Hareket etmenin ve fiziksel aktivitenin önemi her geçen gün daha fazla anlaşılmasına rağmen, özellikle okullarda öğrencilerin hareket etmesi önünde birçok engel bulunmaktadır. Bu engellerin en temel sebeplerinden biri, okullarda akademik başarıya verilen önceliğin, beden eğitimi ve fiziksel aktiviteye ayrılan zamanı kısıtlamasıdır. Okullar, akademik başarı odaklı bir yaklaşımla öğrencilerin fiziksel aktiviteye ayırabilecekleri zamanı daraltırken, bu duruma öğretmenler, veliler ve okul idarecileri de katkıda bulunur. Veliler, öğretmenler, okul yöneticileri, politika yapıcılar özellikle okul öncesi ve ilkokul düzeyinde, beden eğitimi dersleri yerine akademik derslerin daha fazla önemsenmesini bilerek veya bilmeyerek teşvik eder. Bu da fiziksel aktivite için ayrılan sürenin azalmasına imkânların sağlanmamasına yol açar. Ancak öğretmenlerin, anne-babaların, okul yöneticilerinin ve politika yapıcıların gözden kaçırdığı önemli bir nokta var.
Hepimizin bildiği, ama kısık sesle söylediği bilimsel bir gerçek: fiziksel aktivite yalnızca beden sağlığı için değil, aynı zamanda öğrencilerin konsantrasyonlarını artırır, stres seviyelerini azaltır, duygu durumlarında olumlu gelişmeler yaratır ve bilişsel becerilerini geliştirir. Yani, fiziksel aktivite sadece vücut sağlığı için değil, akademik başarı için de kritik bir faktördür.
Okullarda Spor Alanı Yetersizliği Sorgulanmıyor
Öte yandan, okullarda fiziksel aktivite için yeterli alanın veya uygun altyapının olmaması da önemli bir sorundur. Birçok okul, beden eğitimi dersleri için yetersiz ya da uygun olmayan alanlara sahiptir. Özellikle büyük şehirlerdeki okullarda arsa sıkıntısı nedeniyle öğrenciler için yeterli açık alan bulunmamakta, bu da çocukların oyun oynama ve hareket etme özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Dar sınıflar, sınırlı oyun alanları ve bakımsız spor sahaları, öğrencilerin serbestçe hareket etmelerini engelleyen faktörler arasında yer alır. Bu fiziki yetersizlikler, çocukların sadece beden eğitimi derslerinde değil, aynı zamanda teneffüslerde bile aktif olmasını zorlaştırır.
Teknoloji Çocuk Aktivitesini Düşürüyor
Günümüzde teknolojinin eğitimde yaygın olarak kullanılması, birçok avantaj sunarken, öğrencilerin fiziksel aktivitelerden uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Özellikle bazı ders içeriklerinin öğrencilerin hareket ederek, yaparak ve yaşayarak öğrenebilecekleri yapıda olmasına rağmen, teknoloji odaklı ders işleme yöntemleri, öğrencilerin daha fazla ekrana bağlı kalmalarına ve hareketsiz bir yaşam tarzına adapte olmalarına yol açmıştır. Derslerde akıllı (!,?) tahta ve bilgisayar destekli araçların kullanımı, çocukların okul süresince daha fazla oturmasına ve hareket etmelerine olanak tanımayan bir sisteme sürüklenmesine neden olmaktadır. Bu da öğrencilerin fiziksel aktiviteden uzaklaşıp hareketsiz bir yaşam tarzı benimsemelerine ve dolayısıyla sağlıksız alışkanlıklar geliştirmelerine yol açabilir.
Bu hareketsiz yaşam tarzının bir sonucu olarak, öğrenciler hem fiziksel hem de zihinsel sağlık açısından olumsuz etkilenmektedir. Teknolojinin derslerdeki artan rolü, yararları kadar zararlarını da değerlendirmeyi gerektirir. Eğitimde teknolojiyi etkin bir şekilde kullanmak önemlidir, ancak fiziksel aktivite ile dengelenmediğinde çocukların sağlıklı gelişimleri tehlikeye girmektedir. Öğrenciler ders dışı zamanlarda dahi aktif olamayınca, hareketsizlik kronik bir soruna dönüşmektedir.
Okullar Çocuklara Fiziksel Aktivite Fırsatı Sunuyor mu?
Şimdi küçük bir çocuk olduğumuzu ve okul kapısından içeri adım attığımızı hayal edelim. Okulda bize sunulan fiziksel aktivite fırsatları nelerdir? Mesela okulun bahçesi fiziksel aktivite için uygun mudur? Ülkemizdeki birçok okulun bahçesi, öğrenci sayısı ile uyumlu olmayacak kadar küçüktür. Ayrıca bu bahçelerin büyük çoğunluğu beton veya asfalt ile kaplanmış sert zeminlere sahiptir. Bu tür alanlarda koşmak ya da oyun oynamak, düşme durumunda ciddi yaralanmalara yol açabilir ve çocuklar bir daha bu alanlarda koşmak istemeyebilirler. Hadi okul bahçesinden sınıfa geçelim; sınıf içinde hareket etmek mümkün mü? Çoğu sınıf ortamı, çocukların mümkün olduğunca az hareket etmesi üzerine kurgulanmıştır. Sıralar, dar alanlar, hareketi sınırlayan fiziksel düzenlemeler ve kısıtlı zaman dilimleri çocukların hareketsiz kalmasına neden olur.
Zilin çaldığını ve teneffüse çıktığımızı düşünelim. Teneffüs süresi kısa olduğu için çocuklar hızla bir seçim yapmak zorundadır: Tuvalete gitmek mi, arkadaşlarıyla oyun oynamak mı, kantine gitmek mi? Bu kısıtlı süre, çocukların serbest hareket etmelerine yetmez. Bu döngü günler, haftalar ve yıllar boyunca devam eder ve hareketsizlik öğrenciler için bir norm haline gelir.
Peki, bu hareketsizlik içinde büyüyen öğrencilerimiz ne öğrenir? Ya da ne kaybeder? Öğrencilerin fiziksel aktiviteden mahrum kalmaları hem fiziksel hem de zihinsel gelişimlerini olumsuz etkiler. Fiziksel aktivitelerin ve beden eğitimi derslerinin göz ardı edilmesi, öğrencilere sözel ifadelerle söylenmeyen kodlar gönderir. Bu kodlar hareket/beden eğitimi/fiziksel aktivite önemli değilmiş diye çözümlenir küçük dimağlarda.
Çocuklar Neden Daha Az Hareket Eder Hale Geldi?
Okullarda beden eğitimi ve fiziksel aktivitenin önünde bulunan engeller, eskiden bu kadar büyük bir sorun olarak görülmeyebilirdi. Çünkü geçmişte çocukların okul dışı yaşantıları, hareketin, sosyalleşmenin, arkadaşlarıyla oyun oynayarak öğrenmenin doğal bir parçasıydı. Çocuklar, okuldan sonra sokakta oynayarak enerjilerini atar, psiko-motor becerilerini geliştirir ve aynı zamanda sosyo-duygusal becerilerini güçlendirirdi. Hareket etmek, sadece fiziksel gelişim değil, bilişsel ve sosyal öğrenmenin de önemli bir parçasıydı. O zamanlar okul, akademik eğitimin merkezinde olsa da, çocukların okul dışındaki hayatlarında hareketlilik ve oyun her zaman vardı. Ancak bugün artık durum böyle değil. Günümüzde çocukların okul dışında geçirdiği zamanlar, tıpkı okul içindeki gibi hareketsiz, dijital cihazlara bağlı ve kısıtlanmış bir halde geçiyor. Sokaklarda özgürce oynayan çocukların yerini, ekran karşısında oturan, hareketsiz ve izole çocuklar aldı. Artık okulda kaybedilen hareketin, okul dışı yaşamda telafi edilmesi mümkün değil. Zira dışarıda geçirilen zaman bile teknolojinin içine sıkışmış durumda. Bu dönüşüm, çocukların fiziksel aktiviteyi hayatlarının merkezinden uzaklaştırmalarına ve hareketsiz yaşam tarzına yönelmelerine neden oldu. Sonuç olarak, psiko-motor gelişimde ciddi gerilikler, duygusal karmaşalar ve bilişsel süreçlerde yavaşlamalar giderek artan bir sorun haline geliyor.
Bu durumun sadece bireysel değil, toplumsal bir yansıması var. Dünyanın dört bir yanında, çocuklar fiziksel aktivitelerini kaybettikleri için yeni ve yaratıcı fikirler kurgulamakta zorlanıyor, problem çözme becerilerinde zayıflık yaşıyorlar. Çocuklar arasında yaygınlaşan hareketsizlik, bedensel ve zihinsel gelişimi olumsuz etkiliyor. Hareketsizlik sadece fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda bilişsel ve duygusal gelişimi de sekteye uğratıyor.
Sorunun temelinde ise, insanın en temel hazinesini; bedenini unutmuş olmamız yatıyor. Beden, sadece hareketin kaynağı değil, aynı zamanda öğrenmenin, keşfetmenin ve duyguların merkezi. İnsan, bedeni aracılığıyla dünyayı duyumsar, bilgi edinir ve yaşamın tadını çıkarır. Hareket etmenin doğrudan bir öğrenme biçimi olduğunu unuttuk. Oysa beden devreye girmeden öğrenme yüzeysel kalır, haz duygusu taşımayan bir hareket ise insanı tatmin etmez. Hareketten mahrum kalan bir beden, insanı fiziksel, zihinsel ve duygusal açıdan eksik bırakır. Okullarda beden eğitimi ve fiziksel aktivitenin yeterince yer bulamaması ve okul dışı yaşamın da hareketsizlikle geçmesi, geleceğimizin yetişkinlerinin sağlıklı, yaratıcı ve mutlu bireyler olmasını engelliyor. Hareketsiz bir yaşam tarzı, yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda bilişsel gelişimi ve duygusal dengeyi de olumsuz etkiliyor. Eğer bu sorunu ciddiye almaz ve çocuklarımızı harekete teşvik etmezsek, sadece sağlıksız bir nesil değil, aynı zamanda sorun çözme becerileri zayıf, yenilikçi düşünceden uzak ve mutsuz bireyler yetiştirmiş olacağız.
Sonuç olarak, bedenin hareket etmesine izin vermeyen bir eğitim sistemi, çocukların tam anlamıyla gelişimini sağlayamaz.
Hem okul içinde hem de okul dışında hareketin teşvik edilmesi, çocukların bedensel, zihinsel ve duygusal olarak dengeli bireyler olarak yetişmesi için kritik bir öneme sahiptir. Okullar, yalnızca akademik bilgiyi değil, aynı zamanda bedenin de öğrenme sürecine dâhil olduğu, hareketin ve oyunların yer aldığı bir öğrenme ortamı sunmalıdır. Çocukların bedenleriyle öğrenmelerine fırsat tanıyan bir eğitim sistemi, onları hem daha mutlu hem de daha başarılı bireyler yapacaktır.
1 Yorum. Yeni Yorum
Emeğinize sağlık değerli kardeşim.
Son 20 yılda adına milli eğitim dediğimiz ancak bakanlığın uygulamalarıyla çocukları ve gençleri hem egitimsizleştiren hemde hareketsizleştiren bir misyon üslenmiş.
Yaptığı müfredat ve uygulamaları ile hareketsiz, asosyal, etik değerlerden uzak, fair pley davranışları bilmeyen vede düşünemeyen gençlik yetişmektedir.
Okulların fiziksel yetersizliği ve teknolojiyi de bilinçsizce,kontrolsüz kullanımda üstüne tuzu biberi oluyor.