.

Laiklik Karşıtlığında Bu Hafta

Eğitimde yaşanan laiklik karşıtı uygulamaların her hafta hatta neredeyse her gün gerçekleştiği bir dönemden geçmekteyiz. Bu durumun söz konusu faaliyetlerin normalleşmesi veya sıradanlaşması sonucu doğurması ve bunun da laiklik karşıtı faaliyetlere dönük örtülü bir rıza oluşturması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu nedenle eğitimde yaşanan laiklik karşıtı faaliyetlerin neler olduğunu, bunların olası sonuçlarını mutlaka kayıt altına almak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak gerekmektedir.
Bu hafta (3-9 Mart 2025) ilk haber İstanbul Ataşehir’den geldi; İlçe Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim müdürlüğü, İlçe Müftülüğü ile Ensar vakfı ortaokullarda ortak yarışma düzenledi. “Ortaokullar arası ödüllü Hadis-i Şerif ezberleme ve okuma” yarışması adı verilen etkinliğe dönük broşürler dağıtıldı. Üç kamu kurumunun bir vakıfla bu içerikte bir yarışma düzenlemesinin pedagojik bir yönü olmadığı açıktır.

İkinci etkinlik haberi de yine İstanbul’dan geldi; Kağıthane Belediyesi öğrencilere dönük “Tekne Orucu” etkinliği düzenledi. Günün tamamında oruç tutamayan çocukların günün sadece bir bölümünde oruç tutmasına “Tekne Orucu” adı veriliyor. Okul saatinde düzenlenen etkinliğe Kağıthane Belediye Başkanı da katıldı. Okul saatinde eğitim alması gereken öğrencilerin bu etkinlikte bulunmasına nasıl onay verildiği ise ayrıca tartışılması gereken bir konu.

Hafta içerisinde bir haber de Ankara Keçiören’den geldi; okulda ders sırasında ilahiler çalınmaya başlandı. Öğretmenlerin ders yapamadıklarından dolayı itiraz etmeleri sonucunda ilahi yayını sonlandırıldı. Yaşadığımız dönemin politik iklimi, yerel yöneticilerin bu türden uygulamalara karar vermesini kolaylaştırmakta ve hatta teşvik etmektedir.

Hatay Kırıkhan Hurşit Uzel İmam Hatip Ortaokulunda ise gerçekten “yok artık” denilecek türden bir etkinliğe imza atılarak öğrencilere “sevap metre” dağıtıldı. Bu metre ile öğrencilerin namaz kılması, Kuran okuması, salavat çekmesi, dua etmesi ve sadaka vermesinin ölçüleceği ifade edildi. Uygulamanın laik eğitimin esas olduğu kamu okullarında yapılıyor olmasının kabul edilebilir bir tarafı bulunmamaktadır.

MEB, liselerde “iftarda buluşalım” adı altında etkinlikler düzenliyor; söz konusu etkinliklerle alanında uzman konukların öğrencilerle bir araya gelmesi ve bu sayede toplumsal ve evrensel değerlere dair farkındalıkların artırılmasının hedeflendiği ifade ediliyor. Öğrencilerin alan uzmanları ile bir araya gelmesi kuşkusuz oldukça anlamlıdır ancak bu buluşmaların iftarla yani dini bir etkinlikle ilişkilendirilmesi tartışmalıdır. Oruç tutmayan öğrencilerin katılmadığı etkinliklerin kamusal fayda üretmesi mümkün değildir.

Ümraniye’de bir ilkokul karşısına “Ey Müslüman Kardeşim! Ateş Yeme” başlıklı bir afiş asıldı; afişte elinde ateş dolu bir tabak tutan ağzını açmış bir çocuk görseli kullanıldı ve gelen tepkiler sonucunda afiş kaldırıldı. Çocukların psikolojisini bozacak nitelikte böyle bir afişin çocuklar üzerinde oruç tutma baskısı oluşturacağı açıktır. Laik eğitim mücadelesi çocukların korunması ve çocuğun üstün yararı açısından yaşamsal öneme sahiptir.

Türkçe ve Dil Eğitiminde İyi Uygulamalar!

MEB, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenecek olan Türkçe ve Dil Eğitiminde İyi Uygulamalar Konferansı başvuruları 14 Mart 2025 tarihinde başlayacak; öğretmenler, eğitim yöneticileri ve akademisyenler sahada yaptıkları “iyi” uygulamalarla başvurularını elektronik ortamda yapacaklar. Konferansın bu yıl teması Maarif Modeli ile uyumlu olacak şekilde “Milli Kültür ve Değerler Edinimi Eylem Araştırması” olarak belirlendi.
Muhtemelen Maarif Modeline dönük rıza üretme ve modelin meşruiyetini genişletme faaliyetinin parçası olarak planlanan konferansın “milli kültür ve değerler” kapsamına neleri aldığını bilmek mümkün değil. Türkiye gibi çok kültürlü bir ülkede nelerin milli nelerin milli olmadığına kamu yöneticilerinin karar vermesi tekleştirici bir sonuç oluşturur ki bu da yaşamın çoğul yapısına uygun değildir.

Stratejik Yalnızlık

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci, 25 Şubat tarihinde imzaladığı bir yazıyla Boğaziçi Üniversitesini kurucu üyesi olduğu Avrupa Üniversiteler Birliğinden (EUA) çıkardı. İstanbul Sözleşmesinden nasıl bir gecede bir imzayla çıkıldıysa Avrupa Üniversiteler Birliğinden de aynı şekilde, bir kişinin kararı ve imzasıyla çekilmiş olundu.

Birlikten çekilme ile ilgili kararın üniversite bileşenleri ile tartışılarak ve ortak akılla alınmamış olması, açık şekilde üniversitenin varoluşu ile çelişmektedir. Kendisi ile ilgili bir karara bile etki edemeyen üniversitenin yaşama etki etmesi, özgürce bilim üretmesi mümkün değildir. Rektörün aldığı kararla ilgili üniversite kamuoyunu bilgilendirme gereği bile duymamış olmasının ise açıklanabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

İstanbul Sözleşmesinden çekilme veya Avrupa Üniversiteler Birliğinden ayrılma gibi kararlar, aslında demokrasinin kurumsallaştığı dünyadan ayrılarak bir tür stratejik, yani tercih edilen, bir yalnızlık hali içerisine girmek ya da oraya sürüklenmek sonucunu doğurması kaçınılmazdır.

Paylaş:
Etiketler : Boğaziçi Üniversitesini kurucu üyesi olduğu Avrupa Üniversiteler Birliğinden (EUA) çıktı, dersler dergisi, İdare mahkemesi kararı, Ortaokullar arası ödüllü Hadis-i Şerif ezberleme ve okuma” yarışması, Özgür Bozdoğan, sevap metre” dağıtımı, Ustalık Telafi Programı (UTP) usulsuzluk

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Mülakat Mağduru Öğretmenleri Duyun Artık!
19 Mart Dalgası ve Üniversite Gençliği