Öğretmenleri Mağdur Eden Mülakatta Israr Sürüyor 9-15 Haziran 2025

Kategori : Eğitim Dünyası

Mülakat mağduru öğretmenlerin hak mücadelesi 224 gündür devam ediyor; mağdur öğretmenlerin haklı olduğuna ve maruz kaldıkları adaletsizliğin giderilmesi gerektiğine MEB dışında neredeyse tüm kesimler ikna ve bundan dolayı da sorun çözülemiyor, mağduriyet sürüyor. Mülakat mağduru öğretmenlerin MEB önünde bir kez daha bir araya geldiği 10 Haziran’da, 2024 KPSS sonuçlarına göre ataması yapılacak 15 bin öğretmeni belirlemek için yapılacak mülakatın ayrıntıları da belli oldu aynı zamanda.

Mülakatların Ankara, İstanbul, Bursa, Konya ve Erzurum’da yapılacağı ve her bir ilde sözlü sınavların hangi alanlardan gerçekleştirileceği belirlendi. Belirlenen 5 ilde mülakata girecek öğretmen sayısının çokluğu dikkate alındığında, mülakatların kısa sürede tamamlanamayacağı anlaşılmaktadır; bu durumda da atanacak öğretmenlerin 2025 Eylül’de göreve başlaması mümkün olmayacak ve öğretmen açığını kapatmak için çözüm yine ücretli öğretmenlik olacaktır. Örneğin sadece Ankara’da iki sınav merkezi bulunmaktadır ve mülakata girecek öğretmen sayısı 19 bin 437’dir. Bu kadar çok sayıda öğretmenin mülakatını sağlıklı bir şekilde yaparak sonuçlandırmak gerçekten oldukça zor görünmektedir.

Mülakatların sadece 5 ilde yapılacak olması ayrıca mülakata girecek öğretmenler açısından ulaşım, barınma, beslenme gibi çeşitli gereksinimlerin karşılanması sorununu da gündeme getirmektedir. Yaşanan ekonomik kriz, enflasyon ve düşük ücretler dikkate alındığında mülakata girecek öğretmenler açısından maddi yükü karşılamanın güç olacağı görülmektedir. Mülakata girecek öğretmenlerin mağdur olmaması ve giderlerini karşılayabilmeleri için MEB mutlaka önlem almalıdır.

Mülakatlarda komisyon sayısının çokluğu nasıl ölçme ve değerlendirme açısından sorun yarattıysa, komisyon sayısının azlığı ve değerlendirme sürecinin uzun zamana yayılması da aynı şekilde sorunlara neden olacaktır. Mülakatın istenmeyenin ve muhalif olanın elenmesi olarak kullanılması, zaten baştan bu ölçme aracının üreteceği sonuçları tartışmalı hale getirmektedir. MEB, yanlış olan bir uygulamaya rıza üretmek için 1611 mülakat mağduru öğretmenin aylardır seslerini duymuyor, duymamakta ısrar ediyor. Umarız mülakat mağduru öğretmen sayısına yenileri eklenmez.

Proje Okul Mağduru Öğretmen Sayısı Karmaşası

Proje okullarından binlerce öğretmenin gönderilmesi ile başlayan tartışma kısa sürede ülke gündemine oturmuş ve hemen hemen her ilde, her proje okulunda yaşanan adaletsiz ve hukuksuz öğretmen atama/atamama işlemleri protesto edilmişti. Protestolar devam ederken ve konu tüm kamuoyu tarafından tartışılırken Milli Eğitim Bakanı, sadece 6 bin öğretmenin görev süresinin uzatılmadığını ifade etmişti. Bu ifade biçimi mülakat mağduru öğretmenlere dönük olarak da kullanılmış ve mağdur sayısının azlığının yapılan yanlışın kabul edilmesinin gerekçesi olarak algılanması istenmiştir.

Proje okullarında çalışan ve görev süresi uzatılmayan öğretmen sayısının 6 bin değil 9 bin 251 olduğu 10 Nisan tarihli bir makam oluru ile açığa çıktı. Milli Eğitim Bakanının söylediği sayının neredeyse %50 fazlası sayıda öğretmenin proje okulu mağduru olması aslında yaşadığımız süreci de özetlemektedir. Proje okullarının sahibiymiş gibi bazı öğretmenlerin bu okullarda çalışamamasına karar verenler, aylardır yaptıkları işleme sahip çıkmamakta, yapılan öğretmen kıyımına kamuoyunu ikna edememektedirler. Bu durumun nedeni yapılan öğretmen kıyımının açıklanabilir ve meşru bir tarafının olmamasıdır.

Proje okulu uygulamasının başladığı tarihten bu yana bu okullar kadrolaşma alanı olarak kullanılmış ve sürekli olarak tartışmalı olmuştur. Kamu okullarının işleyişini genel esasların dışına çıkararak keyfiliğe zemin oluşturulması sadece öğretmenleri mağdur etmemekte aynı zamanda öğrencilerin eğitim hakkı açısından da sorun oluşturmaktadır. Proje okullarında yaşanan sorun görünenden çok daha fazladır ve hukuksuz işlemler iptal edilmeden, proje okulu uygulaması sonlandırılmadan sorunun çözümü mümkün değildir.

Çoklu Dil Modelinin Çoklu Sorunları

MEB, 9 Haziran tarihinde önceki yıllarda pilot olarak uygulanan ancak 2025-2026 Eğitim Öğretim yılından itibaren ülke geneline yaygınlaştırılması planlanan “Çoklu Dil Eğitimi Modeli” ile ilgili başvuru kılavuzu yayınladı. Yayınlanan kılavuza göre okul müdürlüklerinin başvuruları oluşturulacak komisyonlar tarafından değerlendirilecek ve uygun bulunan ortaokullar gelecek eğitim öğretim yılından itibaren birinci yabancı dille birlikte ikinci bir yabancı dilin de eğitimini yapacaklar.

Öncelikle böylesi bir uygulamanın okul müdürlüklerinin başvurusuna bırakılması, isteyen okulların bu modeli uygulayıp istemeyenlerin uygulamaması eğitim birliği ve uygulama bütünlüğü açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Bu modelin uygulandığı ve uygulanmadığı okulların öğrencileri arasında eğitim çıktıları açısından oluşacak farklılıklar ve eşitsizlikler, öğrencilerin gelecek yaşamını da etkileyecektir ki bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir.

Okullarda ikinci bir yabancı dil eğitimini verecek öğretmen sayısının yeterli olmamasından kaynaklı MEB büyük olasılıkla liselerde norm fazlası olan veya ders saati az olan öğretmenleri ortaokullarda görevlendirecektir. Farklı kademelerde görev yapan öğretmenlerin hizmet içi eğitime alınmadan ortaokullarda görevlendirilmesi de yine sorun yaratacak başlıklardan biridir.
Liselerde ikinci yabancı dil dersinin ortak derslerden çıkarılarak seçmeli dersler arasına alındığını dikkate aldığımızda ortaokullarda okutulacak olan ikinci yabancı dil dersinin liselerde devamlılığı olmayacaktır. Dil derslerinde belirlenen hedeflere ulaşma ve öğrencilerin gerekli kazanımları edinebilmeleri ancak dersin devamlılığı ile mümkündür.

Gerekli hazırlıkları yapmadan, gereksinimleri karşılamadan “çoklu yabancı dil eğitimi modelini” uygulamaya çalışmak algı üretmek dışında sonuç üretmeyecektir. Oysa çocuklarımızın iyi planlanmış, altyapısı oluşturulmuş, gerekli araçları üretilmiş, uygun sınıf ortamları oluşturulmuş dil eğitimine ihtiyaçları var.

Çocuklarımızın Geleceği 155 Dakikaya Sığmaz

MEB, 15 Haziran tarihinde “Liselere Geçiş Sistemi” kapsamındaki merkezi sınav uygulamasını yaptı; sözel ve sayısal olmak üzere iki oturum şeklinde yapılan sınava bu yıl 1 milyon 10 bin 916 öğrenci başvuru yaptı. Sözel oturumunda öğrencilere 75 dakika, sayısal oturumunda ise 80 dakika süre verilerek toplam 155 dakikalık bir sınav uygulandı. Bu 155 dakikalık sınav sonucunda öğrencilerin hangi liselere gideceği belirlenmiş olacak. Sınavla öğrenci alan liselere yerleşebilen öğrencilerin üniversiteye geçişte de yüksek puan alarak, başarılı olarak kabul edilen bir üniversiteye yerleşmesi beklenmektedir.

Ailelerinin sosyoekonomik durumunun öğrencilerin akademik performanslarını doğrudan etkilediği, MEB tarafından LGS kapsamındaki merkezi sınavların analizlerinin bulunduğu raporlarla kamuoyuna açıklandı. Ailelerin ekonomik gelir ve eğitim durumlarının öğrencilerin eğitim çıktılarında belirleyici olması merkezi sınavlarda kendisini çok açık olarak ortaya koymaktadır.
Eşit koşullara sahip olmayan, ailelerinin sosyoekonomik düzeyleri oldukça farklı olan öğrencileri sanki bu eşitsizlikler yokmuş gibi aynı sınavlara almak ve bu sınavların sonuçlarının da tüm kesimlerce meşru ve doğru olduğunun kabul edilmesini beklemek, merkezi sınavlar aracılığıyla eşitsizliklerin meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır.

LGS kapsamındaki merkezi sınava 2025 yılında 1 milyon 10 bin 916 öğrenci başvurdu; başvuran öğrenci sayısı 8. sınıfa kayıtlı olan toplam öğrenci sayısının % 84’ü olarak kayıtlara geçti. Bu oran son 4 yılın en düşük başvuru oranı oldu. Başvuru sayısında yaşanan düşüklük öğrencilerin sınavdan beklentisinin olmaması ve eğitim aracılığıyla yaşamında anlamlı değişiklik yapma umudunun baştan tükenmesi anlamına gelmektedir. Sınava başvuru dahi yapmayan 192 bin 555 öğrencinin eğitimden çocuk yaşta vazgeçmiş olmalarının kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Sınava giren 1 milyondan fazla öğrencinin çok büyük bir bölümünün sınav sonuçlarına göre bir okula yerleşemeyeceği açık olmasına rağmen öğrencilerin sınava girmesi yaşanan çaresizliğin açık sonucudur. MEB, öğrencilerin en temel haklarından biri olan kamusal eğitim hakkının kullanımını kısıtlayan ve öğrencilerin istediği okul türünde eğitim almasını güçleştiren LGS uygulamasını sonlandırmalı ve sınavsız eğitim için çalışmalara başlamalıdır.

MEB Öğretmenlerden Gelen Talepleri Dikkate Almış

MEB, 11 Haziran tarihinde yayınladığı bir yazı ile öğretmenlerin yaz dönemi mesleki çalışmaları isterlerse kendi okullarının bulunduğu illerin dışında başka illerde belirlenen okullarda da yapabileceklerine dair bir karar yayınladı. Kararın gerekçesi olarak ise öğretmenlerden bu konuda gelen yoğun talepler gösterildi, yani “öğretmenler istedi MEB de yaptı” denildi.

Öğretmenlerin aylardır, yıllardır taleplerini duymayan, MEB önünde kışın soğuğunda sesini duyurmak için oturan öğretmenleri görmeyen MEB, mesleki çalışmalarla ilgili talepleri karşılama kararı almış. Mülakat mağduru, proje okullarında kıyıma uğrayan, atama bekleyen, özel sektörde çalışan ve ücretli öğretmenler aylardır taleplerini iletiyor, yaşadıkları sorunları anlatıyor ve çözüm istiyorlar ancak bir türlü seslerini MEB’e duyuramıyorlar. MEB, mesleki çalışmalarda gösterdiği hassasiyeti umarız mağdur öğretmenler için de gösterir.

Çocuklarımızın sınavlarda elenmediği, umutlarının tükenmediği güzel günlerde görüşmek üzere…

Paylaş:
Etiketler : MEB'de çok dilli eğitim, öğretmen mülakatları, Proje okullarda öğretmen mağduriyeti

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Umutlar Tükenirken 2-8 Haziran 2025
“Deli Muallim”in İzinde Eğitim Tarihinden Bir Portre Behram Lütfi -3