Heyecanlı Sorular

Kategori : Eğitim Dünyası

Meslek hayatım boyunca matematiği öğrenmek ve öğretmekle ilgili aklıma takılan sorulara doğru cevaplar aramaya çalıştım. Bu arayışımda doğru soruları sormaya ise ne zaman başladım tam hatırlamıyorum. Ama sorulması gereken en doğru ve öncelikli sorulardan birisini fark etmemi tesadüfî bir karşılaşmaya borçluyum.

Bir akşamüstü İzmir Kordon’da yürürken deniz kenarındaki bankların birinde yazı ve şiirlerini hevesle okuduğum Ahmet İnam ve eşinin oturduğunu fark ettim, heyecanla hemen kendimi tanıttım. Ahmet Hoca’nın bir matematiksever olduğunu biliyordum. Matematik öğretmeni olduğumu söyledim ve laf lafı açtı, öğrenci- öğretmen ilişkisinin sorunları üzerine konuşmaya başladık. Zaman zaman öğrencilerin anlattıklarımı anlayamadıklarımdan yakındığım bir anda üstadın bir sorusuyla sarsıldım:

Niçin Anlamadığını Anlarsam Beni Anlar mısın?

Bu soru üzerine bir süre sustuğumu ve sonrasında da “Müthiş” dediğimi anımsıyorum. Ahmet Hoca, adı sorduğu soru olan bir yazısından söz etti. Daha sonra Hocanın o yazısını okuduğumda sorduğu sorunun mükemmel bir açılımıyla karşılaştım:

Size kendimi, iletimi anlatmaya hazırım, sizin bunu anlamaya çalışacağınıza inanıyorum, zorluklar çıksa da bunların üstesinden gelmek için elimden geleni yapacağım. Siz beni anlamasanız bile, ben size benim sizce neden anlaşılmadığımı anlamaya çalıştığımı göstereceğim.[1]

“Neden anlaşılmadığımı anlamaya çalıştığımı göstereceğim”. Bu cümlenin bir öğretmenin ve özellikle de bir matematik öğretmeninin pusulası olması gerektiğine inanıyorum; çünkü bir matematik öğretmeni eğer anlaşılamamış olmayı anlama çabasını öğrencilerine gösterebiliyorsa, yani öğrenciler bu çabayı anlayabiliyorlarsa öğrenme yolculuğunun en önemli aşamalarından biri geçilmiş demektir.

“Anlaşılmamış olmakta anlaşılmış” olsa bile öğrenen ve öğreten arasındaki iletişimin gerçekten başlaması, öğrenme isteği ve merakını azaltıp yok eden “anlamama-anlaşılmama” kısır döngüsüyle zehirlenen bir sürecin panzehiri olacaktır.

Ne Düşündüğümü Düşünebilir miyim?

Ahmet Hoca’nın bu kısacık ama bir o kadar da çarpıcı yazısı felsefe ve iletişim bağlamının yanı sıra meslek hayatım boyunca hiç aklımdan çıkmadı. Sonradan “metabiliş”, “yansıtıcı düşünme” ve “yansıtıcı öğretim” kavramlarıyla ilk kez karşılaştığımda hep bu yazıyı hatırladım. Kişinin kendi düşünmesi üzerine düşünebilmesi, zihinsel süreçlerinin farkında olması ve bu süreçleri kontrol edip düzenleyebilmesi olarak en kaba biçimde tanımlayabileceğimiz metabiliş/üstbiliş (metacognition) eğitim psikolojisi alanında son elli yıldır üzerinde en çok durulan ve araştırılan konuların arasında sayılıyor.

Kişinin hem kendi hem de başkalarının deneyimleri üzerine düşünmesini ve ulaştığı değerlendirme sonuçlarını bir sonraki yeni duruma aktarabilmesini kapsayan yansıtıcı düşünme de (reflective thinking)  metabilişsel beceriler gibi modern zamanların önemli becerilerinden biri olarak kabul görüyor.

Günümüzde bütün bu becerilerin gelişmesinin öğrenme-öğretme süreçlerine etkisi ve katkısı tüm dünyada eğitim alanındaki uygulamalarda dikkate alınıyor. Yansıtıcı öğretimin (reflective teaching) öğretmen eğitiminde ve mesleki gelişimde ele alınmasının çok değerli olduğunu düşünüyorum. İşte tam da bu noktada, kısaca sözünü ettiğim tüm kavram ve uygulamaların Ahmet Hoca’nın şaşırtıcı sorusu içinde gizlenmiş olduğunu heyecanla fark ediyorum.

Peki, bir matematik öğretmeni anlaşılamadığını nasıl anlar?

Benim için bu soru, elbette öncelikle pedagojik formasyonumu sorgulamamı ama bunun yanında entelektüel dünyam üzerine hep yeni sorular sormamı gerektiriyor.

Aşağıda paylaştığım soruları yıllardır kendime ve çevremdeki matematik öğretmeni meslektaşlarıma soruyor ve aslında bu sorulara cevap arama yolculuğunun Ahmet Hoca’nın o büyük sorusunu yanıtlama çabasının bir sonucu olduğunu görüyorum.

Kendime ve Meslektaşlarıma Sorduğum Heyecanlı Sorular

  1. Öğrencilerinize matematik öğrenmenin gerekliliğini nasıl gerekçelendiriyorsunuz?
  2. Öğrencilerde “Ben matematiği yaparım” öz güveninin oluşması için ne yapılmalı?
  3. Öğrencilerin matematiksel merak duygusunu geliştirebilmek için neler yapılabilir?
  4. Bir problemin çözümünü yaptığınızda veya bir teoremi ispatladığınızda öğrencilerinizden birinin ” Yaptıklarınızın ve dediklerinizin neden böyle olduğunu anlamıyorum, bu sonuca nasıl vardığınızı kavrayamadım” şeklinde verdiği bir tepki o an size ne düşündürür ve ne yaparsınız?
  5. Matematik yapmanın sabır, empati ve tevazuyla ne gibi ilişkisi olabilir?
  6. Size göre matematiğin tanımı nedir?
  7. Sizce matematik keşif mi icat mı?
  8. Derslerinizde söz konusu edilen her teoremi kanıtlıyor musunuz?
  9. Pisagor Teoremi, asalların sonsuz sayıda olması, karekök ikinin rasyonel sayı olmaması gibi teoremlerin farklı yollardan kanıtlarının öğrencilerde matematiksel heyecanı arttıracağını düşünüyor musunuz?
  10. Derslerinizde matematiksel oyunlara yer veriyor musunuz?
  11. Matematik Dünyası Dergisi’ni okuyor musunuz?
  12. Matematiksel araştırmaları takip edebiliyor musunuz?
  13. Matematik içerikli videoları izlemenin matematik öğretimindeki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
  14. Sizce edebi okumalar yapmanın matematik öğretiminde rolü var mıdır?
[1] Ahmet İnam, Beni niçin anlamadığınızı anlarsam beni anlar mısınız?,  Bilim ve Teknik, Sayı 315, 1994, s. 44.

Paylaş:
Etiketler : Ali Törün, dersler dergisi, metabiliş, metacognition, yansıtıcı düşünme

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Ana Dili ve Anadilde Eğitim
Eğitimdeki Hukuksuzluklar – 1