1929 yılının ilk günü Türkiye acı bir haberle sarsılmıştı. Devrimci Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey otuz beş yaşında ölmüştü.
Haber ertesi gün gazetelerin manşetlerindeydi. 2 Ocak 1929’da Cumhuriyet Gazetesinin haberi şöyleydi: “Dün çok acı bir haberle sarsıldık. Maarif Vekili Mustafa Necati Bey ölmüş.” Haber şöyle devam ediyordu: “Apandisitten acı çeken Maarif Vekili Mustafa Necati Bey bugün saat: 11’de vefat etmiştir. Cenazesi yarın 10,5’ta Numune Hastanesi’nden törenle kaldırılacaktır… Son yılların en acıklı haberini bugün gözyaşlarımızı tutamadan derin bir acı ve üzüntüyle yazıyoruz. Maarif Vekili Mustafa Necati Bey, devrimin ve milli mücadele tarihinin başından sonuna dek dürüst ve namuslu, ateşli öğesi Mustafa Necati Bey, irfan yaşamımızın büyük Reisimizden esinlenen ve feyz alan devrimcisi, kurtuluş ve savaş günlerinin kahramanlarından biri olan Mustafa Necati Bey dün aramızdan ebediyen (sonsuza dek) ayrılmıştır.” (2 Ocak 1929, Cumhuriyet Gazetesi)
Yine, o gün Cumhuriyet Gazetesi ilk sayfasında; Necati Bey’in ölümü üzerine Darülfünun Fakültelerinde derslere ara verildiğini, Selim Sırrı Bey’in konferansı yarıda kesip Necati Bey’le ilgili konuştuğunu, konferansı dinleyenlerin ayağa kalkarak saygı duruşunda bulunduklarını yazıyordu…
Gazetenin Başyazarı Yunus Nadi Bey de o gün, “Hayretteyim” başlıklı bir yazı kalem almış, üzüntüsünün büyüklüğünü anlattıktan sonra, yazısını devrimlerin hiç kesintiye uğramadan süreceğini; “…Emin ol çocuk, emin ol arkadaş uğrunda çalıştığın vazifeye devam edilecektir” diyerek açıklamıştır.
O gün gazetelerin ilk sayfadan verdiği diğer bir haber de, Mustafa Necati’nin hayatını ortaya koyacak kadar üstünde çalıştığı “Millet Mektepleri açıldı” haberiydi. Mustafa Necati, açılış hazırlıkları sırasında çektiği apandisit sancılarını önemsememiş, çalışmalarını sürdürmüş, ağrılar dayanılmaz hale gelince hastaneye başvurmuştu.
Necati’nin ardından Aka Gündüz, Abidin Daver, Fuat Köprülü üzüntülerini belirten yazılar yazdı. 5 Ocak’ta toplanan Darülfünun Senatosu, Mustafa Necati Bey’in heykelinin Darülfünun Meydanı’na dikilmesini kabul etti…
Cenaze Töreni ve İsmet Paşa’nın Konuşması
2 Ocak’ta Ankara Numune Hastanesinin önünde mahşeri kalabalık toplanmıştı. Cenaze 10.30’da Numune Hastanesinin önünden hareket etti. Törene öğretmenler, öğrenciler, izciler, Erkânı Harbiye üyeleri, milletvekilleri, büyükelçiler ve halk katılıyordu. Atatürk’ü temsilen Özel Kalem Müdürü Tevfik Bey, Başyaver Rasuhi Bey’ler cenazedeydi…
Cenazenin arkasında Başbakan İnönü, Meclis Başkanı Kazım Özalp, Bakanlar vardı. Cenaze Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verilirken Başbakan İnönü çok duygulu bir konuşma yaptı:
“Necati’nin ölümünden derin acılarımızı söyleyeceğimi hiç düşünmezdim. Uzun mesuliyet ve mefkûre arkadaşlığının, memleketin temiz ve yiğit bir evladına karşı, bağladığı sevgi ve saygı duyguları bu yaman ve çetin bir vaziyeti bana önünden sapılmaz bir vazife yaptı… İzmir çocuğu Necati yüksek tahsilini bitirdikten sonra engin ruhunun heveslerini muallim mesleğinin özünden başkasını düşünen hayatına sarmıştı.” (Hayat Dergisi, 10 Ocak 1929, 11. Sayı)
İsmet Paşa, Mustafa Necati Beyin yaşamını anlattıktan sonra, konuşmasını şöyle bitiriyordu: “İnkılâpçıların ölürken kalanlardan ve yeni nesillerden bir tek dileği vardır: Cansız bileklerinde sallanan vazife bayrağının kavranıp daha yüksekte dalgalandırılmasıdır. Necati, Aziz Necati; dileğin yerine getirilecektir.” (A.g. dergi)
Mustafa Necati Bey’in Yaşamı
Mustafa Necati Bey, 1894 yılında İzmir’de doğdu, Darendeli Halil Beyin oğluydu. İzmir İdadi’sini bitirdi, yükseköğrenimini İstanbul Hukuk Okulu’nda tamamladı. 1914’te Avukat oldu. Kız Öğretmen Okulunda ve arkadaşı Vasıf Çınar’la birlikte Şark İdadi’sinde öğretmen ve yönetici olarak çalıştı. Demir Yollarında Hukuk danışmanlığı yaptı. 14 Mayıs 1919 gecesi o zaman mezarlık olan Bahribaba Parkı’nda İzmir halkını ertesi gün başlayacak olan Yunan saldırısına karşı direnmeye çağırdı. İzmir işgal edilince, arkadaşı Vasıf Çınar’la birlikte Balıkesir’e geçerek “İzmir’e Doğru” gazetesini çıkardı. Soma, Bergama, Akhisar cephelerinde Bulgurcu Mehmet Efe ile Yunan’a karşı çete savaşları yaptı. 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Saruhan (Manisa) Milletvekili olarak katıldı. Kastamonu İstiklal Mahkemesi Başkanı olarak atandı. Meclis’te Müdafaa-i Hukuk Grubu Kâtibi, 1923’te Mübadele İmar ve İskân Vekili (Bakanı), 1924’te Adalet Bakanı, Şeyh Sait Ayaklanmasında kısa süre savcı, 20 Aralık 1925’ten 1 Ocak 1929’a kadar Maarif Vekilliği, bu arada iki yıl Muallimler Birliği Genel Başkanlığı yaptı. (Kaynak: İnan, Rauf. 1980, sayfa 11)
Mustafa Necati Bey’in Milli Eğitim Bakanlığı
Gelmiş geçmiş tüm Milli Eğitim Bakanları içinde onu unutulmaz yapan yaklaşık dört yıl süren Bakanlığı sırasında ulusal eğitimimizde köklü devrimleri ve atılımları başlatmasıdır. M. Necati; öğretmene ve öğretmenlik mesleğine değer kazandırmış, öğretmenlik mesleğini onurlandırmıştır. Özellikle mesleğe yeni başlayanlara yaklaşımı, kişisel sorunlarına çözüm bulması, gereksinimlerini anında karşılaması onu unutulmaz kılan başlıca etkenlerdendir.
Öğretmenler onun döneminde herhangi bir haksızlığa uğrayacaklarını düşünmezlerdi. “Bir öğretmenin soruşturma geçirmesi, hele isteği olmadan başka bir yere atanması duyulmazdı, çünkü olmazdı. En zor sorunlar O’nun bir mektubuyla ve O’na özgü bir kararla çözümlenirdi.” (A.g.e, s.13)
İlginç Bir Olay
Maraş Milletvekilleri bir gün toplanıp Mustafa Necati Bey’e, maarif müdürü Neşet Şaylan’ı şikâyete gelirler, Neşet Bey’in yaptığı meslek toplantılarından, düzenlediği balolardan rahatsızdırlar, halk böyle şeyler istemiyor, derler. Necati Bey, maarif müdürüne şu mektubu gönderir: “Bu yakınmalar sürerse seni oradan başka ve daha büyük bir İl’e atayacağım. Ancak, bu güzel girişimlerden vazgeçersen seni maarif müdürlüğü görevinden alırım” demiş. (A.g.e. s.13)
Milli Eğitim Sorunu Baştan Sona Dek Bir Bilim ve Uzmanlık Sorunudur…
Mustafa Necati’nin eğitim sorunlarına yaklaşımı, bakanlığı yönetme biçimi de onu farklı kılan etkenlerdendir: 22 Nisan 1928 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmada şunları söyler:
“Hepiniz kabul edersiniz ki milli eğitim sorunu baştan sona dek bir bilim ve uzmanlık sorunudur. Milli eğitimde atılacak her adım incelemeyi, denemeyi ve ayırt etmeyi gerektirir. Onun içindir ki her hangi bir milli eğitim bakanı böyle bir takıma dayanmadıkça başarılı olamaz. Genel eğitim sorunlarında danışmasız hiçbir karar vermemek ve her zaman en genç öğretmenden en büyük üstatlara dek bütün meslektaşlarımızın görüşlerini toplamak temel ilkelerimizdendir ve bu ilkeler içinde yürümekteyiz.”
Onun bu sözlerinden ulusal eğitimin nasıl yönetileceğinin ilkelerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
1.Milli eğitim sorunu bir bilim ve uzmanlık sorunudur.
2.Eğitimde atılacak her adım inceleme, deneme ve ayırt etmeyi gerekli kılar.
3.Milli Eğitim Bakanı mutlaka uzmanlara dayanan bir ekiple çalışmalıdır.
4.Genel sorunlarda danışarak karar almayı ilke edinmelidir.
Ne yazık ki; bugün eğitim yönetiminde bu anlayışı görmek olanaklı değildir. “Ben yaptım oldu” anlayışı, en tepedeki bakandan en alttaki okul müdürlerine kadar her yere sirayet etmiş durumdadır.
Mustafa Necati Bey’in Milli Eğitime Yaptığı Hizmetler…
Mustafa Necati Bey, Bakan olur olmaz ivedilikle; eğitim, kültür, sanat ve sporla ilgili çalışmalara girişmiştir. Bakan olduktan üç ay sonra 22 Mart 1926 tarih ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun çıkarılmıştır.
“Eğitim Hizmetinden Asıl Olan Öğretmenliktir”
Mustafa Necati Bey “eğitim hizmetlerinde asıl olan öğretmenliktir” der. O nedenle “789 Sayılı Maarif Teşkilâtına Dair Kanun”a koydurmuş olduğu, “Maarif hizmetinde asıl olan öğretmenliktir” hükmünü bu bağlamda düşünmek gerekir. Necati’nin bu düşüncesi, öğretmenliği, içinde bulunduğu karmaşadan kurtarmakta, eğitim hizmetlerinde çok önemli bir konuma yükseltmekte ve mesleği itibarlı hâle getirmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığının Örgütlenmesi
Bu yasa ve Bakanlar Kurulu Kararları ile Milli Eğitim Bakanlığı örgütü yeniden yapılandırılmıştır.
Bakanlık örgütüne Talim ve Terbiye Kurulu, Dil Kurulu, Tarih Kurulu, Güzel Sanatlar Kurulu, Mektep Müzesi, Halk Eğitimi Şubesi, Sağlık İşleri Dairesi, İnşaat Dairesi, Maarif Eminliği (Bölge Eği¬timi Yönetimi) gibi birimler eklenmiştir.
Talim Terbiye Kurulu’nu Mustafa Necati Kurdu
1926 yılında Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın kuruluşuyla ilgili TBMM’deki görüşmelerde Bakan Mustafa Necati, bu kurulun Bakanlık karşısındaki özerkliğini ısrarla vurgular. Konuşmasının bir yerinde şöyle der: “Talim Terbiye Heyetini kurduğum zaman bunun nizamnamesini kendim hazırlayabilirdim. Fakat düşündüm, Talim ve Terbiye müstakil bir heyet olacaktır. Büyük meselelerle meşgul olacaktır. Bunun nizamnamesini kendim yaparsam hata yapma ihtimalim vardır. Bunlar toplandığı vakit kendilerinin hudut ve vazifelerini kendileri tayin etsinler. Onu biz tasdik edelim. … İlme olan, ihtisasa ait olan işlerde mütehassıslara söz vermek, onları kendi halinde çalıştırmak mecburiyeti ve ihtiyacı vardır.”
Herkese Eğitim Hakkı
Mustafa Necati döneminde herkese eğitim hakkı sağlamak üzere, kimsesiz, yoksul ve dar gelirli aile çocukları için yatılı ve burslu okullar açılmış, ortaöğretimin parasız hale getirilmiştir.
Yerel yönetimler elinde perişan durumda olan mesleki ve teknik okulların yönetimi bir yasayla Bakanlık merkez örgütüne bağlanmış, on ilde yatılı bölge sanat okulları ile kız enstitülerinin açılması; çıraklık eğitiminin denetim ve disiplin altına alınması kararlaştırılmıştır.
Okul sisteminin gerektirdiği yeni tip öğretmen okullarının açılması kararlaştırılmıştır. Bunlar, Ankara’da bir Ana Muallim Mektebi, Kayseri-Zincidere ve Denizli’de Köy Öğretmen Okulları, Ankara’da Orta Öğretmen Okulu (Gazi Eğitim Enstitüsü)’dur.
Bir ödenek yasasıyla öğretmen okullarının yeniden yaptırılıp donatılan 15 bölge öğretmen okulunda toplanması kararlaştırılmıştır.
Yurt Dışına Öğrenci Gönderildi
Yurt dışına değişik dallarda öğrenci gönderilmiş; geçici önlem olarak değişik türde öğretmenlik ve müfettişlik kursları açılmıştır.
Ülkedeki tek üniversite (İstanbul) önemli ölçüde özerk hale getirilmiştir.
Gazi Eğitim Enstitüsü’nde, eğitim bilimlerini geliştirmek üzere bir Pedagoji Bölümü açılmıştır.
Hasta Öğrenci ve Öğretmenler İçin Ayrı Hastane
Hasta öğrenci ve öğretmenlerin bakımı için İstanbul’da ayrı hastane ve bakım yurtları (sanatoryum ve prevantoryum) açılmıştır.
Yetişkin eğitimine hız verilmiş, yeni Türk Harflerinin kabulü ile birlikte tüm ülkede Millet Mekteplerini açma hazırlığı tamamlanmıştır. (Ne yazık ki, Mustafa Necati bu okullar açıldığı gün hayatını kaybetmiştir.)
Tüm ilk ve ortaöğretim programları, Türk devriminin ilkelerine ve çağdaş eğitimbiliminin verilerine göre yeniden düzenlenmiştir.
Kapsamlı bir Türkçe sözlük hazırlatılmış, halk kültüründen derlemeler yaptırılmıştır. 789 sayılı örgüt yasasıyla öğretmenlerin statüsü belirlenmiş, aylıkları artırılmış, kendilerine donatım ve kira yardımı yapılmıştır. Yabancı ülke eğitim sistemleri ve uygulamaları inceletilip yayımlanmış, eğitim topluluğu bilgilendirilmiştir. Türkiye’de bulunmayan uzman, branş öğretmenleri ve usta öğreticiler yurt dışından getirtilmiştir.
Bakanlıkça Çıkarılan Dört Dergi
Öğretmenlerin işbaşında eğitimini gerçekleştirmek ve eğitimde araştırma yapacaklara destek olmak amacıyla, Bakanlıkça dört dergi (Terbiye Mecmuası, Maarif Vekâleti Mecmuası, Maarif Vekâleti Tebliğler Mecmuası, İstatistik Mecmuası) çıkarılmış, telif ve çeviri kitaplar yayımlanmıştır.
Yabancı okullar sıkı denetim altına alınmış, kurallara uyma¬yanlar kapatılmıştır.
Çocuk ve gençleri kötü örnek olacak yabancı ve zararlı yayınlar engellenmiştir.
Arşiv, kütüphane, arkeoloji çalışmaları hızlandırılmış, devlet sergileri düzenlenmiştir.
Mustafa Necati Bey Döneminde İki İlginç Olay
Mustafa Necati Bey’in bakanlığı döneminde öğretmenler hep onurlandırılmış, her türlü sıkıntılarında onu yanlarında bulmuşlardır. Öğretmen örgütünde iki yıl genel başkanlık yapan Necati başarılı öğretmenlere kitaplar göndermiş, öğretmen okulunda okuyan ya da mezun olmuş öğretmenlere de yalnız olmadıklarını belirten mektuplar yazmıştır. Aşağıya aldığımız iki anı, Necati’nin öğretmenlere verdiği değeri daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Emekli öğretmen Sayın Seyfi Koryürek’in, emekli tarih öğretmeni Seyfi Beşe’den yazılı olarak aldığı belgeden: “Kardeşim, Kemah’ın İhtik bucağında öğretmenken, bucak müdürünün köylülere yaptığı baskılara dayanamayarak karşı çıkmış. Bu nedenle bucak müdürü kardeşimi kaymakama yakınmış, O da öğretmen köylüleri kışkırtıyor, diye valiliğe yazmış. Vali kendi başına öğretmene bir şey yapmak istemediğinden durumu İçişleri Bakanlığına bildirmiş, o da dosyayı Milli Eğitim Bakanlığına göndermiş. Necati durumu iyice inceletmiş ve İçişleri Bakanlığı’na: “Valiniz öğretmenime böyle haksız davranırsa, onu valilikten almanızı rica ederim” diye yazmış, öğretmene de “Hakkınızdaki yazılara verilen yanıt ilişiktir; ona göre davranmanız gerekir, gözlerinizden öperim” diye yazmıştır.
Şarkışla’nın İstiklal Ortaokulu’ndan Başöğretmen Cengiz’in Anlatısından:
“Böbreklerimden çok rahatsızdım. Bir kağnı ile ve zorluklarla Kayseri’ye oradan da hemen o günlerde henüz gelmiş olan trenle Ankara’ya geldim. Ulus’taki şimdiki İş Hanının bulunduğu yerdeki Bakanlığı sorarak buldum. Yapının arka kapısı önündeki küçük bahçede bir tahta sıraya iliştim. Sancılardan kıvranıyor, ne yapacağımı bilemiyordum.
O sırada bir araba geldi, içinden iki kişi çıktı, bunlardan biri bana sordu:
– Siz kimsiniz?
– Muallimim…
– Muallim burada oturmaz, dedi.
Ben, yasak olduğunu sanarak, ayağa kalkarken büyük acı duyuyordum. Konuşan kişi:
– Hem de hasta muallim! dedi. Bu iki kişi kolumdan tutarak beni içeriye götürdüler bir koltuğa oturttular. Benimle ilgilenen bu kişi meğer Mustafa Necati imiş. Çay getirttikten sonra durumumu sordu. Saymanlık müdürünü çağırttı, bana para getirmesini söyledi.
– Teşekkür ederim, param var, dedim.
– Biliyorum, dedi.
Saymanlık müdürü para getirdi, o sırada Demiryollarına telefon edildiğini öğrendim. Yatakta yer ayırtmışlar. Bunlar olurken anladım ki, beni İstanbul’a hastaneye gönderiyorlar. Bu sırada yazılmış mektubu bana verirken de:
– Bunu İstanbul’a İstanbul’da Cerrahpaşa Hastanesi Başhekimine vereceksin, dedi.
Arabasıyla beni istasyona gönderdi. Orada beni aldılar, yataklıda bana ayrılan yerime yerleştirdiler. Bir demiryolu görevlisi, ne gereksinmem olursa bana bildirmemi söyledi.
Bunlar olurken böbreklerimde sancılar kesilmişti de. Trendeki yerimde bu düşleyemeyeceğim ilgi ve tutuştan, sevincimden ağlıyordum.”
İstanbul’a varınca Cengiz öğretmen istasyonda karşılanır. Hastaneye yatırılır. Mektubu Başhekime verir. Başhekim hiç kaygılanma seni ameliyat edip, kurtaracağız, der. Ameliyatın bir gün sonrası Başhekim elinde Mustafa Necati Bey’in çektiği telle Cengiz öğretmeni sormaya gelir.
Cengiz öğretmen Ankara’ya geldiğinde de kendisini şehir merkezine almak ister ama Cengiz öğretmen kabul etmez ve köyüne döner. (İnan, Rauf. 1980, s. 25 -26)
Biz Öğretmenler Mustafa Necati’yi Hiç Unutmayacağız!
Öğretmenleri bu kadar seven, valilere öğretmeni karşılatan, öğretmen adaylarına ilk görevine giderken her geçtiği ilde yardım edilmesini sağlayan Mustafa Necati’yi biz öğretmenler nasıl unuturuz?
Askerlikten ayrılarak ticarete atılmak isteyen eniştesini “ben milletvekili ve Bakanlık yaptığım sürece, ticaretle uğraşmana razı olmam” diyen devrimci Mustafa Necati Bey nasıl unutulur?
İstiklâl Mahkemesi başkanıyken askeri birlikten nişanlısını görmek istediği için kaçan, ancak neden kaçtığını söylemeyen, dayak cezası alacağını öğrendiği anda, beni döverek köye göndermeyin ipe asın diyen onbaşıyı affedip düğün parası veren Mustafa Necati Bey nasıl unutulur?
Milyonları okumaz yazmaz bir ülkede, genç yaşta, insanları aydınlatma savaşımında yaşamını feda eden bir devrimci nasıl unutulur?
Cebeci Asri Mezarlığında, arkadaşları Vasıf Çınar, Dr. Reşit Galip ile yan yana yatan vatansever, devrimci, Kuvayı Milliyeci, hukukçu ve öğretmen Milli Eğitim Bakanımızı bir kez daha saygıyla anıyoruz…
Işıklar içinde huzurla uyusun.
KAYNAKLAR:
1. 2 Ocak 1929, Cumhuriyet Gazetesi
2. İnan, Rauf. Mustafa Necati, Kişiliği, Ulusal Eğitime Bakışı, Konuşma ve Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1980
3. Hayat Dergisi, 10 Ocak 1929, 11. Sayı
4. TBMM Tutanakları: (1926 – 22 Nisan 1928)