Karma Eğitimle İlgili Tarihten Notlar

Kategori : Eleştirel Eğitim

Kadının ev içindeki işleri, erkeğin ise ev dışındaki işleri üstlenmesi biçiminde ortaya çıkan ilk iş bölümü ile üretim araçlarına sahip olan erkeğin üretken emeği karşısında, kadının ev içi emeği ikincilleşmiş ve bu süreç tarihsel olarak kadın erkek eşitsizliğinin temel kaynağını oluşturmuştur. Kaynağını ilk tarihsel iş bölümünden alan eşitsizlik ilişkisi o dönemden bu yana kadının toplum içindeki konumunun temel belirleyicisi olmuştur. Bu süreç aynı zamanda toplumsal olarak belirlenmiş cinsiyetler arası eşitsizliğe karşı kadının toplumsal konumunu değiştirmeyi amaçlayan bir mücadeleyi günümüze kadar taşımıştır. Eğitim eşitliği bu sürecin en temel bileşeni olmuştur. Dolayısıyla karma eğitim düşüncesinin köklerini cinsiyetler arası eşitlik düşüncesinin gelişiminde aramak gerekmektedir.

Ortaçağ toplumunda manastır dışına çıkmayan kadın eğitiminin kapsamı yalnızca dini metinlerin okunması, duaların ezberlenmesi, müzik ve el becerilerinin öğrenilmesini ile sınırlıydı. Bu durum kadının erkeğe bağımlı olduğunu kabul eden Hıristiyanlık düşüncesi ile de örtüşmekteydi. Kadının toplumsal üretim ve iş bölümündeki konumunun büyük ölçüde değiştiği günümüz toplumunda da kadın erkek eşitliğine karşı direncin oluşmasında dini muhafazakârlık önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’de de karma eğitimin tartışmaya açılmasında ve fiili olarak yaşama geçirilmesinde iktidarda olan İslamcı muhafazakârlık temel belirleyici olmuştur. Laiklik Cumhuriyetin en temel dayanaklarından birisidir. Siyasal iktidarın karma eğitim karşıtlığı laikliği hedef almaktadır.

Rönesans ile başlayan süreçte kadın eğitimine yönelik ilgide bir artış söz konusu oldu ise de kadına yönelik eğitimin kapsamı dini bilgiler, müzik, ev içi konularla sınırlı kaldı. Bununla birlikte feminist düşüncelerin filizlendiğini de görmekteyiz. Örnek olarak Fransa’da 1673’de Poullain Cinsiyetlerin Eşitliği Üzerine adlı eserinde kadınların üniversite eğitimi olmak üzere her düzeyde ve alanda kadın erkek eşitliğini savundu. Poullain’in düşünceleri karma eğitimi düşüncesinin gündeme gelmesi bakımından önem taşımaktadır.

17. yüzyılın sonlarında kadın emeğine olan talebin artması ve kadınların çalışma yaşamına girmesi ile birlikte kadın eğitimine artan bir ilginin söz konusu olduğunu görüyoruz. Kadının okuryazar olmalarının ve hesap yapmalarının önemli olduğu kabul edilmeye başlamıştır. Giderek kadın eğitiminin kapsamının gelişmesine rağmen kadınların erkeklerin ilk eğitimcileri olduğu için eğitimlerinin önemli olduğu, iyi eş, iyi anne olmak için eğitim fikri döneme egemen olmuştur. John Locke, Daniel Defoe ve Jonathan Swift gibi düşünürler kadının kendisi için değil erkekler için eğitilmesi fikrini savundular.

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi kavramları Dünya siyaset tarihine kazandıran Fransız devrimi ile birlikte eğitim her iki cinsiyet içinde temel bir hak olarak kabul edilmiştir. 1789’da kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesi’nin 1. maddesi “İnsanlar haklar yönünden eşit doğarlar” diyerek hak kavramı temelinde kadın ve erkek arasında bir fark gözetmemiştir. Aydınlanma dönemi olarak anılan bu dönemde dinin egemenliği yerine bilimin ve aklın egemenliği esas alınarak laik eğitimin temelleri atılmış, asgari düzeyde bir temel eğitimin her iki cinsiyet için de zorunlu olması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi eğitimde de kadın erkek eşitliği düşüncesinin yerleşmesi için uzun bir yol kat etmek gerekmiştir. Düşünceleri ile Fransız Devrimini etkileyen Rousseau’nun kadınların kendileri için değil erkekler için eğitilmesi gerektiğini savunması karma eğitim fikrinin gerçekleşmesi için nasıl bir uzun yol alındığını gözler önüne sermektedir. Öte yandan kızların eğitimine yönelik ilginin artmasına rağmen erkek ve kız çocuklarının aynı okul sıralarında, aynı konuları okumalarının düşünülemeyeceğini öne süren din adamları cinsiyetlerin birbirlerine karıştırılmasına karşı çıktılar. Kız okullarının açılması karma eğitimi ahlaki bir tehdit olarak gören muhafazakâr bir anlayışın sonucudur.

18. ve 19. yüzyıl kadın eğitiminin kapsamının ne olacağına yönelik tartışmalarla geçmiştir. Karma eğitim yasal bir güvenceye kavuşmamış, ilkokullarda ve özellikle kırsal kesimde zorunluluklar ve olanaksızlıklar çerçevesinde uygulamaya geçirilmiştir. Aydınlanma döneminin sosyal, ekonomik ve kültürel dinamikleri, modernizmin sunduğu olanaklar çerçevesinde bir yandan kadının eğitiminin önünü açarken, diğer yandan değişime karşı bir direnme potansiyelini de içinde taşımıştır. Demokratik sistemin kendi iç çelişkileri, kolektif bir kadın hareketine, cinsiyet eşitliğine ulaşmayı amaçlayan bir feminizme yol açtı. 18. yüzyılın sonlarında cılız bir şekilde ortaya çıkan feminizm, 19. yüzyılın ikinci yarısında güç kazanmaya başladı, kadınlar, eşit yurttaşlık, eğitim hakkı, kadın emeğinin sömürüsü vb. konularda seslerini daha güçlü olarak çıkarmaya başladılar.

Toplumdaki sınıfsal farklılıklar toplumsal yaşamın sunduğu olanaklardan yararlanmada yoksullar aleyhine bir durum ortaya koymaktadır. Eğitim de bu kuralın dışında değildir. Kadınların eşitsiz konumu alt sosyo-ekonomik sınıflarda derinleşmekte, kadınlar eğitime erişim ve istihdama katılımda dezavantajlı konumlarını sürdürmektedirler. Ancak kadınların eşitsiz konumunun tüm toplumsal sınıfları kesen bir yönü de bulunmaktadır. Kadın hakları mücadelesinin altında yatan temel itki de budur. Toplumsal ve kültürel olarak dezavantajlarına karşın kadınların eğitim sürecine daha çok dâhil olmalarında parasız, karma okul sisteminin önemli ölçüde etkisi olmuş, karma eğitim erkeklerin daha çok olduğu eğitim sistemlerinde kadınların okullaşma olanaklarını genişletmiştir.

Karma eğitimle ilgili tartışmalar felsefi olarak 17. Yüzyıla uzanmakta ise de farklı ülkelerde farklı gelişim seyri izleyerek 19. Yüzyılda karma eğitime geçiş uygulamaları başlamış, 20. yüzyılda da yaygınlaşmıştır. Bugün hala İslam coğrafyasında, ABD’de de ve bazı Avrupa ülkelerinde tek cinsiyetli eğitim uygulamalarına rastlanmaktadır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1979 yılında kabul ettiği ve Türkiye’nin 1985 yılında imzaladığı “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin kadının eğitim hakkını düzenleyen 10. Maddesinde taraf devletlere karma eğitime dönük yükümlülükler getirilmektedir. Bu durum bazı ülkelerde tek cinsiyetli eğitim modelinin hala sürmesinin kadının eğitim hakkına yönelik bir tehdit olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.

Karma eğitimin yaygınlaşmasında birbirleri ile ilişkili nedenler bulunmaktadır. Bunlar 5 noktada toplanabilir:

1. Sanayi Devrimi ile birlikte kadın işgücüne olan ihtiyaç arttıkça, kadınların eğitim talebi de yükselmiştir. Karma eğitim bu talebi karşılamada daha işlevsel ve ekonomik bir model olarak görülmüştür.

2. Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünün yansımasıyla oluşan kadına özgü meslekler, erkeğe özgü meslekler ayrımı kadınların geçmişte erkeklerin yaptığı işlerde başarılı olduklarının anlaşılması ile giderek ortadan kalkmaya başlamıştır. Bu durum kadın ve erkeklerin aynı programlara devam etmesinin yolunu açmıştır. Yine de mesleki eğitim karma eğitim uygulamalarına karşı en dirençli eğitim alanı olmuştur.

3. Bilimsel kanıtlar kadın ve erkeğin entelektüel yetenekleri arasında bir fark olmadığını ortaya koymuştur. Geçmişte kadının eğitimden uzak tutulmasında gerekçe olarak gösterilen yetenek farklılığının bilimsel olarak geçerli olmadığı görülmüştür.

4. Kuşkusuz en önemli etken dini referansları esas alarak kadını kamusal alandan uzak tutan değerler sisteminin gücünü yitirmesidir.

5. Eğitim sürecinin eşitlenmesine, aynı programa devam etme hakkının elde edilmesine olanak sağlayan olarak karma eğitim hakkının elde edilmesinin arkasında güçlü bir kadın hareketinin olduğu da unutulmamalıdır. Feminist hareket açısından karma eğitim, geleneksel cinsiyet rollerini kabul eden değerler sistemine karşı önemli bir kazanımı ifade etmektedir. Bu anlamda karma eğitim eşitlik fikrini merkeze aldığı için toplumcu dünya görüşü ile de örtüşmektedir.

Osmanlı’da kız ve erkek çocukları ilköğretimde birlikte eğitim görüyorlardı. Kız ve erkek okullarının ayrışması Tanzimat döneminde Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile gerçekleşti. İkinci Meşrutiyet Dönemi ise kadın hakları ve eğitimi ile ilgili tartışmaların yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. Avrupa kadın hareketinin de etkisiyle kadın dernekleri kurulmaya başlamış, kadın dergileri çıkarılmış ve bu dergilerde kadın haklarını savunan yazılar yazılmıştır.

Cumhuriyet öncesi dönemde karma eğitim tartışmaları 2. Meşrutiyet dönemi olan 1900’ler sonrası gündeme gelmiştir. Bu dönem aynı zamanda okul sayısının arttığı bir döneme denk düşmektedir. Avrupa’da benzeri tartışmaların yaşandığı Aydınlanma dönemine göre bir gecikme söz konusu olsa da bu gecikme tartışmaların arkasında Aydınlanma döneminin eşitlik, özgürlük, adalet kavramları ile gündeme gelen fikri yapısının olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Kadınların eğitimi açısından kitleselleşmiş bir süreci ifade etmese de üniversite düzeyinde karma eğitimin Cumhuriyet öncesi dönemde gerçekleşmiş olmasının Aydınlanmacı bir anlayışın yansıması olduğunu söylemek mümkündür. Karma eğitim eşitlik mücadelesinin önemli bir bileşeni olarak gündeme gelmiş ve arkasında giderek güçlenen kadın hareketinin itici gücünü bulmuştur.

Cumhuriyet öncesi dönemde kimi karma eğitim uygulamalarına rastlansa da yasal dayanaklarının oluşturulması, eğitimin farklı basamaklarında karma eğitim uygulamalarının yaygınlaşması Cumhuriyet sonrası dönemde olmuştur.1926-1929 yılları arasında Milli Eğitim bakanlığı yapan Mustafa Necati herhangi bir yasal düzenleme olmaksızın ortaokullarda karma eğitimi başlatmıştır.

Karma eğitimle ilgili önemli bir dönüm noktası 1940 yılında kurulan köy enstitüleridir. Enstitüler Türkiye’de kırsal kesimde, kız çocuklarının eğitiminin son derece sınırlı olduğu, kızların eğitimi için toplumsal talebin olmadığı bir dönemde kız çocuklarına erkeklerle aynı eğitim yerleşkesinde eğitim verilen ilk yatılı karma eğitim uygulamasıdır. Köy enstitülerinde kız erkek öğrencilerin ayrım gözetilmeksizin eşitlikçi bir yaklaşımla yetiştirilmesi, birlikte sosyalleşmeleri, iş başında yaparak öğrenmeye dayanan eğitim yöntemleri, öğrenciler arasında karma eğitimin kolaylıkla kabul edilmesini sağlamıştır. Ne yazık ki Cumhuriyet karşıtı gerici güç odaklarının Köy Enstitülerine karşı yürüttükleri kampanyada karma eğitim karşıtlığı önemli bir yer tutmuştur.

Eğitim tarihimizde karma eğitimi yasal güvence altına alan en önemli gelişme 1973 yılında çıkarılan Milli Eğitim Temel Kanunu’dur. Kanunun 15. maddesinde “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Eğitimin türüne imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız ve erkek çocuklara ayrılabilir” denilerek karma eğitim sistemin temel ilkesi haline getirilmiştir.

Türkiye’de çağdaş dünyanın modern yurttaşını yetiştirmeyi amaçlayan Cumhuriyetin kurucu kadroları, eğitim alanında kadın-erkek eşitliğinin yolunu açan önemli girişimler gerçekleştirmişlerdir. Millet mektepleri, Halkevleri, Köy Enstitüleri gibi eğitim kurumları aracılığıyla yalnızca okul eğitimini esas almamışlar, yetişkin nüfusun bu dönüşümde etkili olduğu bilinci ile hareket etmişlerdir. Bu değişim ve dönüşüm yönetim kadrolarının içinde bulunduğu karşı devrimci güçler tarafından engellenmeye çalışılmıştır. 1950’den sonra iktidara egemen olan karşı devrimci anlayışın, Köy Enstitülerine karma eğitimi hedef alan bir biçimde saldırması bunun tipik bir örneğidir. Cumhuriyetin her döneminde karma eğitime karşı olanlar dini ve ahlaki gerekçeler öne sürmüşlerdir. Günümüzde buna bilimsel olarak kanıtlanmamış pedagojik gerekçeler de eşlik etmektedir. 2014 yılına toplanan 19. Milli Eğitim Şurası’nda, iktidar partisine yakın bir sendika tarafından karma eğitimin kaldırılmasının teklif edilmesi Cumhuriyet karşıtlığını gözler önüne sermektedir. Türkiye’de tarihsel sürecin hiçbir döneminde halk karma eğitime karşı olmamış, karma eğitime karşı halkın direniş gösterdiği bir uygulamaya rastlanmamıştır. Nitekim Köy Enstitülerinde karma eğitimin kaldırılması kız öğrenci sayısında bir artışa değil azalmaya neden olmuştur.

Prof. Dr. Meral Uysal

Paylaş:

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Eleştirel Pedagojinin Gelişiminde Bir Kilometre Taşı: Kapitalist Amerika’da Eğitim