Eğitim, 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin benimsenmesinden bu yana bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Bildirgenin arkasından uluslararası sözleşmeler de insan hakkı olarak eğitimi öne çıkarmaktadır. Bu sözleşmelerden başlıcaları Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşmesi (1960), Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966) ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığa Son Verilmesi Sözleşmesi (1981)’dir. Bu belgeler eğitimin amacını kişisel gelişimi desteklemek, insan hakları ve özgürlüklerine saygıyı pekiştirmek, bireylerin özgür bir topluma etkin biçimde katılımlarını sağlamak ve karşılıklı anlayış, dostluk ve hoşgörüyü yaygınlaştırmak olduğunu teyit etmektedir.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye bakıldığında çocuğun biricikliğine saygı, bütüncül gelişimine ve kendini gerçekleştirmesine olanak sağlanması ve kaliteli eğitim hakkına dair vurgu dikkati çekmektedir. Kaliteli eğitimin en önemli ögelerinden biri çocuğun dinlenme, oyun oynama, boş zaman, eğlence, sanatsal ve kültürel etkinliklere katılma haklarına saygıdır.
Okullarda eğitiminin genel hedefleri tüm ülkelerde benzerlik göstermektedir: ‘sanatsal beceri, bilgi ve anlayış’, ‘eleştirel yaklaşım’, ‘kültürel miras’, ‘bireysel ifade/ kimlik’, ‘kültürel çeşitlilik’ ve ‘yaratıcılık’ olarak tanımlanan başlıklar, alt kavramlar olarak ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz çocuğun bilişsel/kognitif, duyuşsal ve psikomotor alanlarının birlikte, bütüncül olarak desteklenmesi açısından bakıldığında okul programlarında sanat eğitiminin önemli bir yer edinmesi gerekmektedir. Pek çok kaynakta sıkça yazılmış olan sanatsal aktiviteler ya da sanat eğitiminin çocuğun bütüncül gelişimine katkıları özetle şu hedefleri içermektedir;
Çocuğun duygularını ve düşüncelerini keşfetmesi, açık biçimde tanımlayabilmesi ve ifade edebilmesi,
Drama, müzik, dans, görsel sanatlar, edebiyat yoluyla estetik deneyimler edinmesi ve estetik farkındalığının gelişmesi,
Bulunduğu ortamdaki görsel, işitsel, dokunsal, uzamsal ögeleri fark etme duyarlığının ve bu ögelerden haz duyma yetisinin gelişmesi,
Karşılaştığı problemleri yaratıcı imajinasyon ve bireysel bir cesaret ile çözme yetisi,
Yerel, bölgesel, ulusal ve küresel bağlamda sanatsal aktiviteleri destekleme ve bu aktivitelerden haz duyma yetisi,
Yaratıcı ifade becerisinin gelişmesi ve farklı sanatsal formlara katılımdan hoşlanması,
Kendini gerçekleştirme sürecinde, sanatsal aktivitelerden “eleştirel memnuniyet” yetisi,
Sanatlar aracılığıyla duygusal zeka ve mental özbakım becerilerinin desteklenmesi.
Uluslararası bildirge ve sözleşmelerde de hak temelli bakış açısı ile çocuğun üstün yararını gözeten sanat eğitimi programları ısrarla desteklendiği halde pek çok ülkedeki sanat politikası ve uygulamaları ciddi aksaklıklar göstermektedir; İngilizce, matematik, fen bilimleri ve sosyal bilimler gibi “temel” öğretim programları önemli bulunurken, mekan, öğretmen sayısı, atölye ve işliklerin eksikliği, sanatsal malzeme, ekipman yetersizliği ve sınav odaklı eğitim programları gerekçe gösterilerek ilk gözden çıkarılan, içeriği sınırlandırılan programlar sanatsal gelişim ve yeterlikleri kazandıran dersler olmaktadır. Sanat derslerinin okul programlarında çok sınırlı bir yere sahip olmasında rekabetçi, bilişsel becerilerin ölçülmesine dayalı tek boyutlu ve test odaklı sınav sisteminin büyük payı vardır. Sanatsal aktiviteler ve sanat eğitimi olanakları “erişilebilirlik” açısından sınıfsal eşitsizlik de içermektedir. Ancak bireylerde ve toplumlarda da sanatsal aktivitelere talebin sınırlı olması da bir sorundur. Öyleyse burada “karşılıklılık” ilkesinin söz konusu olduğu söylenebilir. Okul programları sanatsal içerikler sağlamıyor, sanata erişimde eşitsizlik var ve öteki taraftan da sanata talep sınırlı.
Edward Bond 1989’da yaptığı konuşmada zamanın radikal bir dönüşüm geçirdiğini, bu dönüşümün toplum nedir? Insan nedir? ve İnsan onuru nedir? Sorularını yeniden hatırlattığını ifade etmiştir. İlişkilerin değiştiğini çünkü artık bir ihtiyaçlar toplumunda değil istekler toplumunda yaşadığımızı öne sürmüştür. Kuşkusuz bu dönüşüm, isteklerin sınır tanımaz ve doyumsuzca değiştiği neoliberal tüketim toplumunda sosyal adaleti de yaralamaktadır. Bond (1989), program geliştirme ve okul programlarını tasarlamada sık kullandığımız kavramlar olan konu alanı, birey ve toplum ögelerini yapılandıran önemli iki kaynaktan söz etmiştir; devlet ve kilise (din). Bu kavramları “sınır” olarak tanımlamıştır. Bu sınırların insanların kendilerini ve içinde yaşadıkları dünyayı algılamada, anlamlandrmada önemli bir yere sahip olduğunu belirtmiştir. “Sınır”lar otorite tarafından yaratılır ve otoritenin amacı da toplumu kontrol etmektir Bond’a göre. Özellikle muhafazakar politik yapıların, konuşma, düşünme ve artistic yollarla dışa vurum ve ifade etme kanallarını kullanan bir dil olarak sanatı yeterince desteklemediğini söylemek yanlış olmaz.
Otorite toplumun haz kaynaklarına, okul programlarına, çocukların neleri öğrenmesi gerektiğine, okul programlarının nasıl ve ne için geliştirileceğine vb. karar verirken de korku ve kaygı mekanizmalarını kullanmaktadır. Birey korktuğu, kaygılandığı, dolayısıyla bireysel konforunu engelleyen uyaranlardan uzak durur böylece.
Toplumsal sınıflar arası da bir ayrışma görülmektedir; alt sınıf sanatsal aktiviteler ve sanat eğitimini hayati bulmazken –ya da böyle olduğuna dair bir tahayyülü oluşturulmuşken- orta ve üst sosyal sınıf sanatı hem anlamlı bulmakta hem de sanata ve sanat eğitimine ulaşma olanaklarına kolaylıkla sahip olmaktadır. Bu nedenle de hem okul programlarında sanat eğitiminin yeterince yer etmesi hak temelli bir çocuk eğitiminin ön koşuludur hem de bireylerde sanatsal aktiviteler ve sanat eğitimi yoluyla estetik duyarlığa ilişkin farkındalık ve talep yaratılması neoliberal çağın ve otoriter yönetimlerin panzehiri olarak düşünülebilir. Ezcümle, sanat eğitimi hak temelli bir eğitim öngörüsünde lüks değil zorunluluktur. Toplumsal sınıfların üzerinde, bireylerde sanatsal ve estetik gereksinim yaratılmalı, okul ve okul dışı programlarla sanatsal aktivite ve eğitimler kamu kaynakları ile sağlanmalıdır.
Kaynakça
Bond. E. (1989). “The fight for drama, the fight for education” Https://edwardbonddrama.org.
Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme (1960).
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966).
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığa Son Verilmesi Sözleşmesi (1981).