Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişiklerle ilkokullarda sınıf tekrarı konusu yeniden gündeme geldi. Özellikle sınıf tekrarına, öğretmenin, okul yönetiminin, uzmanlardan oluşan bir değerlendirme komisyonunun değil de velinin “yazılı talebi” veya yeni değişiklikle ifade edildiği gibi “ders yılı bitimine bir hafta kalıncaya kadar okul müdürlüğüne vereceği dilekçe” ile gerçekleşmesi kafalardaki bazı soruları yeniden gündeme getirdi . (1) Sınıf tekrarı gibi tamamen, gözlem, inceleme ve bilimsel bilgiye dayalı karar gerektiren konuda velinin yetkili kılınması ne kadar doğrudur? Bu soruya cevap vermek için okula kayıttan başlayarak bazı noktalara değinmek gerekiyor. Çünkü eğitim-öğretimde her konu/olgu mutlaka başka konularla/olgularla ilişkilidir.
Okul Olgunluğu
Çocuğun okula başlamasını fizyolojik, zihinsel, duygusal, toplumsal, beceri yani iş yapabilme açısından gelişmesini ifade eden “okul olgunluğu” kavramıyla ifade ediyoruz. Bunları saptamak için geliştirilmiş testler doğrultusunda yapılacak gözlemler, ölçme ve değerlendirmelere göre öğrencinin okula kaydı yapılmalıdır. Bizde okula kayıt, çocukların okul olgunluğuna ulaşıp ulaşmadığının tespiti yapılarak olmuyor. Uygulama yaş üzerinden gerçekleşiyor. 72 aya ulaşan çocuklar okula kaydediliyor. Oysa çocukların bazıları biyolojik ve psikolojik açıdan okul olgunluğuna ulaşmamış olabiliyor. Doğal olarak bu çocuklar okullarda kendilerinden beklenen uyumu gösteremiyor. Arkadaşlarıyla ilişki geliştirmekte, öğrenmede istenilen gelişimi yakalayamıyor.
Kendi Yaş Grubu İçinde Yetiştirme Esastır
Zorunlu eğitimde öğrencilerin kendi yaş grubu içinde yetiştirilmesi esastır. Bu ilke, zorunlu eğitimin ilkokul, sonrasında ilköğretim olarak tanımlandığı ve uygulandığı zamanlarda ilgili mevzuatta (ilkokullar, ilköğretim kurumları yönetmeliği) yer almıştır. Ortaöğretimin de zorunlu hale gelmesiyle bu ilkenin bazı sorunları da beraberinde getirdiği görülmüştür. Bu ilkeye dayalı öğrenci başarısını ölçme ve değerlendirme zorunlu eğitime giren her öğrencinin başarısı düzeyi istendik bir düzeye ulaşmadan sistemin dışına çıkmasına yol açmıştır ki bu da yükseköğretime hazır olma da yetersizlik gibi önemli bir sorunun kaynağı olmuştur.
Sınıf Tekrarı Sorunu
Milli Eğitim Bakanlığı, uzun zamandır ortaöğretimde başarıyı arttıracağı, devam ve devamsızlığı düzene koyacağı, disiplini sağlayacağı düşüncesiyle sınıf geçmeyi zorlaştırma sınıf tekrarını kolaylaştırmayı ilke olarak benimsemiştir.(2) Bakanlığın bu konudaki her adımı basında “sınıf tekrarı geliyor” başlığıyla müjdeli habermiş gibi sunulmuştur/ sunulmaktadır.
Bakanlık bu konuda her sınıfta, sınıf tekrarı için gerekli derslerin sayısını azaltır ya da çoğaltır, sınıf tekrarında etkili olan devamsızlık nedenlerini yeniden düzenler. Ancak sorun bir türlü çözülmez. Sınıf tekrarını kolaylaştırdığınızda okullarımızın fiziki donanımı yetersiz olduğundan kendiliğinden kalabalık sınıflar sorununa yol açmakta, disiplin sorunlarını arttırmaktadır. 2005-2006 öğretim yılında sadece lise birinci sınıflarda 275 bin 947 öğrenci sınıf tekrarı yapmaktaydı. Okullarda bu öğrencilerin diğer öğrencileri olumsuz etkilediğinden hareketle ayrı sınıflar açılmıştı . (3) Bakanlık, sınıf tekrarından kaynaklanan sorunu aşmak için ek sınavlar, sınıf tekrarı yapacak olanlar için ders sayısını belirleme yetkisini öğretmenler kuruluna verme gibi yollara başvurur. Özellikle 9 sınıflardaki yığılmayı aşmak için okul müdürleri üzerinden öğretmenlere öğrencilerin sözlü sınavlarını yüksek vererek geçirmelerini sağlamaları noktasında telkinlerde bulunur.
Ülkemizde sınıf tekrarı önemli bir sorundur ve biz bu sorunun boyutlarını, yayılımını tam olarak ve istenilen biçimde görememekteyiz. Sorunun kendisine ve sonuçlarına karşı gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Devamsızlık ve sınıf tekrarı üzerine yapılan araştırmalarda da sağlıklı verilerin olmadığı dile getirilmiştir. (4) Sınıf tekrarı yapan öğrencilerle ilgili verilerde Bakanlığın zamanla kamuoyunu bilgilendirmek yerine verileri saklama yoluna gitmesi elbette gerçeği, gerçeğin ortaya çıkardığı olumsuzlukları ortadan kaldırmıyor, görünmez de kılamıyor. (5)
İlkokulda Sınıf Tekrarı
(6)
Tekrar ilkokullarda sınıf tekrarı konusuna dönersek, belirtmeliyiz ki ilkokulda öğrenci başarısının değerlendirilmesi bir veya birkaç ders başarısızlığı üzerinden olmaz. Programlarda öngörülen derslerin tümü ve ders dışı etkinlikler dikkate alınır. Esas olarak öğrencilerin ilgi, beceri ve yeteneklerinin ilerleyip ilerlemediği değerlendirilir. Çünkü öğrenci ancak ilgi, yetenek ve becerileri ölçüsünde yetiştirilebilir.
Bir öğrenciye sınıf tekrarı yaptırılması “sınıfta kalma” deyiminin içerdiği olumsuz anlamdan bağımsız olarak kolay karar verilebilecek bir konu değildir. Bu konudaki temel ilke şudur: Öğrencinin sınıf tekrarı yapması kararı mutlaka çocuğun yararına olmalıdır. Bu yararın nasıl olacağı konusunda kararı alanların netleşmiş olması, kararlarına dair bir kuşku taşımamaları gerekir.
Kararın alınmasında elbette öğretmen en etkili kişidir. Onun gözlemleri, öğrenci hakkında oluşturduğu notlar karar almaktan çok karar alma sürecinin başlatılması noktasında etkilidir. Çünkü öğrencinin durumu, öğretmenin raporu, okul psikoloğunun değerlendirmesi ve velinin görüşleri üzerinden okul yönetiminin alması gereken bir karardır. Kararı veren okul olacağı için de sorumluluk okulundur.
Zorunlu Eğitim ve Okulun Sorumluluğu
Bizdeki sorun, sınıf tekrarı kararının velinin talebine indirgenmiş olmasıdır. Veliden böyle karar için yazılı talep istemek zorunlu eğitimin ruhuna aykırıdır. Devletin eğitim öğretim faaliyetleri kamusal hizmet olmasına karşın zorunlu eğitimde çocuklar, veliler, yurttaşlar tercihlerine göre bu hizmetten yararlanan tüketiciler değildirler.(7) Çünkü zorunlu eğitim, katılım koşulları kanunla belirlenen çocuğa karşı ailenin ve devletin bir yükümlüğüdür. O nedenle veliler zorunlu eğitim yaşına gelmiş çocuklarını ilkokula yazdırmakla zorunlu tutulur. Veli bunu yapmadığında kendisi hakkında TCK’nın 233. Maddesinin birinci fıkrası işletilir. (8)
Anayasa ve kanunların yurttaş için zorunlu tuttuğu yükümlükler, ulusun, devletin var oluşu açısından yurttaşların haklarını kullanabilir hale gelmesi bakımından üstün yarar görülen konulardır. Bir konunun zorunlu yükümlülük haline gelmesi eşitlik ilkesinin merkeze alınmasıyla gerçekleşir.
Çocuğun sınıf tekrarı yapmasına ilişkin kararda sorumluluk, velinin değil okulundur. Okul okuldur, aile ailedir. Ne okul ailenin, ne de aile okulun yerini tutabilir. Elbette zorunlu eğitim ailenin sorumluluklarını azaltmaz. Tam tersine Okul Aile Birliği üzerinden okula karşı sorumluluklarını arttırır. Ancak bu durum okulun üstlendiği sorumluluklar gereği, okulu aileye tabii kılıcı biçimde olamaz. Zorunlu eğitimde anne-babalar daima okuldaki eğitime yardımcı konumdadırlar. Okul kendi karar alma yetkisini devredemez.
Okul, sınıf tekrarı kararı verirken çocukta gözlenen geri olma durumunun ancak okuldaki eğitim yoluyla giderilebileceğinden ve mevcut haliyle bir üst sınıfın gerektirdiği becerileri gösteremeyeceğinden emin olmalıdır.
Okul Yaşamında Her Türlü Karar Okula Aittir
Özellikle ilkokulda sınıf tekrarı doğru karar verilmez ise kesinlikle yararlı bir uygulama değildir. Genellikle çocukların akademik başarılarında ve öz saygılarında olumsuz sonuçlar doğurur. Öğrencinin motivasyonunu olumsuz etkiler. En olumsuz sonucu da öğrencinin yaşıtlarından kopmasına neden olmasıdır. Bu kopuş, onun bütün bir yaşamını etkiler. Bir yıl geride kalmak, toplum içindeki yaşamda bir yıl geriden gitmek demektir. Sınıf tekrarlamak, sosyal açıdan adaletsiz, akademik gelişim bakımından etkisizdir . (9) Bunu bir ilaç gibi düşünebiliriz. İlaç hastayı iyileştirmiyor ama yan etkileri hastanın diğer bütün organlarını olumsuz etkiliyor ve hastanın hayatını alt üst ediyor.
Kabul edelim ki eğitimde her kararın arkasında araştırmaya, incelemeye dayalı bilimsel bilgi bulunur. Velinin bu bilgilere sahip olması beklenemez. Okul, çocuğun okul yaşamı hakkında anne-babaları bilgilendirir, onları aydınlatır. Onlar da çocuklarının ev yaşamı hakkında okula bilgi verir. Dolayısıyla okul-aile ilişkisinde aile okula daima yardım eden konumundadır. Bu ilişki okulun sorumluluğunu azaltmaz.
Sonuç olarak sınıf tekrarı konusunda kararı veliye bırakmak doğru bir uygulama değildir.
(1) Son değişiklikle birlikte ilgili yönetmeliğin maddesi: “Öğrenci başarısının değerlendirilmesi MADDE 31 – (1) (Değişik: RG-17/1/2025-32785) İlkokullarda öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılmaması esastır. Ancak okul müdürlüğünce, istenilen yeterlilik düzeyine ulaşamamış öğrencilerin velilerine sınıf tekrarı ile ilgili olarak mayıs ayında yazılı, e-posta veya kısa mesaj (SMS) ile bilgilendirme yapılır. Yapılan bilgilendirme üzerine velinin ders yılı bitimine bir hafta kalıncaya kadar okul müdürlüğüne vereceği dilekçe ile sınıf tekrarı yaptırılabilir. Sınıf tekrarı ilkokul öğrenimi süresince bir kez yapılır. Okula hiç devam etmeyen öğrenciler ve ilkokulda tüm derslerden Gelişim Raporundaki bilgileri girilmeyen öğrenciler ile bu Yönetmeliğin 27 nci maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen mazeretler dışında okula en az bir dönem devam etmeyen öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılır.”
(2)https://www.meb.gov.tr/2023-2024-egitim-ogretim-yilina-hayata-gecirilen-bircok-yenilik-damgasini vurdu/haber/34055/tr
(3) Konuyla ilgili İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın soru önergesi https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D22/Y5/T7/WebOnergeMetni/bc79cd18-37a3-4a50-8fdc-c80184f7ca11.pdf, Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D22/Y5/T7/WebOnergeMetni/61de6008-b0f7-448b-857b-5de4ecf3459d.pdf
(4) Özcan Sezer, “Sınıf Tekrar Eden Öğrencilerin Bazı Demografik Özellikleri İle Bu Öğrenciler Ve Öğretmenlerinin Sınıf Tekrar Etme Hakkındaki Görüşleri” İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Güz 2007, 8(14), 31–48.
(5) Kayseri milletvekili Aşkın Genç’in sorduğu soru şöyle “2023-2024 eğitim-öğretim yılı sonunda, Türkiye genelinde sınıf tekrarına kalan öğrenci sayısı kaçtır? Bu öğrencilerden kaçı devamsızlık nedeniyle sınıf tekrarına kalmıştır?” (https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D28/Y2/T7/WebOnergeMetni/c31031df-eb5e-4703-86b5-da350f04ec0b.pdf ) Bakanlığın verdiği cevap MEB istatistiklerinde yer alan tablolara bakın biçiminde. (https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D28/Y2/T7/WebOnergeMetni/fe71997b-e9c9-4883-9fb7-771502520993.pdf ) Oysa sorun o tablolarda kaç öğrencinin sınıf tekrarı yaptığı bunların illere göre dağılımı, sınıf tekrarı yapma nedenlerinin yer almamasıdır. TBMM soru önergelerine verilen cevaplar MEB için tarihsel belgedir. Ciddiyetsiz cevaplar gelecekte bu dönemin nasıl işlediğinin en iyi belgeleridir. Hüseyin Çelik aynı soruya verileri paylaşarak, ne yapacağını açıklayarak cevap verirken sonrakiler deyim yerindeyse hikaye anlatmayı seçiyor.
(6) Burada ele almaya çalıştığımız çocuklar ilkokula kaydı yapılan çocuklardır. Özel eğitime tabii çocuklar değildir.
(7) Zorunlu eğitim adı altında öğrencilerin önüne farklı programlar uygulayan okullar koymak baştan yanlıştır. Zorunlu tutma, zorunlu olanlara farklı okul, program tercih hakkı veriyorsa zorunlu olmanın koşullarını ortadan kaldırır. 2012 yılından bu yana eğitim sistemi zorunlu eğitim süresini arttırırken, okul, program ve ders çeşitliliği yaratarak zorunlu eğitimin tüm koşullarını ortadan kaldırmıştır. Bir çocuk ilkokulda müzik ilkokuluna gidecekse onun için yurttaşlık eğitiminin gereği olan müzik dersi zorunlu ders olamaz, kaçınılmaz olarak meslek dersi haline gelir. Ayrıca bu uygulamayla müzik dersleri bir grup öğrenci için tercihe konu olabiliyorsa yurttaşlık görevinin gereği olan ilkokulda müzik dersi zorunlu ders olma özelliğini kaybeder. Bu derslerin programlarının farklılaştırılması çalınan minareye kılıf uydurmaktır. Zorunlu eğitimde öğrencilerin farklılaştırılması değil bütünleştirilmesi esastır. Buna karşılık öğrencilerin ilgilerindeki farklılıklar çeşitli etkinliklerle desteklenir, çocuğun ilgisi onun mesleği haline getirilmek için planlı, özel programlara dayanan bir çalışmaya girilmez. Bugün müzik için ayrı okul düşüncesi, müziğin küçük yaşta gelişmesine dayandırılmaktadır. Ki bu doğrudur, müziğe, resme, spora ilgi ilkokul öncesinden başlayan bir süreçtir. Okul öncesinden başlanarak bu ilgilerin desteklenmesi çocuğun ve kamunun yararınadır. Sorun bu ilgilere dayalı okulun kurulmasıdır. Ayrıca bu ilgiler okul dışı faaliyetlerle de gerçekleştirilebilecek özelliklere sahiptir. Bu uygulama zorunlu eğitimdeki program bütünlüğü ve kesintisizliği ilkesini ortadan kaldırdığından yarın Kur’an ilkokulunun açıldığını da görürsek şaşırmamak gerekir.
(8) “Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali/ Madde 233- (1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
(9) Bu konuda sayısız yerli ve yabancı araştırmalar bulunmaktadır. İlkokullarda sınıf tekrarının yararlı olmadığı olumsuz görüşler doğurduğu 1900’lerin başından beri iyi bilinen bir konudur.