Eğitim Piyasalaşıyor 30 Aralık-5 Ocak 2025

Kategori : Güncel

MEB 2025’e Hızlı Başladı

2025 yılının ilk haftası siyaset, ekonomi ve eğitim alanlarında gündem oldukça yoğundu. 2025 yılının ilk haftasına eğitim alanında iki önemli yönetmelik değişikliği ile başlamak durumunda kaldık. 2 Ocak tarihinde Gençlik ve Spor Bakanlığı Kredi Yönetmeliği, 3 Ocak tarihinde de MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişiklikler yapıldı. Milli Eğitim bakanının kimi basın mensuplarına sene sonunda yapmış olduğu açıklamaların içeriği de ayrıca geride bıraktığımız hafta oldukça fazla tartışıldı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli teması ile düzenlenecek olan 1. Uluslararası Eğitim Kongresi, öğretmen ve yönetici görevlendirme ve atama takvimi ile mevsimlik tarım işçisi ve göçer ailelerin çocuklarının eğitime erişimi ile ilgili alınan önlemler de ayrıca geçen haftanın diğer eğitim başlıklarıydı.

Lisansüstü Eğitim Artık Daha Zor

Resmi Gazetede 2 Ocak tarihinde yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle lisansüstü öğrenim gören öğrencilere öğrenim kredisi geri ödemesinde yönetmeliğin önceki halinde tanınmış olan erteleme hakkı kaldırıldı. Yönetmeliğin önceki halinde öğrenimine ara vermeden lisansüstü eğitime başlayanların kredi borcu geri ödemesi lisansüstü eğitim bittikten iki yıl sonra başlıyordu, eğitimine devam etmeyenler için ise borç ödeme mezuniyetten iki yıl sonra başlıyordu. Diğer bir ifade ile yönetmeliğin önceki hali lisansüstü eğitimi teşvik etmek ve desteklemek için kredi borcunun ödenmesini erteleme hakkını içeriyordu.
Yapılan değişiklikle lisansüstü eğitim yapanlara tanınan borç ödemesinin ertelenmesi hakkı kaldırıldı ve yönetmeliğin yeni hali ile lisansüstü eğitim yapanların da mezuniyetlerinden iki yıl sonra borç ödemeye başlaması düzenlenmiş oldu. Bu düzenleme ile lisansüstü eğitimin teşvik edilmesi ve desteklenmesine dayalı politika sonlandırılmıştır.

Detay gibi görünen ancak oldukça önemli olan bu adımla yükseköğretim mezunları için yeni bir politika uygulanmaya başlanacaktır. Bu yeni politika kısaca, lisans mezunlarının lisansüstü eğitim yapmak yerine işgücüne dahil olmaları, yani hızla çalışmaya başlamaları olarak yorumlanabilir. Ancak, işsizlik oranlarının oldukça yüksek olduğu ve ekonomik krizin ciddi etkilerinin görüldüğü bir dönemde lisans mezunları için iş bulmak gerçekten zor olacaktır. Eğitim giderlerinin ve yaşam maliyetlerinin yüksekliği dikkate alındığında, öğrenime devam etmek pek çok öğrenci açısından neredeyse olanaksız hale gelmektedir. Bu durumda öğrencileri desteklemesi ve onların eğitim giderlerini karşılaması gereken kamu yönetiminin bir an önce alacaklarını tahsil etmeyi seçmiş olmasını kabul etmek mümkün değildir. Ekonomik krizin faturasını öğrenciler değil krizin sorumluları ödemelidir. Bu yönetmelik değişikliğinin acilen geri alınması ve öğrenimine devam etmek isteyenleri destekleyici sosyal ve ekonomik önlemlerin alınması gerekmektedir.

Eğitimin Her Alanı Piyasalaşıyor

MEB, 3 Ocak tarihinde özel öğretim kurumları yönetmeliğinde oldukça hacimli bir değişiklik gerçekleştirdi; yürürlükte olan kimi uygulamalarda değişiklikler yapıldı ve kimi yeni kurumların açılmasına dönük düzenlemeler yayınlanan değişiklikle resmiyet kazanmış oldu. Bu değişikliklerde en fazla dikkat çeken ve en yoğun tartışılan ise “özel rehberlik ve psikolojik danışma merkezleri” oldu.

Rehberlik ve psikolojik danışma merkezleri yönetmelikte şu şekilde tanımlanmaktadır: “ Bireylerin kendilerini tanımalarına, karar verme ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine, psikolojik iyilik hallerini artırmalarına yönelik bireysel ve/veya grupla profesyonel olarak psikolojik desteğin sunulduğu, rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında bireylerin kendilerini geliştirmelerine, mesleki bilgi ve becerilerini artırmalarına dönük eğitimlerin verildiği özel öğretim kurumları”.
Yönetmeliğin ekinde ise bu kurumların verecekleri eğitim başlıkları sıralanmış; söz konusu kurumlar pek çok başlığın yanında “manevi iyi oluş, manevi başa çıkma, yaşamda anlam/anlamlı yaşam, diğerkamlık ve şükran ve minnettarlığı geliştirme” gibi başlıklarda da eğitim verecekler. Öncelikle bu başlıklarla kurumun tanımı arasında bir bağ olmadığının altını çizmek gerekir.
Bu başlıklarla verilecek olan eğitimlerin eğitimde yaşanan dinselleşme sürecinin parçası olacağı ve bu başlıklarda eğitimlerin verilecek olmasının ileride aynı başlıkların okul ortamına, örgün eğitime taşınmasına da zemin oluşturacağını tahmin etmek güç değildir.

Ayrıca bu alanın piyasaya açılmasının bu yönetmelikle sağlanmış olması rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin ticarileşmesine hizmet edeceği ve bunun da hizmetin niteliği ile ilgili değişikliklere neden olacağı da görülmelidir. Her ne kadar bu değişiklik özel öğretim alanında ticari faaliyet gösterme hedefi olanları memnun etse de durumun çok olumlu olmadığı önceki örneklere bakıldığında görülecektir. Eğitimin ticarileşmesi eşitsizlikleri derinleştirmekte ve bu durumda eğitim çıktıları açısından kabul edilemez sonuçlara neden olmaktadır. Bu açıdan da söz konusu değişikliğe mesafeli yaklaşmak anlamlı olacaktır.

Söz konusu başlıklarda verilecek eğitimlerle kurumun hizmet alanı arasındaki muğlak bağ kaçınılmaz olarak bu alanda yürütülecek faaliyetin ne olacağı ile ilgili belirsizlikler ve tartışmalar yaratmıştır. Yönetmelikte yapılan diğer değişikliklerle birlikte söz konusu kurumla ilgili gelişmeleri yakından izlemek gerektiği açıktır.

Algı Oluşturmaya Devam

Milli Eğitim Bakanı ve kurumsal olarak MEB, eğitimle ilgili haberleri ve gelişmeleri kamuoyu ile doğrudan paylaşmak yerine sürekli olarak birkaç gazeteci aracılığıyla kamuoyuna duyurmaktadır. 2024 yılının sonunda da yine kimi gazetecilerle bir araya gelen Milli Eğitim bakanı, eğitimle ilgili bazı açıklamalar yaptı. Açıklamaların geneline bakıldığında üç başlığın çok önemli olduğu görülmektedir.

Milli Eğitim Bakanı, LGS ile ilgili olarak “LGS’de değişiklik var veya yok demek yerine yapılan değişikliklere odaklanın” diyerek aslında değişiklik yapılacağını ifade etmiş oldu. Bakan, velilere MEB’in yaptığı değişiklikleri takip etmelerini önererek Maarif Modelini işaret etti. Bu durumda Maarif Modeline uygun bir LGS ve tabi ki YKS beklemek gerçekçi olacaktır. Zaten kendisi tartışmalı bir modelin şimdi de gençlerin geleceğini belirleyecek olmasının ayrıca tartışılması gerektiği ortadadır.

Bakan, ikinci olarak okul önlerinde kumanya dağıtılmasını doğru bulmadıklarını ve bunu yapanların MEB ile protokol yapması gerektiğini ifade etti. Öğrencilere bir öğün okul yemeği verilmesini doğru bulmadığını kimi gerekçelerle daha önceden ifade eden Bakan anlaşılan o ki özellikle muhalif belediyelerin okul önlerinde öğrencilere yemek yardımı yapmasından rahatsız.
2024 yılında 1 milyon 29 bin öğrenciye yemek sağlandığını ifade eden siyasi iktidar aslında kamu okullarında eğitim alan 15 milyona yakın öğrenciye yemek verilmediğini de kabul etmektedir. Eğitim hakkı ancak yemek, barınma ve ulaşım hakları ile birlikte tamamlanmaktadır. Kamu kaynaklarının öğrencilere ve eğitime değil de başka alanlara ve kesimlere harcanması siyaseten yapılan tercihlerin sonucudur ve bu tercihler değişmek durumundadır. MEB, öğrencilere yemek desteği veren belediyeleri engellemek yerine bu hizmeti kendi sağlamalı veya düzenli olması için belediyelerle işbirliğini geliştirmelidir.
Bakan üçüncü olarak, mülakat mağdurları ile ilgili hukuki bir sorun olmadığını ve ek atama taleplerine dönük olarak da mülakatı boşuna yapmadıklarını ifade etmektedir. Milli Eğitim bakanı, yaşanan mağduriyet artık tüm kesimlerce kabul edilmiş olmasına rağmen ısrarla yapılan mülakatları savunmakta ve uygulamanın arkasında durmaktadır. Bir kere daha ifade edelim, bir işlemin şekli olarak hukuka uygun olması onun doğru, eşit ve adil olduğu anlamına gelmez. Yapılması gereken yanlışı kabul ederek bu mağduriyetin telafi yollarına odaklanmak olmalıdır.

Eğitimle ilgili yaşanan sorunlara kamuoyunun odaklanmaması için zaman zaman özle ilgili olmayan biçimsel kimi uygulamalar gündem yapılır; bu dönemin öne çıkarılması ve konuşulması istenen başlığı ise ilkokul birinci sınıflara karne yerine gelişim raporu verilecek olması oldu.

İlkokullarda zaten sınav yapılmıyor ve öğrencilerin karneleri de sınav notlarından oluşmuyor; öğrenci karneleri de bu anlamda zaten bir tür gelişim raporu işlevi görüyor. Bunun manşet olması veya olmasının istenmesi ise MEB sanki öğrencilerin sınav baskısından kurtulması için kimi uygulamaları yaşama geçiriyor algısının oluşması içindi. Oysa eğitim sisteminin sınav üzerine inşa edildiği ve sınavların eğitim sürecinin tamamını kapsadığı bir süreçten geçmekteyiz.

Milli Eğitim bakanı ile bir araya gelen gazeteciler keşke eğitimin gerçek sorunlarını sorsa ve bakandan bu konularda yanıt almak için ısrar etselerdi. MESEM uygulamasında yaşamını yitiren çocukları; ÇEDES ve diğer protokollerle eğitim alanında faaliyet gösteren cemaat ve vakıfları; ataması yapılmayan öğretmenleri; okulların temizlik sorununu, okula aç gelen öğrencileri, karanlıkta okula gitmek zorunda kalan milyonları, taşımalı eğitime getirilen kısıtlamayı ve diğer konuları sorsalar gerecekten anlamlı olurdu.

Her Şey Maarif Modeli İçin

MEB, 3-4 Haziran 2025 tarihinde Ankara’da Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli temasıyla 1. Uluslararası Eğitim Kongresini düzenleme kararı aldı; kongrenin amacı Maarif Modeli uygulamalarını değerlendirmek, aksayan yönlerine ve modelin daha iyi anlaşılmasına dönük öneriler geliştirmek.

Bugüne dek modelin kabulü ve uygulanması için çeşitli faaliyetler yürüten MEB’e anlaşılan o ki bu faaliyetler yeterli gelmemiş ve böylesi uluslararası bir organizasyon yapma gereği duyulmuş. Ayrıca kongrenin onursal başkanı Milli Eğitim bakanı, yani o tarihe dek MEB’de bir bakan değişikliği olmaması gerektiği de bu planlama ile ifade edilmiş oluyor.

Bu kadar tartışmalı bir modele dönük bu türden faaliyetlerle rıza üretmek, kabul edilmesini sağlamak mümkün değildir. Üzerinde toplumsal uzlaşı olmayan, bilimsel yöntem ve süreçlerle üretilmeyen ve bilimsel içeriğe sahip olmayan bir modelin kongreler ve toplantılarla kabul edilmesi sağlanamaz.

Proje Okul Keyfiliği Sürüyor

Proje okullarına yapılan atamalarda ve görevlendirmelerde yaşanan keyfilik devam ediyor; doğrudan bakana bağlı olan bu okullara yapılan atamalarda objektif kriterler ve denetlenebilir ölçüler olmamasından dolayı uygulamanın başından bu yana bu okullar kadrolaşma alanı olarak kabul edildi. MEB, 2025 yılı atama takvimini açıkladı ve yayınlanan takvimde proje okullarına yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri de bulunuyor.Bu yıl yapılacak olan atamalar ve görevlendirmelerde de önceki yıllarda yürürlükte olan mevzuat kullanılacağından, sonucun da benzer olması şaşırtıcı olmayacaktır. Proje okulu uygulamasının mutlaka tartışmaya açılması ve bu uygulamanın sonlandırılması gerekmektedir.

Sürekli Mağdur Olanlar

Mevsimlik tarım işçisi ve göçer ailelerin çocukları her alanda olduğu gibi eğitim alanında da en fazla mağdur olan kesimlerden biridir. Zaman zaman MEB bu konuya dönük kimi önlemler alsa, kimi düzenlemeler yapsa da bu ailelerin çocuklarının nitelikli kamusal eğitime erişemedikleri hatta eğitim hizmetinden hiç yararlanmadıklarını ifade etmek gerekir.

Sosyal ve ekonomik politikalarla desteklemeden sadece kimi şekli önlemler ve düzenlemelerle bu alanda yaşanan sorunun çözülemeyeceği açıktır. MEB, 4 Ocak tarihinde yaptığı açıklama ile bu alanda yaşanan sorunların çözümü için kimi planlamaların yapıldığını belirtti. Ancak yapılan açıklamada somut ve gerçekten sorunun çözümüne dönük her hangi bir adım belirtilmemiştir. Bu konunun acilen önemli bir sorun olarak kabul edilmesi, geçerli ve etkili çözümler üretilmesi gerekmektedir.
Tüm öğrencilerin eğitim hakkından tam ve eşit yararlandığı bir yıl olması dileğiyle, görüşmek üzere…

Paylaş:
Etiketler : 1. Uluslararası Eğitim Kongresi, lisansüstü öğrenim gören öğrencilere öğrenim kredisi geri ödemesinde, rehberlik hizmetileri özelleşiyor

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Eğitimde “Tevhîd-i Tedrisat”tan “Tedrîs-İ Medresat”a
Ziya Toprak: Misyoner Öğretmenden Teknisyen Öğretmene Öğretmenliğin Söylemsel Dönüşümü