24 Kasım Öğretmenler Günü’nü “12 Eylül icadı”, ”çakma öğretmenler günü” olarak niteleyip bu günün kutlanmasından vaz geçilip 5 Ekip Dünya Öğretmenler Günü’nün kutlanmasının yeterli olacağını söyleyenleri gelinen süreçte 12 Eylül ile hesaplaşmanın devamı anlamında iyi niyetli tavır sahibi insanlar olarak görmek çok zor.
24 Kasım Öğretmenler Günü, resmi ilanının dışında 12 Eylül ile ilişkilendirilecek bir gün değildir. AKP iktidarı döneminde nasıl Atatürk, sahte Atatürkçülerden kurtarılıp ulusun, cumhuriyetçilerin Atatürk’ü haline gelmişse Öğretmenler Günü de ilan edildikten sonra, 12 Eylülcülerin amaçlarının dışında kutlanan bir gün haline gelmiştir. 12 Eylül ile mücadeleyi esas olarak onların düşünceleri ve amaçlarıyla mücadele olarak gördüğümüzde 24 Kasım Öğretmenler Günü için bu başarılmıştır.
1981 Öncesinde Öğretmenler Günü Kutlamaları
Bu düşüncemizi gerekçelendirmek için 1981 öncesindeki öğretmenler günü kutlamalarına değinmek yararlı olacaktır. Çünkü “öğretmenler günü” 12 Eylül öncesinde de kutlanan günlerden biriydi. Eğer 1981 öncesindeki öğretmenler günü kutlamaları bilinirse 1981 yılında ilan edilen öğretmenler gününün neden öğretmenler tarafından sahiplenildiği daha iyi anlaşılır.
Bizim ülkemizde mesleklerin günü hep olmuştur. Bugün daha çok o mesleklerle ilgili kurumların kuruluş günü biçiminde olmuştur. Örneğin 14 Mart tıbbiyenin açılışıdır, günümüzde tıp bayramı ve doktorların günü olarak kutlanmaktadır. 10 Nisan modern polis teşkilatının İstanbul’da kuruluşunun yılıdır ve bugün polis günü olarak kutlanır. Öğretmenler de bu geleneğin tümüyle dışında değillerdir. 16 Mart Yüksek Öğretmen okulunun kuruluşudur ve öğretmenler arasında bu gün büyük çoğunlukla öğretmenler günü olarak kutlanmıştır. Büyük çoğunlukla diyorum çünkü ülkemizde 16 Mart, 17 Nisan gibi kurumların kuruluş gününün dışında da öğretmenler günü kutlamaları olmuştur. Örneğin İzmir Yeni Asır Gazetesi’nde yer alan haberlere göre öğretmenler, okulların açılış tarihinden bir gün öncesini 1937 yılında 14 Eylül’ü öğretmenler günü olarak kutlamışlardır.
16 Mart Neden Resmi Ulusal Öğretmenler Günü İlan Edilemedi?
Bu durumda şu soruyu sormamız gerekir: Neden 16 Mart resmi ulusal öğretmenler günü olarak ilan edilmedi ya da edilemedi?
16 Mart’ın resmi olarak öğretmenler günü ilan edilememesine iki temel nedeni olduğu düşüncesindeyiz.
Birincisi diğer mesleklerde mesleğin insan kaynağı olan kurumlar tek bir kurum iken öğretmenlik mesleği için bu hiçbir zaman tek bir kurum olmamıştır. Darülmuallimin 16 Mart 1848’te kurulduktan 12 yıl sonra Osmanlı Milli Eğitim Bakanlığı modern okullara dışarıdan öğretmen atamaya başlamıştır. Bu uygulama Cumhuriyet boyunca devam ettirilmiştir. Temel gerekçe her zaman öğretmen yetersizliği olmuştur. Günümüzde ise Öğretmenlik Meslek Kanununda olduğu gibi öğretmen yetiştiren kurumların nitelikli öğretmen yetiştirmediği iddiası olmuştur. Ayrıca Darülmuallimin erkek öğretmen yetiştiren kurumdu. Kadın öğretmen yetiştirmek için 10 yıl sonra 1858 yılında Dârü’l-Muallimât kurulmuştur. Dolayısıyla 16 Mart, 14 Mart, 10 Nisan gibi bir mesleği tümüyle temsil eden özelliğe sahip olmamıştır. Ayrıca 16 Mart resmi öğretmenler günü ilan edilmiş olsaydı, cinsiyet ayrımcılığının zimmi kabul edilişi gibi bir sonuç da çıkarılabilirdi. Kurumların kuruluş günü üzerinden öğretmenler günü kutlama için örneklerden biri de 17 Nisan Köy Enstitüleri Bayramıdır. Köy Enstitülü öğretmenler de 17 Nisan’ı bugün dahi haklı olarak kendi günleri olarak kutlarlar.
16 Mart’ın öğretmenler günü olarak resmileştirilmemesinin ikinci nedeni ise bugünü kutlayanların 60’lı ve 70’li yıllarda büyük çoğunlukla TÖS ve TÖBDER’li öğretmenlerin olması. 60 ve 70’li yıllarda yaşanan siyasal kutuplaşma 16 Mart’ta birleşilmesinin önünde engel olmuştur.
Bu iki nedenin dışında üzerinde durulması gereken bir başka konu ise Dünyada birçok ülke 1950’lerden itibaren resmi olarak öğretmenler günü ilan etmiş iken 1981 yılına kadar Türkiye’de böyle bir günün neden ilan edilmediğidir. 24 Kasım Öğretmenler gününü 12 Eylül üzerinden mahkûm etmeye çalışanlar örneğin bu konu üzerinde hiç durmazlar. Kısacası bu işin neden 12 Eylül Darbecilerine kaldığı bir soru olarak ortada durmaktadır.
24 Kasım’ı Ulusal Öğretmenler Günü Kabul Etmek 12 Eylül’ü Kabul Etmek Değildir!
1980 darbesi sonrasında bazı öğretmenlerin Milliyet Gazetesi okur köşesinden resmi bir öğretmenler gününün ilan edilmesi için mektup yazdıklarını görüyoruz. Bu tür mektupların, dileklerin öğretmenler günü ilan edilmesi için 12 Eylül rejimini harekete geçirdiğini düşünebiliriz. 12 Eylül rejiminin öğretmenler günü ilan etmekteki özel amacı ne olursa olsun 24 Kasım kendi başına tarihimizin anlamlı günlerinden biridir. 1981 yılı Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı olmasıyla nedeniyle çok anlamlı bir gün seçimi olmuştur. İkincisi öğretmenler resmi bir öğretmenler gününe sahip olunca öğretmenler günü kutlamaları ilk defa bütün öğretmenlerin katıldığı ve yurt sathına yayıldığı gün olmuştur.
24 Kasım’ı ulusal öğretmenler günü kabul etmek 12 Eylül’ü, onun anlayışını kabul etmek değildir. Hiç kimse iki yıl içinde 5044 öğretmenin görevine son veren 23.244 öğretmen hakkında idari ve adli soruşturma açan, sorgularda ve cezaevlerinde öğretmenlere işkence yapan, bugün yaşadığımız gericileşmenin kapısını sonuna kadar açan bir rejimi kabul edemez, böyle bir rejimi meşrulaştıramaz. Buradaki sorun darbecilerin Atatürk’ü kullanarak meşruiyet kazanmak istemeleridir. Uğur Mumcu’nun Kenanizm olarak adlandırdığı bu sahte Atatürkçülükle ayrışmak her zaman önemli olmuştur. Bunu yaparken kendi değerlerimize sahiplenerek eleştirel tutum takınmak biricik yöntemdir. Çünkü sahte Atatürkçüler ile aynı dili kullanmadan kendi tarihimize, değerlerimize sahip çıkmak doğru olandır. Cumhuriyetçiler bunun için büyük bedeller ödemişlerdir. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın hedef seçilmelerinin, öldürülmelerinin en önemli gerekçesi onların sahte Atatürkçülüğü deşifre etmedeki başarılarıdır.
Bir daha belirtelim ki 24 Kasım bizim tarihimizdir, Atatürk başöğretmenimizdir. Burada sorun öğretmenler gününün 12 Eylül rejimi tarafından ilan edilmesiyse bu noktada doğru tutumu dönemin öğretmenleri göstermiştir. O günün öğretmenleri 24 Kasım tarihini ve öğretmenler gününü sahiplenmiş ama 12 Eylül rejiminin bugün için belirlediği amaçları, kutlama biçimlerini eleştirel biçimde kabul etmiştir. Cumhuriyetçi öğretmenler, öğretmenler gününü öğretmenlerin sorunları dile getirmek için bir fırsat haline getirmişlerdir. Bu nedenle sorun bugünün 12 Eylül döneminde ilan edilmesi değildir. Sorun biz öğretmenlerin 24 Kasım’da ne yaptığıdır. Eğer biz öğretmenler olarak bugün Atatürk’e onun cumhuriyetçi düşüncelerine bağlılığımızı tazeliyorsak, eğitimin çağdaş, bilimsel, laik, kamusal olmasını savunuyorsak, öğretmenlerin ve tüm eğitim çalışanlarının onurlu ve refah içinde özgürce yaşamalarını, ülkemizin çağdaş, demokratik bir ülke olmasını dile getiriyor ve bunun için mücadele ediyorsak doğru bir tutum içindeyiz demektir. Ayrıca bugün yan yana gelip birlikte türküler, şarkılar söylüyor, eğleniyorsak, birlikte geceler düzenliyorsak, sorunları olan meslektaşlarımızla dayanışma içinde bulunuyorsak doğru yoldayız demektir.
24 Kasım Öğretmenler gününe karşı çıkanlar, bizlerin kutlamalarında 12 Eylül izleri görüyorlarsa eleştirilerinde haklı olabilirler. Bunu açıkça ifade etmelidirler. Bunu yapmayıp sadece 24 Kasım Öğretmenler günü 12 Eylül icadıdır diyorlarsa o zaman sormak gerek: Siz 24 Kasım’dan Atatürk’ün Başöğretmen olmasından mı rahatsızsınız?
24 Kasım’ı Öğretmenler Anlamlandırmayı Başarmıştır
Yukarıda da belirttiğim gibi 24 Kasım’ı 5 Ekim’in karşısına dikmek kesinlikle iyi niyetli bir yaklaşım değildir. 24 Kasım Öğretmenler günü 1981 yılında ilan edilirken Dünya Öğretmenler Günü 1994 yılında ilan edilmiştir.
Bir başka nokta ülkelerin ulusal öğretmen günlerinin ülkelerin kendi koşulları içinde anlam kazandığıdır. Türkiye’de 24 Kasım Öğretmenler Günü kendi koşulları içinde öğretmenler tarafından anlamlandırılan bir gün haline gelmiştir. Danstan, müzikten hoşlanmayan iktidara karşı onun yaşam tarzı dayatmasına karşı 24 Kasım’da düzenlenen dayanışma geceleri anlamlı bir cevaptır. Çünkü bugünün mücadelesi sadece sorunlar üzerinden yürümüyor, kültürel alanda özellikle yaşam tarzıyla sürdürülen bir mücadele haline geldi.
24 11.2024