Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun! 18-24 Kasım 2024

Kategori : Güncel

Eğitim alanı, önceki haftalarda da olduğu gibi, bu hafta da oldukça yoğundu; mülakat mağduru öğretmenlerin mücadelesi, öğretmen atamaları, 24 Kasım Öğretmenler Günü; Maarif Modeli öğretmen buluşmaları, Milli Eğitim Akademisi çalıştayı; Okul Kütüphaneleri Yönetmeliğinin yayınlanması ve belediyelerin kreşlerinin kapatılmasına dair yazı iddiası, bu haftanın öne çıkan yakıcı başlıkları oldu. Bu hafta yaşananlar da eğitim alanın adeta bir yangın yerine döndüğünü gözler önüne serdi.

Mülakat Mağduru Öğretmenler, Öğretmen Atamaları ve Öğretmenler Günü

Bu yazı 24 Kasım 2024 Öğretmenler Gününde yazıldı; öğretmenler gününde yine bildik nutuklar atıldı, ezberden mesajlar iletildi, klişe yayınlar yapıldı, öğretmenler okullarda her sene benzerleri yapılan kutlama programlarına katıldılar; öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin birikmiş devasa sorunlarının çözümü yine bir başka bahara ertelenerek bir öğretmenler günü daha bu şekilde geride kaldı.
Bu yılın öğretmenler gününü öncekilerden farklı kılan ise, yaşadıkları mağduriyete, maruz kaldıkları adaletsizliğe karşı mücadele eden, seslerini duyurmak için MEB önünde oturma eylemi yapan mülakat mağduru öğretmenlerin durumu oldu.
KPSS sonucuna göre kontenjan içerisinde olan ancak bazı illerdeki mülakat komisyonlarının puanlamaları sonucunda kontenjan dışına düşen ve bu nedenle de atama olasılığı ortadan kalkan çok sayıda öğretmen haftalardır mücadele ediyor, seslerini duyurmaya çalışıyorlar; mülakat mağduru öğretmenler yaşadıkları mağduriyetin ve adaletsizliğin giderilmesi için ek kontenjan talep ediyorlar. Bunun gerçekleşmesi için il milli eğitim müdürlükleri önünde oturma eylemleri yapan öğretmenler, geride bıraktığımız haftada mücadelelerini Ankara’ya taşıdılar; siyasi partiler ve sendikaları ziyaret ederek taleplerinin gerçekleşmesi için destek istediler.

Mülakat mağduru öğretmenler, öğretmen atamalarının yapılacağı 23 Kasım tarihinde ise MEB önünde oturma eylemine başladılar. Çeşitli illerden gelen öğretmenler oturma eylemi boyunca taleplerini ve yaşadıkları adaletsizliği yüksek sesle ifade ettiler; ancak bırakın bu sesi duymayı MEB sanki böyle bir sorun yokmuş, her şey olması gerektiği şekilde olmuş gibi davranarak öğretmen atamalarını akşam saatlerinde yaptı.

Öğretmenler gününün hemen öncesinde bunların yaşanmış olması, öğretmenler ve öğretmenlik mesleği açısından oldukça üzücü ve düşündürücüydü; MEB’in mağdur öğretmenlerin yaşadığı açık mağduriyete karşı kayıtsız kalması, öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin statüsünün zayıflatılmasına neden olmaktadır. Adında “adalet” kavramı bulunan bir siyasi partinin iktidarı döneminde bu kadar açık bir adaletsizliğin kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşiyor olması da ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir husustur.

Demokrasinin kurumsallaştığı toplumlarda kamuoyu tarafından ortaya konulan demokratik tepkiler, itirazlar, kaygılar ve sorular kamu yönetimi tarafından algılanarak gereği yapılır; ancak bırakın bu demokratik ve haklı tepkilerin algılanmasını, mülakat mağduru öğretmenlerin mücadelesi boyunca, diğer hak mücadelelerinde olduğu gibi, engellemeler ve yasaklamalar yaşandı; kamu yayıncılığı yapması gereken TRT’nin bile bu süreçte kullanıldığına tanıklık ettik. Yöneticiler bu dönemde mağdur öğretmenlerin sorununu çözmek yerine “sorun yoktur, sorun var diyenler ise küçük ve farklı hesapları olan bir azınlıktır” algısını oluşturmaya çalıştılar.

Mülakat mağduru öğretmenlerin sürecinin nasıl devam edeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz; bu konunun ısrarla takip edilmesi ve yargı sürecinin de artık devreye girmesi gerekiyor. Mülakat komisyonlarının verdiği farklı puanların hukuken geçerliliği olmadığı açık; 245 farklı komisyonun nesnel ve eşit puanlama yapmasının fiziki olarak mümkün olmadığı zaten biliniyordu ve bu durum pek çok kesim tarafından ifade edilmişti; şimdi sorunun çözümü için adım atmak gerekiyor.

Milli Eğitim Akademisi Çalıştayı

Geçtiğimiz hafta yaşanan gelişmelerden bir diğeri de Milli Eğitim Akademisi ile ilgili yapılan hazırlıkların artmasıydı; bu amaçla MEB önce bu konu ile ilgili bir toplantı ardından da MEB merkez teşkilatı çalışanları ile bir çalıştay gerçekleştirdi. Yapılan çalıştay ve toplantılarla akademi oluşumu ve işleyişine dönük bir yönetmelik ve yönerge hazırlandığı anlaşılıyor.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile yasal dayanağa kavuşan akademinin nasıl yapılandırılacağına dair kanunu çıkaranların da tam bir yaklaşımı ve fikri yok olmalı ki, şimdi bunun işleyişi ve yapısına dönük böyle hummalı bir çalışma yapılıyor. Çalışmanın eğitimciler, bilim insanları ve bu alanda faaliyet sürdüren kitle örgütlerinin katılımı ile yapılmıyor olması da ayrıca altının çizilmesi gereken bir durum. Eğitim alanında vesayet aracına dönüşme olasılığına sahip, yasayla çok geniş yetkiler verilmiş böylesi bir yapının kuruluş aşaması demokratik, açık ve katılımcı olmaz ise işleyişi de benzer olacaktır.
Milli Eğitim Akademisi önümüzdeki dönemde eğitimle ilgili en çok konuşacağımız ve takip edeceğimiz başlıklardan biri olacak; bu konunun eğitim alanında faaliyet sürdüren kitle örgütlerinin gündeminde olmaması ise ayrı bir sorun ve eksiklik olarak tespit edilmek durumunda.

Maarif Modeli Öğretmen Buluşmaları

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli olarak ortaya konulan modele ve buna bağlı olarak oluşturulan öğretim programlarına dönük eleştirileri ortadan kaldırmak ve bu modelin itiraz olmadan kabulünü sağlamak için çalışmalar MEB tarafından olanca hızıyla sürdürülüyor. Bu modelin politik muhtevası ve bunun siyasi iktidar açısından öneminden söz etmiştik; 23 Kasım’da yapılan öğretmen atama töreninde yapılan konuşmaların içeriğine bakıldığında konuşma metinlerinin doğrudan bu modelin savunusu üzerine kurgulandığı görülecektir. Konuşma metinlerinde bu modele muhalefet edenlerin çocukların mutluluğunu istemediğine dair ifadeler dahi mevcuttu.

İktidar açısından bu kadar önemli olan ve fakat kendileri dışında kalan tüm kesimlerce çok ağır şekilde eleştirilen bu modelle ilgili öğretmenlere dönük çok sayıda faaliyet de sürdürülüyor. Görünen o ki; öğretmenler bu modelin uygulayıcısı oldukları için, siyasi iktidar açısından öğretmenlerin ikna edilmesi toplumun ikna edilmesinden öncelikli görülmektedir. Bu bağlamda MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı geride bıraktığımız hafta Diyarbakır’da öğretmenlerle bir toplantı gerçekleştirdi.
Kurul başkanı, Diyarbakır’da görev yapan öğretmenlerle “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında yeni müfredat ve öğretmenlerin eğitimdeki rolü” başlığı altında bir toplantı yaptı. Bilim insanları ve eğitimciler tarafından yapılan eleştirileri dikkate almak yerine bu türden çalışmalarla bu modele dönük “rıza” üretmeye çalışan MEB yönetimi, anlaşılan o ki bu faaliyetleri sürdürecek. Oysa yapılması gereken eleştirileri ve ifade edilen düşünceleri dikkate almaktır.

Sıra Kütüphanelere Ve Kreşlere Mi Geldi?

MEB, 23 Kasım 2024 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Okul Kütüphaneleri yönetmeliğini yayınladı; yayınlanan bu yönetmelikle DSP iktidarı döneminde çıkarılan 22 Temmuz 2001 tarihli önceki yönetmelik yürürlükten kaldırıldı. Yönetmeliğin en dikkat çekici bölümlerinden biri okul kütüphanelerine kütüphane görevlisi atamak için gerekli olan kitap sayısı oldu. Önceki yönetmelikte atama yapmak için 3000 kitap sayısı yeterli iken bu sayı yeni yönetmelikle 10.000’e çıkarıldı. Ayrıca yeni yönetmelikle kütüphanecinin atanamadığı durumlarda görevlendirmelerin nasıl yapılacağı belirlenmiş. Kütüphaneci atanmasını neredeyse imkansız hale getiren bu yeni yönetmelik aslında MEB yönetiminin ve siyasi iktidarın eğitim ve ekonomi arasındaki ilişkiye bakış açısını göstermektedir. Burada öncelik eğitimin değil ekonominindir, ekonomik fayda getirmeyen, giderleri artırıcı tüm faaliyetler eğitim alanında sınırlandırılabilir. Öğretmen atama sayılarının azaltılması, taşımalı eğitimin sınırlandırılması, okulların yaşadığı temizlik sorunu ve şimdi de kütüphaneci atanmasının zorlaştırılması, MEB’in eğitimin gereksinimlerini ekonomik gerekçelerle karşılamamasına örnekler olarak ilk bakışta karşımıza çıkıyor.

Yayınlanan yönetmeliğin en sıkıntılı maddesi ise okul kütüphanelerinde bulunacak kitaplarda aranacak özelliklerle ilgili olanıdır. “Kaynakların seçimi ve sağlanması” başlıklı 10. Maddenin c bendine göre okul kütüphanesinde bulunacak eserler “ milli, manevi, kültürel, ahlaki ve insani değerlere uygun“ olacak. Son dönemde MEB’in çıkardığı tüm mevzuatta bu ifadeler mevcut. Bu ifadelerle ne anlatılmak istendiği hem açık değil hem de bu şekilde muğlak ifadelerle idareye bir keyfiyet alanı tanımlanmaktadır. Bu maddeye dayanarak yarın okul yöneticilerinin dünyaca ünlü yazarların eserlerini ahlaki veya kültürel değerlerimize uygun değil diyerek okul kütüphanelerinden ayıklaması mümkündür. Eğitim ortamını çoraklaştıracak bu türden düzenlemelere mutlaka karşı durmak gerekmektedir.

Son başlık ise CHP Genel Başkanının ortaya attığı bir iddia ile oluştu. Söz konusu iddiaya göre MEB, İçişleri Bakanlığına yazdığı bir yazıyla belediyelere bağlı kreşlerin kapatılmasını ve yenilerinin de açılmamasını istemiş. Bu iddia doğru ise ortada gerçekten önemli bir sorun var demektir; özel kreşlere çocuğunu gönderme olanağı olmayan veya belediyenin verdiği kreş hizmetini tercih eden aileleri doğrudan özel kreşlere mecbur bırakacak bir durum söz konusu. Siyasi iktidarın belediyelerin verdiği hizmeti sınırlandırma perspektifinin her alana hakim olduğu görülmektedir. Bu konunun çok yakından takip edilmesi ve kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Sorunsuz bir hafta dileğiyle, görüşmek üzere….

Paylaş:
Etiketler : dersler dergisi, Eğitimde Geçen Hafta, Maarif modeli Öğretmen Buluşmaları, Milli Eğitim Akademisi Çalıştayı, mülaka mağduru öğretmenler, öğretmen atamaları, Özgür Bozdoğan

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Arda’nın Geleceğini Konuşmak
24 Kasım Ulusal Öğretmenler Günü “12 Eylül İcadı” mıdır?