Eğitimde Değişen Kontrol Rejimleri: 2024 Karşılaştırmalı Eğitim Konferansı

Kategori : Eğitim Dünyası

Avrupa Karşılaştırmalı Eğitim Derneği’nin 29. Konferansı (Comparative Education Society in Europe XXIX Conference 2024- CESE 2024), Yunanistan Karşılaştırmalı Eğitim Derneği ve Selanik Aristotle Üniversitesi’nin ortaklığında gerçekleştirildi. 7-10 Temmuz 2024 tarihlerinde Selanik’te bir araya gelen karşılaştırmalı eğitimciler, geldikleri ülkelerin eğitim gündemlerini global eğitim politikaları ve pratikleriyle karşılaştırarak tartıştılar.

Öncelikle konferansın örgütlenmesi çok başarılıydı. Paralel oturumlar, çalışma grupları ve tematik grupların oturumları ile çağrılı konuşmacı oturumları hem tematik olarak iç bütünlüğe sahipti hem de ilgili oturumlar birbirini kesmiyordu. Bu noktalar, son dönemde uluslararası konferanslara katılanların da onaylayacağı üzere, artık pek bulunmayan özellikler. Günümüzde konferansların önemli bir kısmı konferans konusunun farklı yönlerden ele alınmasını ve anlamlı bir bütün arz etmesini önemsememekte. Dahası, CESE 2024, araştırmaların sunulması ve tartışılması için yeterli vakti sundu, özellikle çalışma gruplarındaki araştırmacılar her gün aynı grupla bir araya gelmenin avantajını kullanarak derinleşen tartışmalar yapabildiler. Bu konferansa katılmak, giderek kalabalıklaşan, sunum ve tartışma sürelerinin kısaldığı, ya çok rekabetçi ya da aksine sadece kağıt üstünde katılım göstermek için düzenlenen, ‘girişim’ konferansları arasında nefes aldırdı. Molalarda gerçek sorular etrafında tartışmaların sürdüğü, okuma önerilerinin paylaşıldığı ve dahası kalıcı akademik birlikteliklerin oluşturulduğu bu konferansı düzenleyenlerin eline sağlık.

 Talihsiz bir kaza sonucu kolu kırılan ve konferansa fiziksel olarak katılamayan Antoni Verger konuşmasını yaparken.

Konferansın bu yılki konusunu “Eğitimde değişen kontrol rejimleri. Zaman ve mekanda karşılaştırmalı perspektifler” (Changing regimes of control in education. Comparative perspectives across time and space) oluşturuyordu. Beş çağrılı konuşmacıdan ilk ikisi bu konuyu eğitim politikalarının global ölçekte kimler tarafından ve nasıl gerçekleştirildiğini ve bu konularda ne tür değişimler yaşandığını ele aldı. Edinburgh Üniversitesi’nden Sotiria Grek “Eğitim, Sayısallaştırma ve Ütopya” başlığını taşıyan konuşmasında global ölçekte eğitim politikası üreten kurumların üst düzey yöneticileriyle yaptıkları görüşmelerden hareketle, bu aktörlerin eğitim alanını nasıl sayılarla algıladıkları ve tam da bu sayıların çok çelişkili politikaları bir araya getirebildiğini resmetti. Grek’in konuşmasındaki çarpıcı bilgilerden birisi bugün global eğitim politikasını yönlendiren aktörlerin hemen tamamının ekonomist olduğuydu. İkinci konuşmada, Barselona Autonoma Üniversitesi’nden Antoni Verger global eğitim politikası merkezlerinin artık sadece spesifik politikalar üreten ve transfer eden yerler olmaktan çıkarak, eğitim politikasını teorize eden ve modeller üreten merkezler haline geldiğini örneklerle anlattı. Bu saptamadan yola çıkarak, benzer politikaların spesifik ulusal bağlamlarda nasıl farklı modellere kaynaklık ettiğini, dolayısıyla genel kabulün aksine hibrit eğitim modellerinin ortaya çıktığını tartıştı. Bunları okul özerkliği ve performans-temelli hesap verebilirlik politikalarının dünyanın farklı bölgelerinden ne tür farklı modeller ortaya çıkardığını örneklendirerek somutladı.

 

 Dionysios Gouvias, Nikolaos Oudatzis ile ortak bildirilerini sunarken

 

Konferans’ın Yunanistan’da düzenleniyor olmasının etkisiyle, diğer ülkelere kıyasla daha çok temsil edilen Yunan araştırmacılar iki yeni gelişmeyi farklı yönlerden anlatma ve tartışma imkanı buldu. Bunlardan birisi, Türkiye’de de son dönemde yakıcı şekilde hissettiğimiz, yüksek öğrenimde akademisyenlerin işlerinin standardize edilmesi ve her bir adımının belgelenmesi ve notlandırılması yönelimi. Yunan meslektaşlarımız bu yüksek öğrenim politikasının akademisyenlerin araştırma ve eğitim alanındaki kazanılmış haklarının, örneğin ödeneklerin, kaybına ve iş yaşamlarının giderek daha fazla raporlama ve standart tabloları doldurmaya dönüştüğünü anlattılar.

Bu sunumlardan birisinde Dionysios Gouvias ve Nikolaos Oudatzis, ‘Bilançoların Hazırlanması – Yunan Yükseköğretiminde değerlendirme ve akreditasyonun üniversitelerin örgütsel özerkliği ve öğretim üyelerinin mesleki özerkliği üzerindeki etkileri’ başlıklı bildirilerinde Avrupa Birliği’nin üye ülkelerde hayata geçirdiği üniversite ve akademisyen değerlendirme süreçlerinin Yunanistan Parlamentosu’nda nasıl tartışıldığını ele aldılar. Yaptıkları analiz “yükseköğretim kurumlarından ‘verimlilik ve etkinlik kriterlerine’ uyduklarına dair ‘kanıt’ üretmelerini sürekli olarak talep eden aşırı merkeziyetçi bir Yunan ‘Düzenleyici Devletinin’ varlığını ortaya koydu. Aynı zamanda akademisyenlere ‘ilerlemelerini’ (yani öğretim, yazma ve araştırma çıktılarını) aşırı detaylı ve önceden belirlenmiş bir şekilde ‘raporlamaları’ için büyük bir baskı uygulamakta, çoğu zaman onları Anayasa ve ilgili mevzuatta öngörülen birincil rollerinden uzaklaştırmakta ve kendi (akademik) ‘girişimlerinin’ ‘muhasebecileri’ haline getirmektedir” (araştırmacılarla e-posta iletişiminden). Yunanistan’da kamu üniversiteleri AB politikalarının baskısının yanısıra, 2024 Bahar dönemi öğrenci eylemleri ve boykotlarının damgasını vurduğu bir diğer yüksek öğrenim politikasıyla karşı karşıya kaldılar. Yunan Anayasasına açıkça karşı olan, özel üniversite açmak, kar amacı gütmeyen kurum adı altında mümkün kılınmaya çalışılmakta. Selanik Aritotle Üniversitesi’nden Aritotelis Zmas, Yunanistan’daki sağ ve sol düzen partilerinin, nasıl benzer argümanlar kullarak özel üniversitelerin açılmasını savunduklarını örneklendirdi. Bu argümanlarda, Yunanistanla tarihsel ve sosyal olarak hemen hiç ortaklık göstermeyen ülkelerden örnekler kullanmak ve mevcut kamu üniversiteleri akademik etkinlikleri açısından zan altında bırakmak ortak yönlerini oluşturmakta.

Yunanistan’dan konferansa yansıyan diğer önemli başlık öğretmenlerin, okul temelli yönetim ve performans sistemleriyle nasıl kuşatılmaya çalışıldığı idi. Yunanistan’ı bu politikaları çoktan hayata geçirmiş olan diğer Avrupa ülkelerinden ayıran güçlü öğretmen hareketliliği ve güçlü sendikaları oluşturmakta. Araştırmacılar farklı örneklerle öğretmenlerin ve sendikalarının yeniden ve yeniden önlerine getirilen, rekabete ve diğer piyasa mekanizmalarına dayanan politikalarla giderek zorlaşan mücadelelerini anlattılar.

Konferansın bir diğer özelliği, dünyanın Avrupa dışındaki (Hindistan, Çin, Japonya, Güney Afrika, İsrail, ABD) örneklerle global eğitim politikasının kuruluşunun tarihine de ışık tutması oluşturdu. Burada Dünya Bankası ve OECD gibi uluslarası örgütler ve kullandıkları araçlar krediler, PISA gibi karşılaştırmalı sınavlar ele alındı. Bu sunumların ortak noktalarından birisini, global eğitim politikalarının sürekli üstüste binen bir yığın haline geldiği, iç tutarlılığı ve kamusal sonuçları açısından hesap verilebilirliğinin olmadığıydı. Global eğitim politikası 20. Yüzyılda kurulmuş güçlü kamusal eğitim sistemlerini kökten değiştirmekle uğraşmak (ve belki de başarısız olmak yerine), anayasa ve diğer temel yasalara aykırı parçalı politikalarla bu dönüşümü sürece yaymakta. Bu yönelimi Türkiye’de de takip etmek zor değil.

İki yılda bir düzenlenen Karşılaştırmalı Eğitim Konferansı eleştirel perspektifi, akademik yönelimli organizasyonu ve herkesi dahil eden atmosferiyle eğitim bilimciler için güzel bir imkan sunmakta. Derneğin çalışmaları ve konferans bildirilerinden oluşan kitap ve dergi sayıları için internet sitesi takip edilebilir: https://www.cese-europe.org.

Paylaş:

Bir yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Nörobilim: Hemen Uygulamak İsteyeceğiniz 5 Öğrenme Araştırması